"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Uhud halen ağlıyor, ağlatıyor

Sebahattin YAŞAR
16 Ağustos 2013, Cuma
Uhud dağları tarihin en acı hadiselerine sahne olan bir mekân...

İslâm tarihi açısından Uhud insan hatırına çok şeyler getiriyor. Burada bir tarih yatıyor. Burada tarihte ender görülen bir dram yatıyor. Dolayısıyla bir Müslüman için Uhud hiç unutulmaması gereken, çok dersler taşıyan bir tarih kütüphanesi niteliğinde.
Medine’yi adeta karış karış bilen ve 40 yıla yaklaşan bir Medine hayatıyla Medine’nin adeta bülbülü olan Mihr Ali Süleyman Hoca, rahatsızlığına rağmen yaklaşık 50 kişiyi bulan bir öğrenci topluluğuna iki saati bulan bir gezi birlikteliğini paylaştı.
Aslen Erzurumlu olan Süleyman Hoca, halen Medine’de Bilâl-i Habeşi Camiinin müezzinliğini yapıyor.
Medine ziyaretimiz, sabah namazı sonrasında Uhud Dağı’nı ziyaret ile başladı.
Hazret-i Peygamber’in (asm) bizzat ordu komutanlığı yaptığı bir savaş arenası olarak dikkat çekiyor.
Mihr Hoca, Uhud Savaşı’nı anlatırken, aynı zamanda bu savaştan çıkarılması gereken dersleri de paylaştı. Savaş stratejisi, yaşanan sahneler paylaşılırken, konu Hazret-i Peygamber’in (asm) amcası Hazret-i Hamza’nın şehit edilmesine geldiğinde hoca dahil gözyaşları dökmeyen kimse kalmadı.
Uhud’da meşveret, Uhud’da verilen emri uygulamak, Uhud’da kaderin hükmü ve Uhud’da daha bunlar gibi çok dersler var.
Evet, her Müslüman Uhud dersini çalışmalı.
Uhud, satır satır ezberlenmeli.
Çünkü Uhud’da kocaman bir tarih yatıyor.
Okçular Tepesi Süleyman Hocanın ifadesiyle, 11 metre erimiş adeta. Üzerine çıkıla çıkıla, tedbir alınmadığı için her geçen gün eriyor. İslâm tarihinin korunması gereken en önemli, en canlı hatıraları gün be gün eriyip gidiyor.
Umre arkadaşımız Ekrem Bey, “Bu dağın erimesi Müslümanların günahlarındandır” diyor değişik bir yorumla...
Onun için Süleyman Hoca, tepeye çıkılmamasını daha uygun görüyor. Onun için Nur Talebeleri de bu tepeye çıkmadılar. Sadece ibretlik görüntü aldılar.
Okçular Tepesinin hemen yanı başındaki şehitlik ise, tam bir dram hali içerisinde. İnsanın yüreğini paralayan, ihmal, ilgisizlik ve terk edilmişlik hali yeryüzündeki bütün Müslümanları adeta kahrediyor. Bu manzaralar böyle olmamalı. Hazret-i Hamza’nın kabri, kirlilik içerisinde olmamalı. Bu toprakların her bir karışında Hazret-i Peygamber’in (asm) hatırası var. Yaşayan müze olmalı bu topraklar. Bu topraklar sadece bir ülkenin olamaz. Bu topraklar manevi olarak, kul hakkı anlamında bütün Müslümanların hakkı ve hukuku olan bir toprak parçasıdır.
Nitekim yolculuğumuz esnasında Hendek Savaşı’nda açılan savaş stratejisi ihtiva eden toprağın kazılması ile oluşan hendekler, bu tarihî yaşayan vesikalar ilgili idareler tarafından üzerine köprüler yapılmış. İslâm tarihi tabir yerindeyse göz göre göre yok olmaya terk edilmiş.
Bu gidişe de kimsenin dediği bir şey yok. Asıl garip olan da budur. Evet, hiçbir mezhep, hiçbir anlayış hak din İslâm’ın maddî hatıralarının, hazinelerinin yok olmasına göz yumamaz.
Uhud sonrasında yolumuzun üzerinde tarihin an be an izlerini taşıyan camiler bize anlatılıyor. Her biri Peygamberimizin (asm) hatıralarından oluşan bir özellik taşıyor.
***
Yolculuğumuzun en önemli halkasında Âlemlerin Efendisinin (asm) bizzat kendisinin planladığı, taşlarını koyarken mübarek vücudunun incindiği Kuba Mescidi var.
Kuba, Müslümanlar açısından dünyadaki dördüncü öneme sahip mabet. Kâbe, Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Kuba.
Onun için Peygamberimizin (asm) hadisiyle, burada iki rekât namaz kılana bir umre sevabı müjdelenmiştir.
***
Tabi insan yoldan geçerken Osmanlı hatıralarını görünce içinden bir ahh çekmeden geçemiyor. Osmanlı nerede bir Peygamber hatırası bulmuşsa, orayı imar etmiş ve oraya ya bir cami, ya bir medrese veya bir külliye, kervansaray yaptırmış ve oraları canlı tutmuş.
İşte bunlardan birisi de, Medine demiryolu. Halen Haydarpaşa Garı ayakta. Burada Osmanlı eserleri konuşuyor. Nitekim Mescid-i Nebevî’nin imarında ve inşaasında Osmanlı ne çok taş koymuş. Onun için Mescid-i Nebevi’nin Selâm kapısının üstünde Osmanlı turrası ve içinde de Osmanlı padişahlarının isimleri mütevazı bir şekilde yer almış.
Burada tarih ne çok şey anlatıyor. Osmanlı, mukaddesatı için tarihin en güç işi olarak kabul edilmiş olan bir projeye adım atmış ve bunu başarmış. Develerin, atların sırtında günlerce, aylarca süren yolculuklar içerisinde demiryolunun malzemeleri taşınmış ve neticede sonuca ulaşılmış.
Ne mutlu.
***
Medine’de halen İslâm’a hizmet amaçlı kullanılan hurma bahçelerinin olduğu ifade edildi. Halen Hazret-i Ebu Bekir’in (ra) torunlarının hurma bahçelerinin olduğunu ve halen bahçelerin meyve vermeye devam ettiğini ifade ettiler ve biz bizzat bu bahçeyi gördük.
Evet, yeni baştan bir sayfa açalım ve Medine’yi yeniden çalışalım.

MÜJDELENMİŞ KABİRLER
Mekke ve Medine, büyük şahsiyetleri bünyesinde taşıyor. Bu topraklar üzerinde yaşamış/yaşayan şerefli şahsiyetler dolayısıyla anlamlı.
Mekke, Cenâb-ı Hakk’ın yeryüzünde en çok sevdiği mekân olarak geçiyor.
Nitekim Allah’ın evi anlamını taşıyan Kâbe’nin bu şehre inşası pek çok hikmetlere binaendir.
Medine, kâinatın kendisi için yaratıldığı, Allah’ın Resulünü bağrında misafir ediyor. Onun için bu topraklara kutsal şehirler denmiş.
Mekke ve Medine’de ‘Cennetler’ olarak ifade edilen, Cennet-i Mualla ve Medine’de Cennet-i Baki mezarlıkları öyle büyük şahsiyetleri bünyesinde barındırıyor ki, yeryüzü adeta bu topraklara gıpta ediyor, kıskanıyor.
Mekke cennetinde Hazret-i Hatice ve sahabeler, Medine cennetinde ise Hazret-i Âişe, Peygamberimizin (asm) çocukları, halaları, süt annesi, Halife Hazret-i Osman, Uhud şehitlerinden bazıları, büyük âlimler ve on bini aşan sahabelerin burada medfun olması bu topraklara hakikaten müjdeli topraklar olarak özellik kazandırıyor.
Onun için mü’minlerin büyük arzularından birisi de, burada kalabilmek, burada hayata gözlerini yumabilmektir.
Peygamberimizin (asm) müjdesi ile, bu topraklarda vefat edenler ve bu cennetlere defnedilenler bizzat cennet bahçesinde gibi olacaklardır inşaallah.

 
UMRE GÜNLÜĞÜ
SEBAHATTİN YAŞAR
sya­sar33@ya­ho­o.com
Okunma Sayısı: 1871
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı