“Benim gibi düşünmüyorsan, senin ne düşündüğünün hiçbir önemi yok.” anlayışı ‘garazkârane tarafgirlik’tir.
Bu, kendisini sağlıklı, sizi hastalıklı gören, hasta bir anlayıştır. Böylelerle bir konu konuşulmaz, konuşulsa da size kalan hep yorgunluktur. O hakikatin değil, ona ‘onay’ vermenizin peşindedir.
Wikipedia, tarafgirliği şöyle tanımlar; “Bağlı olduğu düşünce yapısı, ideoloji, siyasî tercih vb. bağlılıklarını her şartta aklayan... Temelinde narsisizm ve fanatizm gibi tetikleyicileri de barındırabilen sosyolojik ve psikolojik etkileri bulunan bir kavramdır.”
Bediüzzaman, bu tarafgirlik hastalığını günlük hayatın içinden örneklerle anlatır: “Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhalif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti.” Yine, “Garazkârane tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona haşa lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.”
Tarafgir, onlarca birlik noktanız, on yıllardır hukukunuz olsa da, bir noktada ondan farklı düşünmenizle, sizden selâmı keser. ‘Melek gibi bir insana hâşâ lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösteren’ garazkâr tarafgirlik hastalığı tam da budur. Oysa yine Üstad, ‘tesadüm-ü efkâr’ ve tehalüf-ü ukul’den, hakikat tamamıyla ortaya çıkar’ diyerek, farklı düşünmenin hakikate hizmet olduğundan bahseder. Evet, tarafgirlik insanı hakikate körleştirir. Böyleler hakikatin değil, özünde ‘hissiyat-ı süfliye’ ve ‘menafi-i cüziyle’ hatırı olan ‘narsist’ ve ‘fanatik’ duygularını tatminin peşindedirler.
Adı üstünde hasta düşünceden, sağlıklı davranış beklenilmez.
Eğer mümkünse, tedavi oluncaya kadar ondan uzak durulmalıdır.