"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Almanya’daki dinî cemaatlerimiz

Şükrü BULUT
18 Kasım 2019, Pazartesi
Anadolu tek partinin istibdadından kurtulalı henüz on sene geçmemişken, Türkiye insanı derd-i maişet musîbetiyle kendisini Batı Avrupa’da buldu.

Oradaki hürriyet ortamını keşfeden Anadolulu gurbetçi  dindarlar, Türkiye’de yer altına çekilmiş veya mahdut yerlerde bulunan dinî hayatı “cemaat şuurlarıyla” birlikte gurbete taşıdı. Fabrikalar, işçi yurtları veya arka mahalleler, Avrupa’da İslâmî cemaatleşmenin ilk mekânları oldu. Kısa bir zaman zarfında organize olan cemaatler, burada irili-ufaklı mescitler, Kur’ân kursları ve dernekler açarak teşkilâtlandılar. Siyasal İslâm’ı temsil eden cemaatlerin gurbetteki çeşitliliği, Süleymancıların Almanya başta olmak üzere Hür Batı’daki organizesi, Nurcular’ın ve diğer dinî cemaatlerin medrese ve dernekleri, dolaylı olarak Türkiye’deki ana gövdelerini de motive etti bu dönemde. 

12 Eylül ihtilâliyle birlikte, Türkiye demokrasisine veya Müslümanlığına katkıda bulunmak isteyen buradaki “dinî cemaatlerin” başına getirilmiş musîbetleri, Avrupa’daki Türk işçilerinin bin bir güçlükle, ellerinden-tırnaklarından arttırarak oluşturdukları cemiyet ve camilerin nasıl birer çatışma alanına çevrildiğini, onlar bizim gibi gözlemcilerden daha iyi bilirler. Cemaatleri birbirine düşürme, cemaat hocalarını iftiralarla itibarsızlaştırma ve cemaatlerin arasına rekabet ve düşmanlıklarla setler örme gibi, ucu ta Ankara’ya kadar dayanan nifak çalışmalarının tarihçesi, Avrupa’daki dinî cemaat tarihçilerince kaleme alınmalı. Ta ki Kemalist nifakçılar bu cemaatlerden ellerini çeksinler.

Anadolu’nun ücra kasabalarından Avrupa’ya gitmiş, imkânları nisbetinde demokrasiyi tanımış ve kimliğini bu demokrasinin kıstasları içinde korumaya çalışırken, demokrasi pratiklerini dernek, vakıf ve konseylerde öğrenmeye gayret eden insanların yollarını Kemalizm adına kesen iki önemli hareketi burada belirtmemiz gerekir. Biri, 12 Eylül’cülerce organize edildiğini ve maalesef DİTİB gibi çalışmalarımızın güzide meyvesini de alet eden; antidemokratik, merkezden müdahaleci hareket. Bununla hem Avrupa’daki Türk diasporasının Türkiye’mizin demokratikleşmesine olan katkısını bitirdiler ve hem de cemaatlerimizin  gurbetteki insanımıza veya ihtiyaç içindeki Avrupalılara harcayacakları enerjilerini tükettiler. 

Diğeri ise, yine üzülerek belirtelim ki; Cumhurbaşkanı ile Merkel’in, cemaatlerimizin aleyhine neticelenen ve siyasî menfaat arka planlı hareketleriydi. Tamamen tribünlere yönelik yapılan şovlarla, dinî cemaatlerimiz yarım asırlık hasılatlarını, kazanımlarını, diyalog ve dostluklarını bir çırpıda kaybettiler. Belki bir kasıtları yoktu. Fakat her iki ülke siyasilerinin karşılıklı kavgalı paslaşmalarının getirdiği sonuç, Avrupa’daki dinî cemaatlerimiz açısından hüzün vericiydi. Neredeyse bütün Avrupa’da “dinî otorite” konumuna yükselmiş DİTİB’e (Avrupa’daki Diyanetimiz),  Anayasayı Koruma Dairesi canibinden tehdit ve yaptırımlar gelmeye başladı. Siyasî ranta kilitlenmiş bu senaryo, Avrupa toplumuyla entegre olmuş Müslümanları öyle bir ayrıştırdı ki; buradaki STK’larda, siyasî partilerde, belediyelerde ve ticaret odalarında belli misyonlar yüklenmiş çocuklarımızı- belli bir süreliğine de olsa-  neredeyse saf dışı bıraktırdı... Avrupa’daki bütün Müslümanlar için ortak bir ibadet mekânı, sosyalleşme atmosferi ve İslâm kültürünü yaşatma mekânı olan camilerimizin iktidar partisinin seçim büroları olarak kullanılması, telâfisi kısa zamanda mümkün olmayan yıkımlara sebep oldu. 

Hedefin demokrasi ve dinî hayatı tahrip ve Avrupa Birliği’ne fiilen girmiş ülkemizi bu “medeniyet ve hürriyet ortaklığından” uzaklaştırma olduğunu düşündüğümüz bu oyunun tekrarlanmaması için, mutlaka olup-bitenin gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. AB ülkelerindeki dinî cemaat mensuplarına İslâm’ın pratiğini rahat yaşamak ve temsil etmek için Türkiye mi, Almanya mı sorusunu yönelttiğinizde alacağınız cevap sizi sakın şaşırtmasın. Zira AB‘de buradan daha fazla hürriyet, adalet, düzen ve imkân bulunduğunu siz de biliyorsunuz.

Okunma Sayısı: 3686
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hasan

    19.11.2019 01:06:42

    Çok güzel ve doğru ve tespitler. Demokrasiyi tanımış ağabeylerimizde bu antidemokratik harekete kapılmış durumdalar şuanda maalesef

  • Rabia

    18.11.2019 22:31:10

    Demokrasi veya hürriyetin din ile ilgisini kimse göz ardı etmemeli. Türkiyeli siyasetçilerden daha çok Avrupalı politikacılarla, idarecilerle diyalog içinde olmamız gerekmez mi?

  • Nur

    18.11.2019 22:29:56

    Avrupadaki dini cemaatlerimizin siyaset üstü ve hatta devletler üstü çalışmaları, orada tutunma ve çalışma şanslarını arttırır.Milletlerin milli zeminlerinde çatışmaya götürecek tartışmalardan uzak durmamız, Müslümanlar olarak...

  • Niyazi N.

    18.11.2019 19:55:31

    Türkiye’deki tüm resmî kurumlar gibi Diyanet ve tabii ki DİTİB’in de mevcut hükümetin yandaşlığına âmade olup dini ve camileri siyasetin istismarına pervasızca açmaları sadece dine ve müntesiplerine zarar verir. Esasen bu, “siyasal İslam”cıların iktidarında kaçınılmaz bir netice oluyor maalesef. Bu durumda, Avrupa’daki müstakim/müsbet (“siyasetsiz”) cemaatlerin, zarar görmemek için DİTİB ile mesafelerini yerel mercilere bildirmeleri gibi bir yol izlenebilir mi acaba, düşünmeli belki. Ve bilvesile bunu, istismarcı siyasetin dine ve müslümanlara verdiği ve vereceği zararları anlamayanlara göstermek ve anlatmak için iyi bir fırsat olarak görüp çalışmalı.

  • Abdulkadir Turan

    18.11.2019 17:18:56

    Demokratik bir ülke için;her cemiyet yahut cemaat ve yetkili kurumlar entegrasyonu sağlamalı.Demokrasi mücadelesi veren ülkeler;demokrasi ilkesini kendine prensip edinen ülkeleri örnek almak zorundadır.

  • İ. Seyda

    18.11.2019 13:17:17

    Avrupa'daki dini cemaatlere çok büyük bir görev düştüğü açıktır. İslamın güzelliğini görmeyi bekleyen bu ülkelerin insanlarına acaba hakkıyla "Nur" gösteriliyor mu? Ülkemizdeki sıkıntıların bir benzeri oralarda da yaşanıyor. Siyasi otoritenin emrindeki bir cemaat, olayları analiz etmede bizden üstün Avrupa insanına yüksek hakikatleri nasıl ulaştırabilir. Özellikle yazınızda da belirttiğiniz DTİB çok dikkatli olmalı. Diğer cemaatleri ötekileştirme ve yok sayma yerine birlikte ne yapılabileceğinin üzerinde durmalıdır.

  • Hakan

    18.11.2019 08:18:24

    Fevkalade enteresan ve sürüklehici bir konu Diyanetimizin bir an önce toparlanıp asli görevine dönmesi lazım.

  • Süleyman

    18.11.2019 06:09:03

    Almanyadaki Türk cemaatleri de nihayet buradan gittiklerinden, demokrasi noktainazarından fazla bir şey beklenilemezdi. Cemaleddin kaplan olayından hareketle tarihi yeniden karıştırmakta fayda var. Demokrasi düşmanlarının ortak çalışmaları 12 eylül sonrasındaki dönemde incelenmeli. Tebrik ediyorum bu çalışmayı.

  • İhsan

    18.11.2019 01:48:38

    Hem Avrupa'daki dini cemaatlerimiz ve hem de Türkiyedeki dindarlarımız doğru demokrasiyi hazmedebilselerdi, Avrupa Demokrasisi Kur'an'a biraz daha yaklaşacaktı. Türkiyedeki kusurlarımızı Avrupaya da taşıyoruz. İnsanlığa faydamız olmuyor, maalesef

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı

En Çok Okunanlar