Yirmi seneye yakındır işlenen hukuksuzlukların ve demokrasiyi itibarsızlaştıracak hadiselerin yanında, Boğaziçi’ndeki öğretim üyeleriyle talebeleri etrafında meydana getirilen hadiselerde, önce bigane kaldık.
Ne zaman ki, milletin ümidi olan muhalefetimiz temel haklar ve demokrasi meselesinde oyuna çekilince, deşifreye katkıda bulunmak istedik. Ta ki hem demokrasimiz, hem demokratlar ve hem de masum hukuk arayıcıları bir başka tuzak ile mağdur edilmesinler.
Tuzaktan kastımızın, neoliberallerin vazifeleri gereği tahribatlarının dördüncü devresinde toplumun üzerine LGBT veya Diversity gibi “insaniyet dışı” aksiyonlarla saldırıları olduğunu anlıyorsunuz. Bilhassa Asya’da, Müslüman Türk milleti arasında ve “din kimliği ile siyaset yapan” bir partinin iktidarında; bu hareketin Avrupa ve Amerika gibi “semavî din karşıtı” toplumlarındakinin aksine hiç kabul görmeyeceğini biliyorsunuz.
Bu kavgada birilerinin demokrasi, hukuk, adalet ve hürriyet gibi temel hakların; hükümetin de “millî değerler”, terör, LGBT, vatanın bütünlüğü ve millî menfaatler gibi hususların arkasına sığınarak müdahalesini kabul etmeyeceğimizi iki taraf da bilir. Yani, demokrasi ve hürriyetleri seslendirerek iktidar karşıtlarını yanlarına çekmek isteyen Türkiye neoliberallerine diyoruz ki, siz kökten Marksist’siniz. Hiçbir Marksist, ideolojisini terk etmeden demokrat olamaz. Devrimci olur, ihtilâlcilik yapar, hürriyetçi görünür, dinî değerleri dışlar ve milletin değerleri ve istekleri onları fazla ilgilendirmez.
AKP iktidarına gelince; başa gelmek için her türlü grup ile, dış cereyanlarla, F. Gülen hareketiyle ve hatta Marksist Kürtlerle ittifak ederek iktidara geldiler. Hepimizin bildiği gibi görünen kimlikleri, siyasal İslâm idi. Siyasal İslâm’ın 1969’dan bu yana milletten aldığı desteğin durumu ortada iken, AKP’ yi iktidara getirenler arasında bulunan “Marksist yeni liberal solun” kendi putuyla kavgasına, demokrasi adına karışacak değiliz. Zira her iki tarafın da; demokrasi, adalet, insanî değerler ve hürriyet diye bir endişeleri olmadığını mahiyetlerinden biliyoruz. Türkçülüklerine, Kürtçülüklerine, globalciliklerine inanırız, ama demokrasi taraftarlığına ve demokratlıklarına asla inanmayız. Zira bu çatışmadaki her iki taraf da realizeye çalıştıkları maksatları uğruna gerçek demokrasiye şiddetle karşı çıkarlar.
Burada kuvvetlice vurgulamamız gereken bir nokta daha var ki; o da demokrasi ile ahlâksızlığın asla bir araya gelemeyeceğidir. AKP hükümetinin bir maksadı da; hürriyet ve demokrasiyi “Boğaziçi’ndeki neoliberallerin yardımıyla” LGBT hareketiyle ilişkilendirip itibarsızlaştırmak ve diktatörlüğüne kılıf hazırlamak olduğunu, her hakikî demokrat anlayabilir.
Boğaziçi kavgası, ister istemez hanedanı da tedai ettiriyor. Bu hanedanın müsaadesi olmadan Türkiye’mizde siyasetin işlemediğini, New-York’taki FED üyeleri de biliyorlar. Çoğu TÜSİAD’ın bünyesinde bulunan meşhur hanedan mensuplarının müsaadesi olmadan “Siyasal İslâmcı” bir hükümetin bizi idare edebileceğine inananların şu meselelere vakit ayırmaları, yalnızca zaman israfıdır. Hem Neoliberallerimiz, hem TÜSİAD’ımızın bir kısım üyeleri ve hem de Türk Milleti’nin gerçek bağımsızlığını entrikalarla elinde tutmaya çalışan hanedan demokrasi yerine elbette “Siyasal İslâmcı ve Türkçü” hükümetleri tercih edecektir. Bu istibdat taraftarlarının neden bu kadar demokrasiye karşı olduklarını merak edenler, koca bir çınar olan Türk sağı veya demokrasinin hanedanın yardımıyla baraja kurban ediliş tarihçesini okuyabilirler. Ve yine, Türkiye Demokrasisini bitirmek üzere hanedanın ithal ettiği “Genç Parti” olayının hikâyesini, Paris’te keyif çatan Uzan’lardan dinleyebilirler.
Demokrasi adına AKP’ye itiraz eden muhalefetimize hatırlatmakta fayda var. Hiç de Türk milletinin mertliğine yakışmayan entrikalarla hareket eden hükümete, AKP’nin yirmi seneye yakındır LGBT hareketine yaptığı servisleri sorsunlar. Bilhassa Mersin Üniversitesi gibi birçok önemli üniversitemizdeki aktiviteler, YÖK’ün bilgisi dâhilinde müfredata sokulmuş Diversity ve LGBT hukuku ile alâkalı konuları sorsunlar. Bir sömestr boyunca kaç üniversitemizde ne kadar öğretim üyesinin bu düşünceleri ders olarak gençlerimize verdiğini hükümete sorarlarsa, kayıkçı kavgasının hemen bittiğini göreceklerdir. Türkiye’de demokrasi, adalet, insanî değerler ve medeniyete talip olanlar, bu tür tuzaklardan sakınmak zorundadırlar. LGBT bayraklarıyla poz verip ahlâksızlarla aynı karede görünmekten çekinmeyenler, Türk milletinden rey alamazlar.