"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diyanetimiz ve Risale-i Nur

Şükrü BULUT
16 Eylül 2024, Pazartesi
Osmanlı Meşihatının en önemli heyeti olan Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’nin, Osmanlı ordusunu temsilen seçilmiş âzâsının; yeni cumhuriyet hükümetinin ismini “Diyanet İşleri” olarak değiştirdiği müesseseye ne kadar önem verdiğini merak edenler için, Üstad’ın İkinci Dünya Savaşı sonrasında ve sonraki yıllarda Diyanetimiz hakkında söyledikleri, eserlerinde mevcuttur. Merak edenler bakabilirler.

Tek Parti’nin savaştan sonra da takip ettiği “mutlak istibdat” çizgisine rağmen; Diyanet’teki hocaların, zamanın şartlarına uyarak kendisinin yardımına koşamamalarını tolere eden ve hatta güzele yoran meşhur mektubu da konumuz açısından önemlidir. 

Savaş hâlindeki milletin sağlığı için Sıhhiye Nezareti ne kadar önemli ise, imanına musallat olmuş ve çocuklarını eğitimle dinsizleştirerek kendisine alan dinsizlik cereyanlarına karşı da, elbette milletimizin din ve imanından sorumlu olan Diyanetimize müracaat edilecekti. İkinci Dünya Savaşı’nın, müdahaleci ve savaşçı küresel dinsizlik  hareketini (komünizm) kısmen dizginlediği bir dönemde, Said Nursî’nin bütün vesilelerde Diyanet ile irtibat kurması, Onun ahirzamanda Kur’ân ve İslâmiyet düşmanlarına karşı, bu milletin imanını kurtarmakla vazifeli olduğunu da göstermez mi?

Ahirzamanda maddî felsefeden doğan materyalizme ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, Kur’ân’ı eline alarak cihad meydanına çıkan Said Nursî’ye, Osmanlı Meşihatı kayıtsız kalmadığı gibi, Diyanetin  de kayıtsız kalmadığını, yine Bediüzzaman’ın mektubundan öğreniyoruz. 

“...Bu memleket ve millet ve hükumet, bu eserlere şiddetle muhtaçtır. Hükumetin erkan-larından bekliyordum ki, bazıları bu eserlere sahip çıksın. Çünkü ben ölmek üzereyim; hem elim bağlı, sahip olamıyorum. İnşaallah, Ahmed Hamdi gibi dindar, muktedir zatlar benim bedelime sahip çıkacaklarına ümitle müteselli oluyorum. Bu vatanın ve İslamiyet camiasına yapacağınız bu kudsî vazifenizin mahkeme-i kübrada şefaatçi olmasına dua eder, hem de bilhassa o iki zata selâm ederim.” (Emirdağ Lâhikası-1, s. 215.)

Evet kayıtsız kalamazdı. Türk milletini bin senelik tarihinden kopararak dinsizleştirmek isteyen Kemalistlerin yüz seneyi aşkındır Said Nursî ve Risale-i Nur düşmanlığının, ne Türkiye kamuoyunda ne de dünya efkâr-ı ammesinde devam edemediğini artık herkes görüyor. 12 Eylül İhtilâli’yle ülkede din karşıtı dizaynlarının da tutmadığını biliyoruz. Bilhassa 2024 ile birlikte girdiğimiz bu güzel dönemde, dâhilî ve haricî ihanet mihraklarına dayanarak Risale-i Nur’a düşmanlık yapamayacağını gören münafık dinsizler, cemaatler arasındaki nifak tezgâhlarının da sonuna geldiklerini gördüklerinden, Diya-net Başkanlığının üzerinde sun’î baskılar uygulayabileceklerini hayâl etseler de, önümüzdeki zamanlarda  bu saçmalığın da tutmayacağını biliyoruz. 

Diyanet İşleri Başkanlığının vazifesi; iman, güzel ahlâk ve adalet duygusunun vicdanlara nakşı olunca, zaten kendisini Risale-i Nur’un çerçevesi içinde görüyor. İmansızlığa ve dışarıdan hücum eden cereyanlara karşı siyasetle mukabelenin faydasını, bilhassa son çeyrek asırda açıkça gör-düğümüzden, milletin iman ve ahlâkıyla vazifeli bu teşkilatımız bilmecburiye çare arayacaktır.

Tarih tekerrür ediyor. Bolşevik ihtilâliyle Rusya’yı ele geçiren komünizmin tüm dünyayı tehdit ettiği günlerde, Bediüzzaman’ın siyasîleri ikaz manasında yazdığı mektup da, zamanımızdaki global dinsizlik ve ahlâksızlığın siyaset ve idare ile değil, ancak Kur’ân ile durdurulacağını söylüyor.

“...Çünkü dinsizlik; Rus’u, şimdiye kadar yarı Çin’i ve yarı Avrupa’yı istilâ ettiği halde, bize karşı tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren [durduran], hakaik-i imaniye ve Kur’aniye’dir. Yoksa, Rusların tahribat nevinden manevî kuvvetlerine karşı adliyenin binden birine maddî ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malını peşkeş çeken ve hevesli gençlere ehl-i namusun kızlarını ve ailelerini mübah kılan ve az bir zamanda Avrupa’nın yarısını elde eden bir kuvvete  karşı, ancak ve ancak manevî bombalar lâzım ki, o da hakaik-i Kur’aniye ve imaniye atom bombası olup o dehşetli solculuk cereyanını durdursun. Yoksa, adliye vasıtasıyla yüzden birine verilen maddî ceza ile bu küllî kuvvet tevkif edilmez.”

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra;  saldırgan küresel dinsizliğin büründüğü yeni hâli de biliyoruz: Sivil, hürriyetçi ve kapitalist. Artık başka vasıtalarla dinsizliği ve ahlâksızlığı yayıyorlar. Metot değişse de hedef değişmemiş. Çocuklarımızı ailemizle birlikte kuşatan bu emansız düşmana karşı, Diyanetimiz elbette Risale-i Nur’dan istifade edecektir.

Avrupa’nın kuzeyinden çıkarak önce Hristiyanlığı mağlup ve sonra da İslâm’a yönelen bu kızıl cereyana, yalnızca Risale-i Nur ile karşıkonulacağını, Merhum Şehid Enver Paşa’dan bu diyanetimiz biliyordu…

Okunma Sayısı: 1684
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin Yılmaz

    24.9.2024 00:59:05

    ... inşaallah bu satırları yetkililer okurlar ve ecnebilerin etkisinden kurtulurlar, Amiin.

  • Mehmet Türeli

    16.9.2024 18:01:26

    Diyanetin kemalizm ve avanesinden sıyrılıp özerk olmalı, fetva, hutbe, vaaz ve talimatları islamın temel esaslarına dayalı olması elzemdir. Bu cesareti çağımızın Kurân tefsiri olan Risâle-i Nuru neşrederek hutbe ve vaazlarında anlatarak göstermeli, bu şekilde bütün dünya Müslümanları sevindirmiş olur inşaallah

  • Mehmet

    16.9.2024 16:40:11

    Diyanet bütün milleti temsil eden ve tüzelkişiliğiyle herkesi kapsayan bir kurumdur. Üstadın bu kuruma sahip çıkmasıyla devlete sahip çıkması aynıdır.

  • Hüseyin

    16.9.2024 15:39:02

    Üstadımızın Diyanete bakışı genel, zamanlar üstü ve hakkpesendane

  • Furkan

    16.9.2024 15:14:24

    Diyanet İşlerinin demokratikleşecek dine hizmet eden sivil ve diğer resmî Kuruluşlarla farklı bir yapılanmaya gitmesi zaruret olmuştur.

  • Hüseyin T

    16.9.2024 10:15:25

    Diyanet İşleri Başkanlığı (Diyanet) ve Risale-i Nur arasındaki ilişki, Türkiye'nin dini ve toplumsal yapısındaki önemli bir konuyu yansıtmaktadır. Risale-i Nur, Bediüzzaman Said Nursi'nin (1877–1960) yazdığı eserler topluluğudur ve İslam'ı tefsir eden bir metin olarak geniş bir okur kitlesine Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin eserleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde başlayarak Cumhuriyet'in ilk yıllarında devam eden süreçte, özellikle inanç, tefekkür ve ahlak konularında derinlemesine düşünceler içerir. Diyanet, ilk kurulduğu yıllarda, özellikle Cumhuriyet'in laiklik ilkesini temel alması nedeniyle Risale-i Nur ve Said Nursi'nin düşünceleri konusunda mesafeli bir duruş sergilemiştir. Risale-i Nur hareketi, özellikle dini hayatın ihyası ve modern dünyada İslam'ın anlaşılması açısından önemli bir yere sahipken, Diyanet'in devletin resmi dini kurumları arasında yer alması, bu mesafeyi uzatmıştır.

  • Bülent Derviş

    16.9.2024 10:13:56

    Tebrikler İnsanların nasipleri var'sa Risale'i Nur bir nimet olduğunu görüp sımsıkı sarilacaklardır. Elhamdülillah ki Rabbım bana hem Risale'i Nur'u hemde Yeni Asya'yi nasip edti. Aynen Yasip işi, dini mesebi ne olursa olsun.

  • Necati

    16.9.2024 07:18:28

    Maalesef bu diyanet ve bu istibdat sistemi Risale-i Nurlar dan istifade etmek cihetine gitmiyor. Diyanetin hiç bir kurumunda, camilerde, Kur'an kurslarında Risale-i Nurlar yok.

  • Oğuz Yiğiter

    16.9.2024 02:39:26

    Bu kafayla olmaz. Bu kafanın adetullah sert kayasına çarpıp, kafada şimşekler çarpıp, sonra sırt üstü tuş vaziyetinde yıldızları sayıp, "Hanya'yı Konya'yı öğrenmesi", ondan sonra aklını başına alması gerekir. Yoksa bu kafayla hiç bir yere gidilmez. Zira bu kafa hayalperest mazi derelerinde yaşayan altmış senedir Risale-i Nur'un insanlığa doğru İslâmiyeti ulaştırmasının önündeki en büyük engel ve takoz olan tepeden inmeci Siyasal İslam zihniyeti. Bunun tam iflasının tescili lâzım öncelikle...

  • S.topuz

    16.9.2024 02:15:32

    ..."İkinci kısım felsefe ise, dalalete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi hârikalarıyla Kur'anın mu'cizekâr hakikatlarıyla muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaatdar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektebliler, Risale-i Nur'a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler. Fakat gizli münafıklar nasılki bir kısım hocaları bütün bütün manasız ve haksız bir tarzda, ehl-i medresenin ve hocaların hakikî malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi; bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip, Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimaline binaen, bu hakikat Asâ-yı Musa ve Zülfikar mecmuaları başında yazılsa münasib olur." Bediüzzaman SAİD NURSÎ, Risale-i Nur Külliyatı, Asa-yı Musa - 6

  • S.topuz

    16.9.2024 02:12:56

    ..."Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektebliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur'a yapışıyorlar. Elbette bir hakikat beyan etmek lâzım geliyor. Şöyle ki: Risale-i Nur'un şiddetle tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir, belki muzır kısmınadır. Çünki felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemalât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'an ile barışıktır. Belki Kur'anın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor."... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Asa-yı Musa - 6

  • S.topuz

    16.9.2024 02:09:52

    بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ Bu acib asırda ehl-i iman, Risale-i Nur'a; ve ehl-i fen ve mektep muallimleri "Asâ-yı Musa"ya şiddetle muhtaç oldukları gibi, hâfızlar ve hocalar dahi "Zülfikar"a şiddetle muhtaçtırlar. Evet mesela i'caz-ı Kur'anî bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şübhe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i'cazın lem'aları ve Kur'an'ın güzel nükteleri isbat edilmiş. Umum Risale-i Nur Şakirdleri namına SAİD NURSÎ Asa-yı Musa - 5 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😥😭😪😡😤🕊🕊🕊🌍🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Demokrat Avrupa

    16.9.2024 00:47:00

    Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı sonrası şartları bilmeyenler, olayları anlamakta ve takip etmekte zorlanıyorlar…Değişen dünyayı tek kalıp halinde görerek tahripkar cereyanların değişik isimler ve renkler kullanarak münafıkane hareketlerini anlayamıyorlar maalesef…

  • Hüseyin

    16.9.2024 00:19:31

    Çok önemli bir yaraya parmak basmışsınız sayın Şükrü Bulut. Diyanetimiz her cemaat için kırmızı çizgimiz olmalı. Tebrikler.

  • A. Yılmaz

    16.9.2024 00:14:15

    Diyanetten Allah razı olsun. Son dönemde müthiş bir fetö tahşidatı yaşanmasına rağmen hiç bir zaman Üstadımıza ve Risale-i Nurlara kötü bir söz söylemediler. Diyanet ile aramız daha iyi olmalı. Gelmeli gitmeliyiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı