"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Marksizmi durdurmak veya millet olarak mağlûp etmek...

Şükrü BULUT
08 Mart 2021, Pazartesi
Marksizm’i günümüzde durdurmaktan ve mağlûp etmekten bahsediyoruz.

Marksizm ile Risale-i Nur hareketinin tarihçelerini bilenler, bu iki fikrin birçok meydan savaşlarına ya bizzat veya tasavvur olarak şahit olmuşlardır. Materyalizm veya Marksizm daha eskidir. Şahs-ı maneviyeye bürünerek ekolleştiği zamanları, yirminci asrın öncesinden başlar. Kur’ân düşüncesini temsilen Bediüzzaman, Marksizm ve türevleriyle mücadeleye ilk olarak gazete sayfalarında başlar. İngiliz Müstemleke nazırı, mütecaviz siyasetini elbette ki yardımcıları konumundaki dinsiz yardımcı feylesoflarından almıştı. “Kur’ân’ı Osmanlı’nın elinden almak ve o milleti Kur’ân’dan soğutmak…” Ve ilk defa onlarla vicahi olarak ilk İstanbul döneminde görüşecekti. Moiz Kohen, Emmanuel Karasso ve İsrael Helphand’larla açıktan karşıtlıkları Selânik Nutku’ndan sonra başlayacaktı. Bu bilgileri, Marksizm’in Kur’ân karşısındaki ilk mağlûbiyet zamanını ve Bediüzzaman’ca Anadolu önlerindeki durduruluşunu hatırlamak üzere vermeye çalışıyoruz.

Bediüzzaman’ın hem Marksizm’i ve hem de ayrışan Avrupa’yı bu tarihlerden itibaren takip ettiğine inanıyoruz. 1916’da Kafkas Cephesi’nde Ruslara esir düştüğünde Rus kumandana Bolşevikler hakkında söyledikleri bizi teyid ediyor. Ve daha sonra bir kumandan olarak gittiği Kostroma’da Bolşevik ajanlarının suikastlarıyla karşılaşması, Rus hükümetinin bu kampta Bediüzzaman’a koruma vermesi de aynı istikameti gösteriyor. Bize göre Said Nursî’nin ihtilâlci sosyalistlerin bulunduğu St. Petersburg’a ve Varşova üzerinden Berlin’e gitme maksatlarının da; bu dehşetli cereyanın mahiyetini İsevîlere anlatmak olduğunu kabul edersek, Avrupa Kilisesi’nin ve Alman hükümetinin ihtilâlcilere karşı kıyamının 1918 sonrasına denk gelmesi, hiçbir zaman tesadüfe verilemez. Berlin’den İstanbul’a dönüşünde, Bediüzzaman’ı apar-topar “Darü’l-Hikmetü’l-İslâmiyye’ye” Avrupa dinsizlerinin suallerine cevap vermek üzere getirilişini de, yalnızca Enver Paşa ile Said Nursî’nin dostluklarına bağlarsanız, resim tamamlanmamış olur.

“Darü’l-Hikmeti’i-İslâmiyede, hükûmet-i İttihadiyenin ittifakıyla, hikmet-i İslâmiyeyi Avrupa hükemasına tesirli bir sûrette kabul ettirmek vazifesine lâyık görünen..” (TH, s. 228) Gördüğümüz üzere, Marksizm’e karşı “İslâm’ın hikmetini ve hakikatini Avrupalı Feylesoflara“ anlatma vazifesini hükümet ittifakla karar veriyor. Bu kararda Berlinli dostlarının tesiri de araştırıla bilinir.

Günümüze gelmek için geçmişin yollarına hasret ve hüzünle baktık. Risale-i Nur’u bir bütün halinde okuduğumuzda, bazen kendimizi İnsaniyet ve İslâmiyet düşmanı Materyalizm-Marksizm karşısında mücahede ederken hissediyoruz. Onların çekirdekten ağaca olan tahriplerine karşı, siz Kur’ân’dan elde ettiğiniz düşüncelerle o tahripçileri cemiyetin dört bir yanından kovmaya muvaffak oluyorsunuz. Bazen on bin insanın yaşadığı bir kasabaya, “Marksizm ile zehirlenmiş” bir tahsillinin yaktığı dinsizlik-ahlâksızlık ateşi karşısında, bütün kasabalıların çaresiz kaldığı bir zamanda, birden elinde kırmızı kitaplarla bir başka insan çıka geliyor. Çok kısa bir zaman içinde, imanını kaybetmiş o zavallının yaktığı ateşleri Nurlar’ın hakikatleriyle söndürüyor. Anadolu’muz, sessizce yaşamış ve çoğu kez Marksistlerin oyununa gelen hafiyelerden uzakça durmak zorunda bırakılmış kahramanların destanlarıyla doludur.

Marksizm’i durdurmuş ve mağlûp etmiş Risale-i Nur’a rağmen günümüzdeki yangınların ve Cehenneme doğru akan gençliğimizin hali neyin nesi, sorusuna; bu defa “DEMOKRASİ/HÜRRİYET” diyeceğiz. Geçmişe nostalji duygusu ile bakmak güzeldir. Fakat kuşağımızın yaşadıkları nostaljiden ibaret değildi, bizatihi hakikat idiler. Doğunun imkânları kıt, nüfusu –o zamanlar- çok bir kazasına, elinde Risale-i Nur ile giden bir öğretmenin o gençleri nasıl “Asr-ı Saadet” ahlâkıyla yetiştirdiğine şahit olamayanlar, menkıbe anlattığımızı zannedecekler. Bir çırpıda size en az elli-yüz kahramanın isimlerini söyleyebilirim. Öğrencileri tarafından anne-babalarından daha çok sevilen öğretmenler… Öğretmen Çanakkale’den, Edirne’den ve Manisa’dan Ağrı’ya, Mardin’e ve Urfa’ya gitmiş. Henüz dili öğrenememiş Kürt çocuklarının Kürtçe konuşan ebeveynlerince el üstünde tutulmuş. Hâlâ aramızda yaşayan onlarca kahramanın hikâyeleri sinema filmi olacak niteliktedir.

Peki, ne oldu? Neden Doğu’daki bu dindar öğretmenler, memurlar ve hatta din görevlileri Batı’ya sürgün edildiler. Yerlerine Türk ırkçısı Kemalist ve Marksist memurlar gönderildi. Veya 12 Eylül ne idi. Bir Marksist ihtilâli değil miydi? Bu ihtilâlin oluşturduğu olağanüstü şartları devam ettirmek üzere “dindar Özal” bekçi olarak atanmamış mıydı? Ve sonra Marksizm Karl Popper’in verdiği ölçülerle Mont Pelerin desenlerine bürünmüş elbiselerle hayatımızın en mahrem karelerine, dindarlarımızın rehberliğinde girdi.

Evet, bizim kuşağımız 12 Eylül öncesini iyi hatırlar. Millî Eğitim Bakanlığı’nın köklerini ve gençliğinin geleceğini aradığı millî müfredatlarını; bazen bir tanesi bir kasabaya yeterli öğretmenlerini, sağcısıyla solcusuyla demokrasinin nimetlerinden faydalanan sivil-toplum ve cemaat dayanışmalarını yaşayan ihtilâl öncesi nesli olarak diyoruz ki; Türkiye’mizin çocuklarını, millî değerlerini, servetini ve geleceğini kurtarması için evvelâ demokrasiye “EVET” dememiz lâzım.

Sakın ha… Ne Tayyip Bey ve ne de Bahçeli günümüzde demokrasi ile idare edildiğimizi zinhar ağızlarına almasınlar. Değil mi ki; Marksist R. J. Woolsey’in direktifiyle Türk Milletinin egemenliğine ihanet eden bazı paşaların gerçekleştirdikleri ihtilâlin kanunlarıyla bu ülke yönetiliyor. Marksizm’i, Komünizmi ve Kemalizm’i rahatsız edecek hiçbir maddeye bu millet dokunamıyor. Cuntacıların yasalarıyla ülkeyi idare etmeyi yeğleyenler, daha çok onlara yakın dururlar, değil mi?

Bu milleti ve çocuklarını en zararlı ideolojik salgınlardan koruyacak “Kur’ân hakikatlerinin” Anadolu’da tesir göstermesi, elbette hürriyet ve demokrasiye bağlı kalacaktı. Marksizm ile İslâmiyet’in çarpıştıkları alan da istibdat ile hürriyet değil miydi? İki asrı geçkindir, bütün desise, şeytanî yardımcılar, emperyalist devletler ve sınıf çatışmalarını istibdada alet eden Marksizm karşısında Kur’ân adına duran Risale-i Nur, ülkenin bekasını da, bağımsızlığını da, refahını da, çocuklarının geleceğini de demokrasiye bağlıyor. Bu milletin demokrasisine Marksistler dindarları, milliyetçileri, Türk-Kürt ırkçılarını ve serserileri rüşvetlerle alet edip, bizi bu güzel yoldan alıkoyuyor.

Okunma Sayısı: 2050
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet G.

    13.3.2021 20:29:16

    Tekrar "Geçmişini bilmeyen, geleceğinide bilemez" veya “Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez” sözünle ecdadımızın geçmişde ilettiği Atasözünle, Millet olarak özellikle Ihtilallerin mahiyetini ve o zamandan tebdil-i mekan ile bu zamana uzanan ağlarının etkisini, yerini ve mahiyetini bilmedikce an itibariyle siyasetdeki olan bitenleri değerlendiremeyiz

  • Zeliha

    9.3.2021 14:16:14

    Üstadımız Bediüzzaman hayatts oldugunda mücadele etmiş, mucadeleye devam edecek Nur talebelerine de bütün yolları göstermiş. Kurt gövdenin içine girdi korkarım sezemeyecekler dediği bu olsa gerek. İslam âlemi hassaten ülkemiz müslümanları şer i olmayan hürriyetin tadı ile sersemlesmişken sadece kendi kendini köşeye sıkıştırdı. Şimdi acaba nurcular herkesden önce uyanıp asli vazifelerine dönebilecek mi? Çünkü üstad Bediüzzaman ölümüm başınıza bomba olup patlayacak demiş. Değil mi ki Risale-i Nur lar elimizde inşaallah yeni nesil ,düşmanın şifrelerini çözmek için kırmızı kitapları önce geniş çerçevede ele alıp yine yeniden dünyanın başına İslam'ı geçirecekler. Sizin yazılarınız da bize böyle ufuk verdikçe çalışmak için çok sebebimiz olduğunu hissediyorum. Allah razı olsun.

  • Hıdır Yıldırım

    8.3.2021 21:27:23

    Bu yazınızda, 1970 yılından bugüne kadar şahit olduğum hadiseleri beliğ bir şekilde özetlemişsiniz. Ağzınıza kaleminize sağlık. Allah'ın izniyle Risale -i Nur yalnız bu vatan ve milleti değil, alem-i İslam ve beşeriyetin kuruluşuna sebep olacaktır. İslam memleketi olan bu vatanalda bolşevik baykuşlarının seslerini artık işitmeyeceğiz.

  • Sezai MUMCU

    8.3.2021 20:20:25

    Komünizm tüm semavi dinlerin karsisindadir, cebrî, istibdatvarî ve zulm ile Dinini yasama yani Dinin izin verdigi tüm özgürlükleri, HÜRRIYETI yasamaya karsidir, yani ADALETE karsidir, bilhassa bütün güzelliklerin kaynagi Kur'ana karsidir. DESSAS Ingiliz ise Komünizm’den kat be kat tehlikelidir. LOZAN da GLADSTONE PLANINI hayata gecirerek yeni Türkiye Cumhuriyetinin burnuna iki parmagini sokup bugüne kadar istedigi yöne sürükledi. Müstemlekeden beter etti. Iste Kemalizm iste PKK; bunlar dessas Ingilizin Türkiye’ye musallat ettigi iki veled-i zinasi.

  • Osman

    8.3.2021 18:25:59

    Hak batıl mücadelesi devam eder Tuzaklar çok her kılığa girerler Doğru analiz lerle bu tuzaklara düşmeyelim demokrasi hürriyet adalet mücadele mize devam edelim

  • Hüseyin

    8.3.2021 15:16:21

    Toplumları kapitalizmin sömürücü çarkından kurtaracağız zihniyetiyle yola çıkan marksist teorisyenler kitleleri efsunlu/zehirli fikirleri ve düşünceleriyle her şeyi maddi değere indirgeyen doktrinlerinleriyle insan yapısına işleyişine onuruna ve maneviyatına verdirdikleri tahribatlarla, lenin stalin ve mao gibi liderlerle egemen oldukları ülkelerdeki pratikleriyle zulümleriyle adaletsizlikleriyle kısa sürede komünist ideolojinin ne demek olduğunu bütün dünyaya göstermiş oldular. Marksizmi ve izdüşümlerini yeryüzündeki durduracak yegane güç , güçler ayrılığını düzenleyen ,denetleyen ve dengeleyen mekanizmalara sahip, hukukun üstünlüğünü, insan hak ve hürriyetlerini esas alan İnançlara özgürlük temelinde yaklaşan demokrasi ile mümkündür. Fikir olarak marksizme karşı fiilleriyle, değer ve hedefleriyle, materyalist ideolojiyi doğrulayan kişi grup ve topluluklar nedeniyle marksist ideoloji yaşıyor yaşatılıyor..

  • İ.Seyda

    8.3.2021 14:34:41

    MARKSİZM DECCALİZMİN BİR ŞUBESİDİR Kanaatimce konu Marksizm’den de öte bir yerde duruyor. Asıl kök olan Deccalizm; narsizm, feminizm, pozitivizm, Marksizm, Darwinizm, Freudizm, Kemalizm gibi yıkıcı düşüncelerin ve ideolojilerin birleşmesinden ortaya çıkan müthiş bir inkarcılıktır. Deccalizm fırtınaları, zamanımızı başka başka isimlerle sarsmakta, dalgalandırmaktadır. Geçmiş ve gelecek asırları etkileyecektir, insanları, Yaratıcıdan koparıp, O’nun dışında her şeyi “Rab” görmeye götürmektedir. Bunu mağlup etmenin en tesirli yollarından biri şüphesiz “tahkik-i iman” dersleridir.

  • SALİH

    8.3.2021 10:57:18

    Üstadımızın birçok defa ifade ettiği büyük bir hakikati edebice ifade etmişsiniz. Dinsizlik ve ahlaksızlık ancak fikir ve düşünce ile durdurula bilinir. Bunu gerçekleştirecek Risale-i Nur'dan başka bir eser şimdilik görünmüyor.

  • Selim

    8.3.2021 10:53:11

    Gerçekçi bir hikaye yazmışsınız.Merhum Demirel in bir sözünü hatırlattınız : Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır.

  • sefer hoca

    8.3.2021 10:43:50

    Tebrikler Şükrü kardeş.Her şeyi özetleyen bir dolu dolu yazı okuttunuz.Kaleminize sağlık.O öğretmenler yine hizmete devam ederlerse akibet elbette hayır olur.Biz değişmedikçe hiç bir şey değişmez.Değişim ise içten olur.Dıştan tesir edemez.Her şey bize bağlı.Selam ve dua ile

  • Ali R. Yardimoglu

    8.3.2021 10:18:09

    Tebrik ederim

  • Ismail

    8.3.2021 09:10:31

    Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlahiye namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve manevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, ye'cüc ve me'cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi. Hutbe-i Şamiye - 79 geç kalmadan bir çok vasıta ile Tahşidat yapılmalıdır.

  • Sertaç Lüser

    8.3.2021 08:54:18

    Günümüzde,komşumuzda veya sokağımızda bir olay cereyan ediyor ve biz müdahale dahi edemiyoruz.Cendere öyle bir daraltıldı ki, Ahir zamanın bir çok yönü var tabiki fakat en zoru yanlışı göz göre göre ,ruh hissede hissede yaşamak zorunda oluşumuz.Bu süreç çabuk siyasiler aklını başına alırsa hakikatinden daha da ileride olarak milletin aklını başına almasında da yatıyor. Millet olarak kök sebeb Marksizm'i tanıdıktan ve hissettikten sonra bu cereyanın sıkıntılarını mahallemize taşıtmamamız elzem.

  • İhsan

    8.3.2021 08:17:13

    Mutlaka tasvir ettiğiniz zamanlarda, az dahi olsa demokrasi vardı. Bu günkü hükümet masonlara teslim olmuş be itiraz edenin de mumunu söndürüyor. Güzel zamanlarmış. Allah kabul eylesin.

  • Hüseyin kıymık

    8.3.2021 06:40:54

    Üstad ortaya koyduğu Kur’an hakikatlarıyla öyle bir hizmet tarzı ortaya koymuştur ki küfrün tüm planlarını alt-üst etmiştir... Ancak kıyamete kadar devam edecek olan bu mücadelede küfür çok değişik şekillere girmektedir..Kimi zaman açık düşman kimi zaman ise dost görünümünde gizli düşman şekline bürünmektedir... Bu sinsi plan sahiplerini ve planlarını ancak Nurlar deşifre etmektedir..Bundan da anlaşılmaktadır ki küfrün bu sinsi saldırısına karşı Nur hadimleri Nurları daha çok okuyup anlamak için dünden daha fazla bir gayret içinde olmalıdır...İşte o zaman ister bölgesel ve ister küresel olsun gelen tüm saldırıları püskürtebilir..

  • Halil İbrahim KARAHAN

    8.3.2021 04:55:52

    Allah razıolsun hayırlı işlerde sizi devam ettirsi. TEBRİK EDERİM.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı