"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Neoliberallerin saadetimizin üç temel esasına hücumunu merak ediyor musunuz?

Şükrü BULUT
09 Temmuz 2021, Cuma
Yazımızın başlığına takılıp, makaleyi sonuna kadar okumayanların kaybedeceğini iddia etmiyoruz, inşaallah isbat edeceğiz.

Madem ki insanız, genellikle dünya mutluluğu peşinde koşarken ömrümüz tükeniyor. Öyle ise; mutluluğun üç ana unsurunu tanımak ve bu üçlüyü tahribe yönelen “insan düşmanlarını” tanımak zorundayız. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Risale-i Nur Külliyatı’nın ilk eseri olan İşarat’ül İ’caz’ın 197. Sahifesinde, “… İkinci kısmı ise, saadet-i cismaniyedir. Bunun esasları mesken, ekl, nikâh olmak üzere üçtür. Ve bu üç esasın derecelerine göre, saadet-i cismaniye tebeddül eder. Ve bu kısım saadeti ikmal ve itmam eden, hulud ve devamdır. Çünkü saadet devam etmezse, zıddına inkılâp eder” diyor. Dünyevî, cismanî, veya bedenî mutluluğun üç esası…

Burada ilginç bir sıralama var. Önce barınma, sonra iaşe ve sonra da nikâh. Biz bu mevzuya, ahir zamanın global dehşetli tahripkâr cereyanı olan “Neoliberalizm’in (özde Marksizm)” fıtrat ile savaşırken insana ve insan saadetine verdiği zararlar çerçevesinde “kısacık ve özet olarak” bakacağız, inşaallah.

Önce başımızı sokacağımız bir yuva. Bir sığınak veya barınak… Diğerleri sonra geliyorlar. Adem (as) babamızdan bu yana… İnsanlığın medeniyet tekâmülünde “mesken” meselesi ele alınacak olursa, ciltlerce kitaba ihtiyaç duyulacak. İrem bağlarından Semud’un kayalarda oyulmuş muhteşem barınaklarına kadar… Çılgın neoliberalizmin özendirdiği Dubai’nin sekiz yüz metre yükseklikteki gökdelenlerinden Amazon veya Orta Afrika’daki çardaklara… İnsan saadetinin önceliği ikame… Barınma… Demokrasi veya hürriyetçi geçinen Neoliberal sermayedarların bankaları aracılığıyla ortaya koydukları devasa binalar, labirent gibi binlerce haneden müteşekkil daireler ve tabiatı öldürmüş “kentleşme projeleri”… Bu yerleşme felsefesinin özüne baktığınızda; Sovyetler’in Bolşevik mantığını göreceksiniz. Sosyal devlet maskesi altında, insanları “sürüler halinde” idare edebilecek şehirleşme projeleri… Hürriyetşiken bu mesken düşüncesinin 1980’lerden sonra, Neoliberallerin “global dünya piyasası” öncülüğünde; hem Latin Amerika’ya, hem Çin’e ve hem de Türkiye’mize nasıl taşındığının araştırmasını, inşaallah ilim adamlarımız yapıyorlardır. Demokrasileri gelişmiş ülkelerdeki mesken anlayışı ile henüz demokrasiye yönelen devletlerdeki yaklaşım, yine sosyo-kültürel boyutlarda ele alınacaktır. Neoliberallerin bu plânı, faiz çarkını bankaları üzerinden çevirerek yaptıklarını bir tarafa kaydedelim. Alın terinin buharlaştığı ve sermayelerin global hırsızların ellerine geçtiği bu sistemin sahipleri, müdahale etmek istedikleri ülkelerdeki gayr-ı menkulleri taraftarlarının ellerinde topluyorlar. Millî devletlerin bu Marksist bozuntularının ihanetlerine uyanacakları sabahı birlikte bekliyoruz.

“Ekl ve Şürb”ü biz avamda yeme-içme olarak tercüme ediyoruz. Bu hayvanî yönümüzün insanî boyutunu Said Nursî, “…İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acip ve lâtif bir mizaçla yaratılmıştır. O mizaç yüzünden, insanda çeşit çeşit meyiller, arzular meydana gelmiştir. Meselâ, insan, en müntehap şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, ziynetli şeyleri arzu eder, insaniyete lâyık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister.” (A.g.e., s. 140) cümleleriyle bize gösteriyor.

İki yüz seneyi aşkındır Avrupa Medeniyetini tahakkümleri altına alan bu münafık Marksistler, ilimle yukardaki hakikati keşfetmiş görünüyorlar. Yeme-içme çerçevesinde ekonomide devasa pazarların açılmasını tekâmülün normal seyri kabul edebilirsiniz. Fakat midesine düşkün, cehalet ile malûl hırslı insanlar üzerinden yapılan tahribin analizi yapıldığında, birilerinin bu sahada “insan karşıtı” olarak binlerce tahrip projesini hazırladığını görecektir. Yani kendisini ilâh yerine koyan Marksistler, insanların zaaflarından yararlanarak “YEME-İÇME” yoluyla hayatı bozmaya çalıştığını göreceksiniz. Midesinden yakalanan insanlığın, yalnızca bu çerçevede çektiği ıztıraplar, zorlular, kavgalar, hastalıklar ve diğer musîbetleri yine ciltlerce kitapla anlatmaya çalışırken, yeni araştırmalar da inşaallah bu tahribatkâr cereyanının mahiyetini musîbetzede insanlığa gösterecektir beklentisindeyiz. Önce aç bırakırken insanlığı, arkasından rızık endişesini hırsa bulayarak takdim ediyor, zavallı insana… Neleri midesine indirmiyor ki… Alış veriş merkezlerinin raflarının çoğu, sayamayacağımız kadar fıtrata aykırı yiyecek- içeceklerle dolu. İnsanın zaaf ve korkularını laboratuvarlarında keşif eden global kapitalist Marksistler, işi şehirde ve mağazada oluruna bırakmamışlar. Kucaklarına aldıkları yer küremizin, ekile bilinecek alanlarını yüz seneliğine kiralamışlar. Müdahale ve savaşlarla meydana getirdikleri “Açlık!” manzaralarını vitrine koyarak, nebatat ve hayvanatın fıtratına medeniyetin imkânlarıyla müdahale başlıyor. Bire yirmi değil, yetmiş kazanacaksınız, propagandasıyla, toprağa bağlı yüz milyonlarca insanı yalanlarla ifsat ettiler. Lâtin Amerika’nın en verimli arazi ve meralarının “Neoliberal sermayedarlarca” kapatıldığını bilseniz, Hindistan’ın açlıkla mücadele eden fukara halkının, Neoliberallerin maymuncuğu Modi ile nasıl kavga ettiklerini kaç gazete yazıyor ki. Faş edilmesi gereken uzun bir hikâyeler…

Dünya saadetinin üçüncü unsuru olarak nikâhı zikrediyor.… İnsanlığın bu dünyevî sütununu yıkmak üzere Materyalist düşüncenin Amerika ve Avrupa’daki çalışmalarını da ancak yüzlerce kitap ile anlatabiliriz. Buradaki mutluluğun merkez rolünü üstlenen “KADIN”ı fıtratının dışına sürükleyen bu canavarların tanımları, mahiyetleri ve tarihçeleri de fevkalâde önemli. Orta çağın Batı’da ezdiği kadını kurtaracağım diye yola çıkan Marksist sınıf çatışmacıları; kadını annelikten, sevgililikten ve aile içinde itaatkâr evlât olmaktan öyle kaçırdılar ki. Kuzeyli dinsizleri, Hıristiyanların kadını üç KKK’ya “Kirche, Küche, Kinder” (Kilise, mutfak ve çocuklar) hapsettikleri propagandası, sonra biraz daha bozmak için ortaya attıkları FKK belâsı ve nihayet kadını tahtından tepe-taklak uçuran LGBT hareketleri… Evini, sevdiklerini, sevgisini, nezafetini, ismetini ve değerini kaybederek paçavralar gibi metropollerin kaldırımlarına fırlatılan kadın, Allah’ın kanunlarına savaş açmış Marksistlerin kadınıdır… Neoliberallerin “KADINI EVİNDEN VE MİSYONUNDAN” koparmak üzere yüzlerce naylon vakıf, STK ve organizeler kurarak yüz milyarlarca dolar harcayarak; insanlığı “NİKÂHTAN GELEN” mutluluktan da mahrum bıraktıklarını, bütün coğrafyalarda gözlemliyoruz.

Bu hakikatlere yabancı olmadığınızı biliyoruz. Bediüzzaman’ın bu gerçekleri 1914‘te Kur’ân’dan tesbit ettiklerini de biliyoruz. Fakat günümüzdeki Marksistlerin, liberal üniformalar içinde demokrat üslûplarla insan saadetini nasıl yok ettiklerini pratikleriyle takip edemeyebiliriz. Çünkü nifaka bürünerek yapıyorlar. Ayrıca tahribatın küresel boyutları o denli geniş ki… Tek başımıza ihatası mümkün değil. Fakat dünya efkâr-ı ammesi ile ulemanın şahs-ı manevileri bu hususta bize yardımcı olabilirler…

Okunma Sayısı: 1490
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • H.Hilal

    10.7.2021 23:41:12

    “ Evini, sevdiklerini, sevgisini, nezafetini, ismetini ve değerini kaybederek…” günümüz kadınlarının özendikleri, olmak istedikleri kadın modeli… maalesef böyle 😔 Toplumun en temel mayası annedir. Annedir çocuğu yetiştiren. Ama artık ayaklar altında … Allah razı olsun. Çok güzel bir yazı olmuş yine…

  • Hıdır Yıldırım

    10.7.2021 13:12:41

    İnsanları esas gayelerinden koparıp dünya zevklerinin esiri yapan bu şer güçleri dünya Saadetini bile verememektedir. Cazibdar bu fitneye karşı çok uyanık olmak lazım. Bunlarla aramızdaki vadi çok derindir. Aman dikkat!

  • Haşim Özkan

    10.7.2021 11:13:41

    Tahribatın tamirden ne kadar kolay olduğunu biliyoruz.Ancak biz liyakat kesbetmesek de Rabbimin vadine istinaden İstikbalin mümin ve müminatın zaferiyle sonuçlanacağına inancımız tamdır.

  • Ali Yılmazcan

    10.7.2021 10:11:00

    Uzun olmasına rağmen, anlaşılabilir ve insanlığa, fıtrata düşman, azgın bu güruhu güzel anlatmış bir yazı. Teşekkürler. Risâle-i Nur'dan verilen bölümlerle izah, önemli diye düşünüyorum. Küre-i arzı kavuran bu cereyanların tahribatını tamir etmeye muktedir olacak, Kur'an ve onun bu zamanda harika tefsiri olan Risâle-i Nur’un her platformda neşriyle mümkün olduğuna kat'î kanaat edenler in, maksatta birlik şuuru, dahada önem kazanıyor.

  • Ömer Ergün

    9.7.2021 19:41:41

    Maalesef kureselciler, dine,ırka ve cinsiyete karsi savaş açmış durumdalar yani fıtrata karşı savaşıyorlar Allah a karsi kimse galip gelememiş bunlarda gelemeyecek inşaallah

  • Fırat

    9.7.2021 18:26:34

    İnsanlığı dünyayı da cehenneme dönüştürmek isteyenlere Allah fırsat vermesin.amin

  • İsmail Ertan

    9.7.2021 12:13:37

    Bu demokrasi ve yaratılış düşmanlarına, dünya köyünün bekçisiz olmadığını ilan eden güzel yazılara devam, ağabey.

  • Murat

    9.7.2021 12:00:14

    Müslümanlar deccaliyetin mahiyetini keşf ederlerse, dünyamız biraz daha yaşama imkânı bulacak. Çünkü bu dinsiz münafıklar, anlattığınıza göre dünyamızın nefesi üstüne oturmuşlar, boğmak istiyorlar.

  • Mustafa coban

    9.7.2021 09:37:11

    Avrupa sosyal hareketlerinin bir bu gunu var birde geçmişi.kilise eline geçirdigi firsati kotü kullaninca meydan madde perestlere kaldi.buyuk bir firsati cok kotu yoneten siyasal islam turkiyede gelecekte cok kotu bir sürecin miladi olacak.islami hareket alternatif olmaktan çikti.hepimiz birbirimizin aynisi.biz osmanli bankasiyiz reklamini hatirlayalim.firsat kaçmiş deyil.insanlik arayiş içinde.guzeli ve dogruyu bulunca peşine takilacaktir

  • Nur'a Müştak

    9.7.2021 08:31:13

    Sadece Kadın meselesini bile ele alırsak,son 1,5 yıl içinde o kadar çok fıtratına dönmek isteyen ve evi ile meşgul olmanın gerçek saadet olduğunu dile getiren çalışan ve hakikatte eline birşey geçmediğini ifade eden söylemlerle karşılaştık ki,aslında projenin büyüklüğü itirafların yangını ile ölçülebilir.Yangın büyük fakat ilk ateş kapalı kab olan kalp ve bedenlerimizde söndürmek için ordan başlamak gerek.

  • Kerem

    9.7.2021 08:02:34

    İnsanı hem dünyada ve hem de ahirette mutsuz bırakan ideolojiyi deşifreye devam. Kaleminize kuvvet.

  • Hüseyin Yılmaz

    9.7.2021 05:38:14

    ...saten Deccaliyetinde 'cenneti' demiyormu Üztad... yanılıyormuyorum yoksa...?

  • Hüseyin Yılmaz

    9.7.2021 05:36:01

    Çok güzel tahlil, katılmamak elde değil. Acizane bu yazıdaki gerçeklerden yola çıkarak ve hayatımıza yansıtmamız için bir "şuurlu mü'mine" '3 yıldızlı' mekanlardan, tatil hotellerinden yukarısı, mesela Dubai deki 6 yıldızlı hoteller 'haram' olsa gerek diye düşünüyorum... Baki selamlar.

  • Abdullah bilgin

    9.7.2021 05:20:21

    Hocam teşekkür ederim. Bu güzel yazı için.

  • Hüseyin

    9.7.2021 02:27:18

    Milyonlarca insan, farkında olsun ya da olmasın neoliberaller ve onun işbirlikçisi vahşi kapitalistlerin mutluluğu ve saadeti için, insanlığından ve hürriyetinden vazgeçecek bir yaşama biçiminin şartlarını ve sistemini kendileri için kurgulandığını, uygulamaya konulduğunu farkında olmadan yaşıyorlar... Toprağı terk etmenin, üretimden ve fıtrattan kopmanın, anadan ve atadan ayrılmanın bedeli olarak, şehirlere varoşlara, piramit gibi yükselen gökdelenlerin büyüsü ve ezici bakışları altında öğütülüp kayboluyorlar.. Neoliberal politikalarla, döviz, faiz, borsa, kredi sarmalında oyun üstüne oyun, pozisyon üstüne pozisyona ekonomicilik diyorlar ve her halu kârda kaybediyorlar...

  • Halil İbrahim Karahan

    9.7.2021 00:58:34

    Allah razı olsun abi

  • Ahmet Danışmaz

    9.7.2021 00:43:41

    Acı ama hepsi gerçek. Allah bunlara fırsat vermesin. Amin.

  • Zeliha

    9.7.2021 00:21:04

    İnsanın sadece barınma yani mesken edinme ihtiyacı ile nasıl esti alındığını çok ibret verici ifade etmişsiniz. Günümüz modern insanının gökdelenlere haps olması ayrı trajedi.topraktan uzaklaştıkça Allah'tan da nasıl uzaklaştığını görüyoruz maalesef.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı