"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Varlığın kucağındaki; zamanın yoksul çocukları...

Şükrü BULUT
28 Eylül 2020, Pazartesi
Dilimizdeki “varlık içinde yokluk çekmek” sözünü çok duymuşsunuz, manasını da bilirsiniz.

Bu ifadenin tüm zamanlara bir yansıması vardır elbette. Fakat bizim zamanımıza akisleri biraz daha garip ve müşkül görünüyor. Eskilerin cehl-i mürekkep dedikleri “farkındalığı zor” cehaletten öte bir yansıma bu.

Bazen maddi durumları ve imkânları gayet yerindeki ailelerden; çocuklarının “cips” dedikleri kurutulmuş patatesten veya “pommes”ten başka bir şey yemediklerini duyarsınız. Nadiren İtalyan markalı ketçabın yanında makarna… Veya dışarıya çıktıklarında Arjantin’den ithal edilmiş sığır etinden mamul “McD” markalı hamburger… Anne-Baba’nın evdeki hazırlıkları, endişeleri, çocuk beslenmesi üzerine okudukları yazılar burada yardımcı olamaz. Buzdolabındaki “cola” ile çocuklar günlük yeme ve içme ihtiyaçlarını gidermiş olurlar. Beslenme ve sağlık uzmanlarına göre tam bir fecaat olan durumun, ailelerimizin yarısını ilgilendirdiğini düşündüğünüzde, varlık içindeki ailelerin yoksulca beslenen çocuklarının felaketini hissetmiş oluyorsunuz.

Bizim neslimiz veya öncekilerin eğitimlerindeki yoksulluğunun hikâyelerini çok duymuşsunuzdur. Her gün saatlerce yaya yürünen okul yolları, defter-kalemsiz dersler, ilk mekteplerde aynı odada beş sınıfın tek öğretmenle tedrisi, okuma açlığına yakalanmış bu berrak zihinli çocukların, okuyacakları bir kitap veya gazete parçasından mahrumiyetleri… İstibdattan kurtulmuş hürriyetperverlerin demokratik ortamlardaki hayat açlıklarından öte bir açlıkla başladığımız ortaokul, lise ve üniversite yılları… Ailemizden veya devletin verdiği krediden gelen üç kuruşunu kitaba vererek akşama kadar aç dolaşan nesle mensup olduğumuzdan; lüks kitap ve defterleri bir tarafa çoktan bırakmış, elektronik aletlerle oynaş içinde ve magazin bilgilerle, beyin midesinin geçici açlığını bastırmış ve cehalet içinde inim inim inleyen milyonlarca gencin hipnozlu halini gördükçe, zamanın çocuğunun düştüğü içler acısı durum, bizi derin bir hüzün ve eleme hapsediyor, çoğu kez.

Ya içinde yaşadığımız medeniyetin dev binaları; AVM’leri, muhteşem müesseseleri, fabrikaları, yolları ve modern spor kompleksleri önünde pejmürdece yürüyen insanımızın durumu. Bir asır geriden uzaktan uzağa zamanımıza bakan o insanlar, belki de gıpta edecekler. Fakat yaklaştıkça zamanımıza, fertlerimizin ne kadar fakir, muhtaç, problemli, dertli ve kimsesiz olduklarını görüp zamanlarına şükredecekler. Lüks mağazaların dopdolu vitrinlerinin, karınca yuvası gibi işleyen alış-veriş merkezlerinin, günde binlerce uçakların inip-kalktıkları hava meydanlarının ve görkemli tüm yapıların, sokakta çaresizlik, yoksulluk, ihtiyaç ve dertlerle mustarip ferdi asla mutlu etmediğini gördükçe, tüm zamanların en varlıklı medeniyetinin zamanın çocuklarına yaptığı kötülüğü görüyor ve kaldırım taşlarında hayat mumları sönmek üzere kadın-erkeğin neşeli yıllarını düşünüyorsunuz. İster istemez, varlıklı 21. yy medeniyetinin çocuklarına yaptığı ihanetle inliyorsunuz.

Globalleşmenin boyutlarını, internete bağlı çobanlarımız da öğrenmeye başladılar. Biz üniversitede iken, akademik çalışma için intisap eden genç asistanları, idare bir yıllığına medeni görgüsünü tekâmül ettirmek üzere Avrupa’ya gönderirdi. Yalnızca gezip- görecek ve buradaki hayatı tanıyacaktı. Gidenlerin çoğu dil bilmezlerdi. Yine de onlar, gittikleri yerden elleri boş dönmemeye çalışırlardı. İmkânları kısıtlı olduğundan, istifade edecekleri kitap ve dergiyi de alamadan dönerlerdi. Sonra Neoliberal’lerin global ihtilali 12 Eylül vuku buldu. Özel okullar, bilhassa İngilizce tedrisat ve kurslar derken Batı’ya gözleri açılmış hayli çocuklarımız oldu. Sonra globalleşmenin yardımıyla Eğitim Bakanı, “Fatih’in” anısına her çocuğumuza bir bilgisayar vererek yavrularımızı milletlerarası arenaya çıkardı. Ve şu koronalı günlerde TÜSİAD’ın yüksek yardımlarıyla köydeki çocuklarımız da artık derslerini okula gitmeden uzaktan bilgisayarlarla takip edebilecekler. Artık Yeni Dünya ile birlikte Avustralya, Avrupa, Çin ve hatta Sibirya bile Doğu’nun en ücra köyündeki çocuğumuzun ekranına girmiş oldu.

Güzel olmadı mı, elbette oldu. Lakin çocuğumuz artık Türkiye’nin şehirlerini, coğrafi bölgelerini, dört işlemi, tarihi devirleri ve temel tabiat bilgilerini ezberleyemeyecek kadar magazinleşti veya gabileşti. Bunların içinde ana dillerine yakın seviyede İngilizce bilenler de var. Varlığın içinde; istidat, kabiliyet, ahlaki değerler ve sanat duygularını kaybeden bu çocukların halini görenler, suçu kime fatura edeceklerini de bilemiyorlar.

Ecdadımızın, “yaşayalım görelim” sözü çok manidar. Anlattıklarımız zamanımıza ve zamanın çocuklarına dair şeyler. Risale-i Nur’u okuyan insanların hayatlarındaki bu yansımayı da yazmadan, yazımızı bitirmeyelim. Lise ve üniversitede iken birlikte kaldığımız arkadaşlarımızla tam bir aile hayatı yaşardık. Yemek, temizlik, misafirler, günlük ve haftalık nur dersleri ve okul dersleri… Arkadaşlarımızın ekserisi sınıflarında derece sahibiydiler. Tüm yoğunluklara rağmen bulduğumuz zaman aralıklarında, bazen bir günde yüz sahife risale okurduk. Nurlar üzerinde araştırma yapmak, bugün gibi kolay değildi. Sözlük, fihrist veya indeks ne gezer. Risale okumayı yeme-içme gibi telakki ederdik. Her gün…

Şimdiki halime bakıyorum. Yukarda değindiğimiz teknoloji, kısmi olarak bizim de hayatımıza girmiş. Nefsim, günde yirmi sayfa okuduğum günlerde, benden madalya istiyor. Öyle yalancı bir tokluk veriyor ki, sanki bu konuları dün okumuşum yalancı hissiyle, iman zaafı gelecek karşısında beni hazan yaprağı gibi lerzeye getiriyor. Nurlarda imani hakikatleri yeni teknoloji ile ayda bir defa tarama imkânım var iken, çevremdeki gençlerden yükselen feryat ü figan karşısında adeta bocalıyorum.

Zamanın çocuğunun uğradığı musibetin mahiyetini Rabbimiz Kur’an’da haber vermiş. Peygamberimiz de mübarek açıklamalarıyla onları bize ders vermiş. Ahir zamanın Kur’an tefsiri olan Risale-i Nur’a dikkat edenler ve ihtiyaç duyarak okuyanlar, bütün bu dertlerin dermanını en kolay ve güzel şekilde bulacaktır. Hatta okudukça, bir fedai kesilip zamanın çocuklarını şu yangınlardan, sel felâketlerinden ve zelzelelerinden kurtarmak için geceli-gündüzlü koşuşturacaktır. 1971’in “karanlık dönemini ve zakkumlu mevsimini” yaşayanları, söylediklerime şahit gösteriyorum. Onları bulup sorabilirler, zamanın çocukları…

Okunma Sayısı: 1917
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zeliha

    29.9.2020 18:18:50

    Dertlerin temeli eğitim. Çare yine eğitim. Eğitim deyince Risale-i Nurlar baş köşede. Ve kahramanlar köşe başlarında. Biliyoruz ki.... ateşi tutuşturmuşlar. En karanlık günler de ışık olmuşların yolundan gitmek var. Okurken mi yazarken mi daha çok istifade ettiğini ustasına mütalaa edenlerin peşinden gitmek. Öğretmen olupta Risale-i Nur dairesi de olanların derinden derinden bu millete nasıl ümit tohumları ektiğini görüyoruz. İnşaallah daha planlı ve programlı derslerle toplumda daha çok ameliyatı cerrahiyeler yapılacak ümidi içindeyim. Allah razı olsun bize unutturulmaya çalışılan dertleri en derinden yine gündeme getirdiniz. Derdini bilen dermanını da arar.

  • İsmail Atak Cebecili

    29.9.2020 17:59:53

    Çok sıkıntılı zamanların/olayların yaşandığı günümüzde epeyce karamsar bir bakış olmuş.

  • Osman

    28.9.2020 19:45:30

    Zaman ve çocuklar yeni bir nesil geliyor eski hâl muhal yeni bir anlatım Ve çalışma lazım elden geleni yapmak lazım

  • Abdurrahman

    28.9.2020 13:53:40

    Tespitler güzel...Ancak zamanın gerçekleride ortada, geriye dönmek mümkün olmayacağına göre, yapılması gerekenler; zamanın şartlarına göre, programlar, planlar yapılmalı gençleri ve yeni nesli kazanmalıyız. Ah, vah, eyvah demeden ümitsizliğe düşmeden teknoloji ve yenilikleri müspet manada kullanıp verimli hale getirmeliyiz.

  • Bulut

    28.9.2020 13:53:09

    Elhamdulillahi haza min fadli Rabbi, cok istifade ettim, Allah razi olsun. Zaman Ahirzaman. Zaman aczini, fakrini, kusurunu, noksaniyetini deruhte edip, dergahi Ilahiyeye iltica edip istikameti kübrayi niyaz etme zamani. Zaman Ahirzaman kahramani olma zamani. Surette hapis olmus, hakikate gecemeyen Kardeşlerimize sahip cikma zamani. Allah‘in c.c. rahmeti ve bereketi ebediyen üzerine olsun o kahramanlarin ki onlar Allah icin davasina sahip cikiyorlar.

  • Hüseyin

    28.9.2020 12:44:52

    (2)İnsanlık tarihinin belki de en zorlu sürecinde ulema ve umera sınıfı üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmedi. Nebatatı, hayvanatı, toprağı, suyu, havayı, suyu, gıdayı, ahlaki, maneviyatı koruyamadılar. Küresel getiriden onlar da nemalanmanın yararlanmanın peşine düştüler. Global kasırga karşısında yalnız ve çaresiz kalan insanlar bu iki sınıf mensuplarından hamaset ve nutuk atma dışında bir şey görmediler Söylenilenler ile yapılanlar konuşulanlar ile icraatlar çok farklıydı bu yüzden etkili de olamadılar.

  • Hüseyin

    28.9.2020 12:44:02

    (1)Yaşadığımız dünyanın ruhunu, temel dinamiğini yansıtan küreselleşme realitesi, insanları birbirine benzetti, bütünleştirdi, yalnızlaştırdı, yoksullaştırdı. Biz, yaş olarak belki de en son şanslı kuşaklardık yerliydik. kızılderililer gibi kendi topraklarımızda huzurlu kardeşçe yaşıyorduk. Kendi kendimize yetiyorduk. Toprağımız suyumuz havamız gıdamız ahlakımız bu döneme göre temizdi. Sonra adına beyaz adam denilen ilk küreselciler piranalar gibi yeryüzüne yayıldılar, saldırdılar, kopardılar, tükettiler, kirlettiler. ürettiklerini tüketmeye alıştırdılar. hayatımız kaydı, o gün bugündür parça parçayız .ruhsal bütünlüğümüzü bir araya getiremedik ,yer yer insanlığımızı pusulamızı kaybettik. derin ve engin sularda dolanıp duruyoruz. Oysa kutup yıldızı yukarda kapkaranlık gecelerde ışıl ışıl parlayordu. Bakışlar yerde malda, olduğu için kimsenin semaya baktığı da taktığı da yoktu.

  • Abdullah

    28.9.2020 12:20:23

    Beşerin fesadı dahi Azrail gibi arzın kalbine kadar pençesini sokup arzı imatesine işarettir. Demek beşer, bir taraftan arzın şifası için bir ilâç iken, diğer taraftan ölümünü intaç eden bir zehirdir. İşarat-ul İ’caz

  • Zübeyir

    28.9.2020 11:59:08

    "Beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddi ve manevi bir kıyamet başlarına kopmazsa..." Saadetli günler gelmeden bunlar da olabilir değil mi? Bu zamanın çocukları olarak bunları mı yaşıyoruz diye düşünmeden edemiyorum.

  • Ahmet Danışmaz

    28.9.2020 11:08:43

    Bizimle ilgili enfüsi manada bir dertleşme yazısı olmuş. Çok da güzel olmuş. Çare risale i nurlar. Selamlar

  • Murat Turan

    28.9.2020 11:04:27

    Allah razi olsun, cok istifadeli bir yazi olmus, rabbim bizleri okuyanlardan, okutanlardan, düsünenlerden, uygulayanlardan eylesin. Bizleri ve cocuklarimizi rabbim muhafaza etsin.

  • Selim

    28.9.2020 11:02:10

    Çok hakikatli bir konu olmuş. Tebrikler.

  • Hayati

    28.9.2020 10:59:19

    Üstadımızın Avrupa medeniyeti için buyurdukları nevin zenginliğine rağmen şahsın fakir etmiştir, hakikatinin bir tefsiri olmuş. Allah razı olsun.

  • İhsan

    28.9.2020 10:38:39

    Dar daireden geniş daireye çizdiğiniz resimde yerden göğe kadar haklısınız. İnanıyorum ki; Kur'an'ın nuruyla bu engeller aşılacak ve bu sıkıntılar giderilecektir.

  • Süleyman F.

    28.9.2020 09:53:07

    Tebrik ederim, özellikle gençlere bir tercüman olmuş yazınız. Şuan konuşulmaya çok ihtiyaç olan konulardan. Böylesi tuhaf ve işgalci alışkanlıkları ne ara norm olarak kabul ettik ve vazgeçilmez kıldık kendimize?Bu kadar çabuk ve aceleyle kabul ettirildiyse bize, farketmemizi istemedikleri şeyler olsa gerek . Bunlara ışık tutup kuzu olmayı bırakıp tahkiki yaşama zamanı geldi de geçiyor.

  • sefer hoca

    28.9.2020 08:54:44

    1971 zakkum verenlerin deşifre tarihidir.Kaleminize sağlık

  • Oğuz yiğiter

    28.9.2020 08:03:10

    Atomlardan galaksilere kadar, zavallı, iktidarsız, gariban bir insandan, zeki kudretli ve ülkelere ve dünyaya hükmeden zalim ve oyun kurucu insanların kalb ve beyinleri ; gücü ve kudreti herşeye yeten birinin elinde. Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. Zalim de mazlum da, akıllı da gabi de. Onun nazar-ı ilim, hikmet ve merhametinde....

  • Veli Kul

    28.9.2020 06:10:48

    Risale-i Nur Külliyati'ni devamli okuyanlar bu milleti ve insanligi medeniyetin enkazlarindan kurtaran arama kurtarma ekipleri, cankurtaranlar, ilkyardimlar olarak belki ebedî saadete vesile olmuslardir bunu da "Allah bizden razi olsun bu ücret bize yeter" inanciyla yapmaktadirlar. Bu bir bayrak yarisina benzer ancak kiyamete kadar devam eder. Bizden nesl-i atiye...

  • Mehmet

    28.9.2020 04:24:33

    Okumalıyız,okutmalıyız. Gençlerimizin muhakeme kabiliyetlerini,idraklerini geliştirmeliz.

  • Buket

    28.9.2020 00:20:38

    Muhteşem, kaleminize sağlık. Tespitler nokta atış

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı