Musa Büyükballı: “Denizli hapishanesinde Üstad Hazretleri Talebelerine yazdığı mektupta: “Ve fakir ve zayıf kısmı ise; zaten hapsin haricinde onlara faydasız sevaplar, mes’ûliyetli meşakkat verdiğinden, bu hayırlı, çok sevaplı, mes’ûliyetsiz ve arkadaşlarının mütekabil tesellileriyle hafifleşen meşakkat, onlar için medar-ı şükrandır.” 1 diyor. Bu cümlede geçen faydasız sevap ne demektir?”
Faydasız, Sevapsız
Yeni Asya Neşriyat’ın Şuâlar’ında 347. sayfada (Hatıra Külliyat–37 nolu mektupta) bahsettiğiniz biçimde geçen cümle, diğer yayıncıların Latince veya Osmanlıca Şuâlar’ında şu şekilde geçiyor:
“Ve fakir ve zayıf kısmı ise; zaten hapsin harici de onlara faydasız, sevapsız, mes’ûliyetli meşakkat verdiğinden, bu hayırlı, çok sevaplı, mes’ûliyetsiz ve arkadaşlarının mütekabil tesellileriyle hafifleşen meşakkat, onlar için medar-ı şükrandır.”
Bu cümle farkı ile ilgili olarak Y.A.N.’dan İsmail Tezer şu bilgileri paylaşıyor: “Faydasız sevaplar” ifadesi 13 el yazma ve bir teksirde “faydasız, sevapsız” şeklinde. İlk yeni yazıda her nasılsa “faydasız sevaplar” şeklinde kaydolmuş ve uzun yıllar öyle neşredilmiş. Me’hazlerdeki durumu görünce tashih edildi. Yeni Asya Neşriyat olarak Kasım-2019’dan itibaren biz de düzeltmiş olduk.
O cümle, Şuâlar Kasım-2019 orta boy baskısından itibaren bizde de şu şekilde 2:
“Zaten hapsin harici de onlara faydasız, sevapsız, mes’ûliyetli meşakkat verdiğinden…”
Her Sevap Değerlidir
Sevapta fayda gözetilmez, ama sevabın faydasızı da olmaz. Her bir sevap dünya açısından fayda sağlamasa da, ahiret için önemli bir değerdir. Ancak şu var ki: Sevaplar matematik hesaba sığışmaz. Yani şu işin burada sevabı on ise, aynı işin falan yerde sevabı çok yüksek dereceye çıkabilir. Bir fakire normal zamanda 1 lira vermek on sevap ise, başka zaman bütün özverinizi kullanarak, o yüzden sıkıntıya da düşerek 1 lira vermeye biz değer biçemeyiz. Birinci sevap değerli ise, bu ikinci sevap tam bir hazine olabilir.
Her sevap faydalıdır. Fakat bazı sevapların faydası bazı şartlarda kat kat artıyor olabilir. Ama bizim işimiz her şartta Allah’ın rızasını kazanma niyeti olmalıdır.
Evde çoluk çocuğunun içinde, işinin gücünün peşinde olmak, ibadetini zamanında yapmak, belirli zamanlarda evrad ve ezkâr çekmek, boş vakitlerinde nafile namaz kılmak, hayır hasenat yapmak, insanlara iyilik yapmak gibi çok sevap kaynaklarımız vardır. Hepsi de bire en az on ve daha fazla sevap kazandırabilir. Hepsi de değerlidir.
Fakat aynı ibadetleri, aynı evrad ve ezkârı cezaevi ortamında daha sıkıntılarla ve daha özveri gerektiren şartlarda yaparsanız, bu şartlar sevabınızı da, derecenizi de aklın tartamayacağı ölçüde katlar.
Bediüzzaman’ın Yanında Olmak
Mektup Denizli Cezaevi’nde yazılmıştır. İman ve Kur’ân dâvâsında Bediüzzaman Hazretleri ile beraber sadık talebeleri evini, çoluk çocuğunu terk ederek, işini gücünü aksatarak, evradını ezkârını bırakarak, beş vakit namazında bile çile yumağı haline gelerek hapse girmişlerdir. Bir Nur Talebesinin, sırf hapis ortamında bu dâvânın sahibi sıfatıyla kazandığı sevap, evde rahatta iken aynı ibadetleri yaptığında kazandığı sevaba göre tam bir hazinedir. Aynı ibadetten evinde on sevap kazanırken, özveri gerektiren ortamda ve bir mukaddes dâvânın içinde o sevabın derecesini akıl ve havsala kavrayamaz.
Çünkü ortam sıkıntılıdır. Hava soğuktur. Soğuk ve sıkıntılı bir zamanda hapse girmek, bütün bütün zahmet ve meşakkattir. Evde çoluk çocuğun yetim kalmıştır, işin gücün yarım kalmıştır… Hapse girmenize sıradan bir mesele sebep olmuştur. O mesele şöyle şöyle olsaydı ben hapse girmezdim diyorsunuz. Ama siz de hapistesiniz. Canınız sıkılıyor. Neden böyle oldu diye hayıflanıyorsunuz. Arkadaşlarınıza kızıyorsunuz. Yarım kalan işler kafanızı doldurmuştur, uykunuzu kaçırıyor.
Oysa bu noktada Bediüzzaman’ın –maddeten olmasa da, manen- yanında olmak size, başka şekilde ulaşamayacağınız tam bir hazine kazandırıyor demektir.
Dipnotlar:
1- Şuâlar, s. 347. 2- Şifahî bilgi.