Allah Birdir
Arş-ı A’la da, Levh-i Mahfuz da, Kürsî de mahluktur, yani yaratılmıştır. Aksi takdirde tevhid inancına ve “Lâ ilahe illallah” kelimesine aykırı düşer. Şirk olur.
Allah’ın sıfatlarının ve esmasının bulunması Lâ ilahe illallah kelimesine aykırı düşmüyor. Çünkü onlar Allah’ın zatının lazımıdırlar. Yani Allah’ın Allah olduğunu sıfatları ve esması çerçevesinde biliyor, anlıyor ve anlatıyoruz. Sıfatları ve esması olmasa yahut biz bilmesek, Allah’ın zatını kavrama imkânımız hiç olmayacak.
Fakat Arş-i A’lâ, Kürsî, Levh-i Mahfuz gibi lahuti mekanlar Allah’ın zatının zaruri lazımı ve parçası değildirler. Ancak yarattığı mahlukudurlar. Yani masivadandırlar. Ahiret âlemi gibi bize gaybtırlar.
Ancak biz o yüksek âlemlerde verilen emirlerin ve yazılan kararların neticelerini dünyada görüyoruz. Esasen bizim yaşadığımız her şey, aldığımız her nefes, bütün ayrıntısına kadar o yüce âlemlerin eseridir. Hayatta tesadüf yoktur.
Arş, Kürsi ve Levh-i Mahfuz
Kürsî, Cenab-ı Allah’ın kudretinin, azametinin, ilminin, büyüklüğünün tecellî ettiği yerdir. Kâinattan sonra başlayan, Arş’ın altındaki sema tabakasıdır. Kürsî kâinatı kuşatmıştır.
Biz kâinatın büyüklüğünü havsalamıza sığdıramazken, uçsuz bucaksız bir çöl hükmündeki Kürsînin yanında, kâinatın bir yüzük halkası kadar olduğunu; Kürsî’nin de, uçsuz bucaksız bir çöl hükmündeki Arşın yanında yine bir yüzük halkası kadar olduğunu hadisten öğreniyoruz. Teşbihte Arş çöl ise, Kürsi yüzük halkası, Kürsi çöl ise kainat yüzük halkası kadar bulunuyor.1
Nitekim ayet, “O’nun kürsîsi gökleri ve yeri kuşatmıştır.”2 Buyuruyor.
Arş-ı A’lâ kürsînin üzerindedir. Kürsî taht ise, Arş-ı A’lâ bu kürsîyi kuşatan saray ve bu sarayın tavanıdır. Yedi kat gökyüzü, Cennet ve Kürsî Arş-ı A’lâ’nın altındadır. Allah Arş-ı A’lâ’ya hükmeder.3 Düşünce gücümüz Arş-ı A’lâ’nın son sınırını düşünmekten acizdir.
Levh-i Mahfuz, Kur’ân’ın geldiği kutsal hafızadır4. Arş’ta İsrafil’in uhdesindedir. Bu kısım, Allah’ın ilminin, takdirlerinin, emirlerinin tecelli ettiği muhteşem kitaptır! Bütün kâinatın bilgisinin içinde bulunduğu muhteşem hafızadır. Allah bir şey yaratmak istediğinde bu, levh-i mahfuzda binlerce melekce yazılır, İsrafil aracılığıyla Cebrail’e iletilir. Cebrail bu emri, bu işin gerçekleşmesi için derhal müekkel meleklere ulaştırır.
Yaratılış Zinciri
Yaratılış zinciri şöyledir: Allah, kâinatın bir çekirdeği olarak ilk önce kendi nûrundan Hz. Muhammed’in (a.s.m.) nûrunu yarattı. O zaman o nur dilediği gibi gezerdi. O zaman ne Levh-i Mahfuz, ne kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne insan ve ne de cin; hiçbir şey yoktu!5 Sonra su üzerinde Arş-ı A’lâ’yı yarattı.6 Sonra, Arş içinde Kürsî’yi yarattı. Ardından kâinatı halk etti.
Arş-ı Azam’ın mahluk olduğunu Bediüzzaman Hazretlerinin ifadelerinden de anlamak mümkündür: “En küçük tabakàt-ı mahlûkattan olan zerrâttan, tâ semâvâta ve semâvâtın birinci tabakasından, tâ Arş-ı A’zama kadar birbiri üstünde teşkilât var.”7 Esmâ-i İlâhînin nasıl ki tecelliyâtı, Arş-ı Âzam dairesinden tâ bir zerreye kadar cilveleri var”8 “Cennetin sekiz tabakası birbirinden yüksek oldukları halde, umumun damı Arş-ı âzamdır.”9 “En küllî bir daire olan Arş-ı Âzam’da ve daire-i semâvatta…”10 “Yerde iken Arş-ı âzamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temâşâ eden Gavs-ı âzam (k.s.)”11
Dipnotlar:
1 Buhari, Tecrit, IX, s. 7
2 Bakara Suresi: 255
3 Taha Suresi: 20
4 Buruc Suresi: 22
5 Kastalanî, Mevahibü’l-Ledünniye, s. 23
6 Hud Suresi: 7
7 Sözler, s. 637
8 Mektubat, s 527
9 Buhârî, Tevhid: 22, Cihad: 4; Tirmizî, Cennet: 4; Müsned, 1:207, 2:197, 335, 370, 5:316, 321.
10 Lem’alar, s. 462
11 Şualar, s. 156