İzmir’den Hakan Güçlü: “Hazret-i Âdem’e secde emrini nasıl anlayalım? Şeytan secde etmeyince neden kâfir oluyor? Oysa Hazret-i Âdem bir beşerdir. Kâfirlik sıfatı Allah’a secde etmeyince söz konusu olmuyor mu?”
Emreden Allah’tır
Secde sözlük olarak boyun eğmek, teslim olmak, eğilmek, biat etmek, tevazu ile alnı yere koymak manalarına gelir. Hazret-i Âdem’e secde meselesinde, denklemi secdeden değil, Allah’tan kuracağız. Şöyle ki: Emreden Allah’tır. İtaat etmeyen ise şeytandır. Allah dilediği şekilde emreder. Allah’ın nasıl emredeceğine ne biz, ne şeytan karar veremeyiz. Burada esas olan Allah’ın emrine itaat mi edilmiş, isyan mı edilmiş olmasıdır.
Allah’ın emrine şeytanın isyan etmiş, meleklerin ise itaat etmiş olduklarını görüyoruz.
Ardından Allah şeytana derhal ceza vermemiş; tıpkı bir disiplin kovuşturması yapar gibi, secde etmediğinin sebebini sormuştur. “Ben sana emretmişken seni secdeden alıkoyan nedir?” demiştir. Şeytan bu isticvaba: “Ben ondan üstünüm. Çünkü beni ateşten, onu ise topraktan yarattın.” 1 diye cevap vermiş, tövbe edeceğine, üstünlük dâvâsına sapmıştır.
Hazret-i Âdem’e Secde Emri
Kur’ân-ı Kerim’de secde sözcüğü ve aynı kökten türeyen sözcükler genelde Allah’a secde etme manasında, bazen de boyun eğme ve hürmet gösterme manasında toplamda seksen bir âyette geçer.
“Göklerde ve yerde bulunanlar ve bunların gölgeleri sabah akşam, isteseler de istemeseler de Allah’a secde ederler.” 2 veya “Yıldızlar da, ağaçlar da secde ederler.” 3 gibi âyetlerde, “secde” sözcüğü, göklerde ve yerde ne varsa Allah’a tazim ettikleri manasında zikredilmiştir.
Bununla birlikte Kur’ân, Allah’ın meleklere, Hazret-i Âdem’e secde etmelerini emrettiğini ve onların da bu emri yerine getirdiğini bildiriyor. 4
Bu secdenin ne manaya geldiği konusunda tefsirlerde farklı görüşler vardır:
1- Hazret-i Âdem’e secde ibadet kastıyla değil, bir nev’î biat manasında, selâmlama ve hürmet ifadesi olarak emredilmiştir.
2- Hazret-i Âdem’in kıble kabul edilerek secde edilmesi emredilmiştir. Ki, bu durumda melekler Allah’ın böyle bir kudret mu’cizesini yarattığını görmekle, söz konusu kudret mu’cizesine şahit olduklarını bildirmişler, bu şahitliği Hazret-i Âdem’in kıbleliğinde Allah’a secde etmekle göstermişlerdir. Bizim Kâbe’yi kıble yaparak Allah’a secde ettiğimiz gibi.
3- Bu, meleklere mahsus bir emirdir. Bunu insanların davranışı ve kavrayışı ile anlamaya çalışmak gereksizdir. 5
Dördüncü Görüş Bediüzzaman’a Aittir
4- Bediüzzaman’a göre ise bu secde emri, insan nev’ine semekten meleğe kadar ekser mevcudatın musahhar olduğu gibi, yılandan şeytana kadar muzır mahlûkatın dahi itaat etmeyip düşmanlık ettiğinin ifadesidir. 6
Risale-i Nur’da bunun hikmeti konusunda şu bilgileri de buluyoruz:
Bu bir hadise-i cüz’iye olmakla beraber, çok geniş bir küllî düsturun ucudur ve pek büyük bir hakikati ifade ediyor.
Şöyle ki: Bu “secde” emri, meleklerin itaat ve inkıyadını, şeytanın ise tekebbür ve imtinaını, yani secde etmekten kaçınmasını gösterir. Bu emirle kâinatın ekser envaının ve bu envaın manevî mümessillerinin ve müekkellerinin, insan cinsinin emrine girdikleri, insan cinsinin bütün duygularının istifadelerine hizmet etmeye hazır bulundukları ifade edilmiştir. Keza insan cinsinin istidatlarını bozan ve yanlış yollara sevk eden şerir maddeler ve onların mümessilleri ve habis sakinlerinin, insan cinsine kemalat yolunda ne büyük bir engel, ne müthiş bir düşman olduklarını da ayet secde emriyle hatırlatmıştır.
Böylece Kur’ân, Hazret-i Âdem’in cüz’î hadisesinden, bütün bir insanlık ile ulvî bir konuşma yapmıştır. 7
Nihayet Bediüzzaman’a göre, “Âdem’e secde olan hâdise, sırf bir emr-i gaybîdir. Akıl ona yol bulamaz. Kavî bir imândan sonra teslim ve iz’an edilebilir.” 8
Dipnotlar:
1- Araf Sûresi: 12, 13. 2- Ra’d Sûresi: 15. 3- Rahman Sûresi: 6. 4- Bakara Sûresi: 34; A‘râf Sûresi: 11; İsrâ Sûresi: 61; Kehf Sûresi: 50. 5- İbn Âşûr, I, 422. 6- Sözler, s. 450. 7- Sözler, s. 276. 8- Sözler, s. 275.