Mehmet Bey: “Ölenlere Kur’ân okunmaz diyenler var! Bu konudaki doğru hüküm nedir?”
Adaletli Olalım
Kur’ân ölülere inmedi, evet. Dirilerin ölü hükmündeki kalplerini diriltmek üzere indi. Ama cerbeze yapmaya gerek var mı? Ölüler de Allah’ın kulları ve onlar da Allah kelâmının feyzine muhtaç değiller mi?
Biz ehl-i sünnet Kur’ân’ı okuruz; sevabını ölenlerimize bağışlarız. Ölenlerimizle iletişim kurarız. Onlara duâ ederiz, onlar için rahmet-i Rahman isteriz, günahlarından bağışlanmalarını dileriz, ifa ettiğimiz ibadetlerin, yaptığımız hayır ve hasenatın, okuduğumuz Kur’ân’ın sevap ve feyzini bağışlarız.
Ancak tabi ki Kur’ân ölenlere okunsun diye inmedi. Tabiki ameli kötü olanlara Kur’ân da okusanız nafile olabilir. Adalet var çünkü. Kur’ân adaleti emrediyor. Ancak rahmet de vardır.
Biz de adaletli olalım. Kur’ân’ı kendimize hayat kitabı kılalım, onun emirlerini dinleyelim. Ölenlerimize de rahmet umarak okuyalım.
İfrata da, Tefrite de Lüzum Yok!
Din orta yoldur. Biz orta yolu bulmakla yükümlüyüz. Elbette Kur’ân’ı sadece ölenlere tahsis etmek ve onu rehber edinmemek olmaz.
Ve şüphesiz Kur’ân’ı sadece ölenimiz olduğunda hatırlamak, onun dışında ona müracaat etmemek, ona el uzatmamak, onu amellerimizde kılavuz, hayatımızda ölçü kılmamak, onu iki hayatımız için hakikat kaynağı bilmemek, onunla gülüp onunla ağlamamak da olmaz. Elbette Kur’ân’la önce kendi kalplerimizi diriltmemiz lâzım.
Ama bütün bunlar demek değildir ki, ölenlerimize bir buket duâ göndermek için, Allah kelâmından istimdat etmeyelim.
Manevî Telsiz Telefonlar Vardır
Kur’ân’ı mutlaka kendimizi muhatap alarak okuyacağız; ama onun feyiz ve sevabını ölenlerimize de bağışlayabiliriz.
Bizzat Kur’ân’da şu duâ örneği vardır: “Onlardan sonra gelenler; Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla….”1 Bu ayette, bizden önce ölmüş olanlara dua ihtiva eden cümleden anlaşılıyor ki, dua kapısı açıktır. Nitekim Peygamber Efendimiz de (asm) “Ölenlerinize Yasin Sûresi’ni okuyunuz.”2 Buyurmuştur.
Bu ayet ve hadisin tefsiri sadedinde Bediüzzaman Hazretleri okunan bir Fatiha’nın veya bir Yasin’in ölenlerimize ulaştığını şu misallerle anlatıyor:
Hava ağzımızdan çıkan kelimeleri hızla iletiyor. Minarede okunan ezan da radyo vasıtasıyla her yerlere ulaşıyor. Bunları defalarca görüyoruz.
Okunan bir Fatiha veya Yasin de bütün ehl-i imanın ölenlerine bağışladığımızda aynı anda herkese yetişir. Çünkü manevî âlemde çok manevî elektrikler, manevî radyolar, fıtrî telsiz telefonlar vardır. Nasıl ki bir lamba yansa, mukabilinde bulunan binler aynaya aynı anda tam birer lamba girer. “Aynen öyle de, bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer.”3
Öyleyse, ölenlerimiz için mağfiret dileyelim, dünyamız için barış ve huzur isteyelim, Müslümanlar için ferec dileyelim, günahlarımızın affını isteyelim.
Dipnotlar:
1. Haşr Sûresi: 10
2. Ebu Davud, Cenaiz, 24; İbni Mace, Cenaiz, 4; Müsned, 5:2
3. Şualar, s. 712