ŞANLIURFA— Bir pazar sabahıydı. Nur dershanesinde yapılacak Pazar dersini merakla bekliyordum.
Dersin konusunun “SABIR” olacağı söylenmişti. Hemen sabrın bana göre ne olduğunu düşünmeye başlamıştım. İlk aklıma gelen “Sabrın, yapılan haksızlığa dayanmak’ anlamıydı. Gün boyu sokakta, okulda, otobüste yüzlerce haksızlık görüyoruz ve bunlara sabırla dayanmaya çalışıyoruz. Sohbet saatine kadar zihnimde hep ‘sabır’ konusu gezdi, durdu.
Tam bunları düşünürken Pazar dersine gitmek üzere medresemizde bizle birlikte kalan tarih öğretmeni Bilal Ağabeyimizin arabasına bindik. Derse gittiğimizde güzel bir ortamla karşılaştık. Semaverde çayımız, mangalda köftelerimiz pişiyordu. Sanki bir anlığına dışarıdaki dünyadan ayrılıp başka bir yere gelmiştim.
Derken derse başlama vakti geldi. Daha sabrın ne olduğu açıklanmadan, ‘Büyük bir nimetle baş başayız. Sabır bize Allah tarafından verilmiş en güzel bir hazinedir’ dendi. Ama insanın bir duygusu nasıl hazine olabilirdi ki diye düşündüğüm sırada, ‘Sabır olmasaydı, umutsuzluk bizi esir alırdı’ dendi.
Sabrın bütün kazanımların temeli olduğunu anlıyordum. Dünya hayatında sabır olmadan hiçbir şey kazanılamazdı. Sadece para kazanma açısından düşünmeyelim bunu. Çünkü hayatta her anımız biz farkında olmasak da sabır ile geçer. Meselâ: düzenli olarak okula gitmek, namaz kılıp oruç tutmak gibi, günahlarla mücadele etmek gibi her şeyde sabır vardır.
Ders içinde, ‘Allah sabredenlerle beraberdir.’ ifadesini duyunca, ‘Tamam dedim, işte aradığım bu mana idi, kafamda taşlar yerli yerine oturdu ve bu sabrın bu tanımı beni sakinleştirdi.’
Ve bir ders arası verdik. Arada bağ evinde dolaşırken dışarıda bir kaç topluluk gördüm, onlar da bizim gibi oturmuş konuşuyorlardı, ama bütün gündem sadece dünyevî şeyler hakkında idi. Tabi insanı üzüyor bu durumda. Çünkü Allah onlara pek çok nimetler vermişken, onlar o güzelliklerin sahibinin dâvetine icabet etmiyorlardı.
Teneffüs aramız bitti. Tekrardan derse başladık ve hoca bu sefer sabrı bir nar meyvesiyle anlattı. Narı düşündük, Allah tohumu vermiş, tohum için toprağı, toprak için suyu, su için bulutları, ağacın büyümesi için güneşi ve daha pek çok gereklilikler hep bir nar meyvesinin meydana gelmesi için hazırlanmış. Ve ilginç olan bunların hepsinde sabır aktif olacak. Fıtrî hayat bize farkında olmadan sabretmeyi öğretmiş oluyor.
Ve sonuç olarak sabrın, kullanıldığında pek çok kazanca vesile olacağını öğreniyorduk. Risale-i Nur da bize tam da o gerçeği haykırıyordu. “Cenab-ı Hakk’ın sana verdiği sabır kuvvetini, eğer yanlış yolda dağıtmazsan her meşakkate ve her musîbete kâfi gelebilir.” (21. Söz, Birinci Makam, 3. İkaz)
Yine de zihnim, ‘Sizin dünyanızda sabrın nasıl bir duygu olduğunu ve size göre sabrın nasıl yaşandığını’ dinlemek istiyor.