Yarın okulların tatil olacağını duyduğumda mutlu oldum.
Çünkü her sabah okula gittiğimizden dolayı erken kalmak zorundaydık. Ama atladığım çok önemli bir şey vardı. Cematimizin yarın medresede kalan öğrenciler için yapacağı bir program vardı.
Bunu ilk duyduğumda programa katılmam dedim. Çünkü okul sınavları bir yandan, uykusuzluk bir yandan beni çevrelemiş ve yormaya başlamıştı. Biraz dinlenmem gerekiyordu.
Tabi o sırada beni dinlendirecek şeyin böyle programların olduğunu ne yazık ki düşünmemiştim. Hata yaptığımı sonradan anlayacaktım. O akşam başımı yastığa koydum.
Sabah olmasıyla birlikte vakıftaki Nesih Ağabeyin sesiyle uyandım. Sebepsiz olarak bugün tek seferde kalkabilmiştim. Belki de o gün yapacağımız dersin hikmetidir, kim bilir?
Ve mutfağa girdiğimizde bizi güzel bir kahvaltı bekler vaziyetteydi. Kahvaltımızı yaptıktan sonra program başladı. Öncelikle Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin de ısrarla tavsiye ettiği Risale-i Nur okumalarına başladık.
Okuma saatinde herkes güzel bir şekilde kitaplara odaklanmıştı. İçimden bir ses bugün aklıma takılan soruların cevabını bulabileceğimi söylüyordu. Ama bir yandan da aklımda sınavlar vardı. Onun için kendime kızıyordum çünkü ne okumadan verim alacaktım ne de dersten. Okul derslerini bugünlük unutmaya karar verdim. Böylece daha fazla verim aldığımı fark ettim.
Daha sonra Muhammed Ağabey Asa-yı Musa’dan 3. meseleyi okudu. Ben de size bu derste neler anlatıldığını açıklayayım:
Üstad bir gün hapishanenin penceresinden lise mektebinin kız talebelerinin Cumhuriyet Bayramında dans ederek oynadığını görür ve onların o vaziyetlerine karşı ağlamaya başlar. Çünkü Üstada oradaki kızların 50 yıl sonraki vaziyetleri bir sinema perdesi gibi gösterilir. Gençliğinde iffetini muhafaza etmediklerinden kiminin kabir de toprak olduğunu, kiminin de 70 yaşlarında çirkinleşmiş vaziyette olduklarını görür. Üstad Bediüzzaman bu halden dolayı ağlar.
İnsanın aklına bununla ilgili sorular geliyor. Mesela neden üstada 50 yıl sonrası gösterilmiştir de bizlere gösterilmemiştir?
Ve biraz düşündükten sonra bir üzüntü kaplar içimi. Çünkü ben küçük kardeşimle tartışmamda bile kendimi düşünürken, Üstad onca acıya, zehirlenmelere rağmen hala dışarıdaki insanların çekeceği acıları düşünür. Onların günahları için ağlıyor.
Ve bu güzel dersin sonunda 30 dakikalık bir mola verildi. Güzel bir maç yaptıktan sonra tekrardan okuma yaptık. Okumalardan en güzel şekilde istifade ettik ve okumadan sonra namazımızı kılıp helalleştik.
Medreseye tekrar döndüğümde içinde müthiş bir enerji vardı. Oysaki sabah kalkıp programa katılmıştım ve yorulmuş olmam gerekirdi. Ama ben yorulmamış, aksine ilk defa o gün hiç olmadığı kadar derslerimden fazla verim aldım.
Yani bu gün öğrendiğim bir şey varsa Risale-i Nur programlarının bizim için çok değerli olduğudu.