Bu soruya Batılı kadınların dünyasından bir pencere açarak cevap bulmaya çalışalım:
Ruth Bader Ginsburg geçtiğimiz Eylül ayında 87 yaşında ölen ABD’li bir kadın hukukçu. Yüksek Mahkeme yargıcı ve kadın hakları savunucusu. Meslek hayatı boyunca kadınların eşit haklara sahip olmasını, azınlık haklarını ve ayrımcılığın kalkmasını savunmuş. ABD’nin ilk kadın hakimi. Yahudi bir aileye mensup.
Kadın ve aile konusundaki gelişmeleri ve değişmeleri elden geldiğince takip etmeye çalıştığımdan onun internet medyası dahil günlerce devam eden hayatı ile ilgili haberleri de okudum. Onaylar ya da onaylamazsınız şurası bir gerçek ki hayat hikâyesi, hakkında bir sinema filmi çevrilecek kadar ilginç.
Hepsi bir yana dikkatimi çeken yönünü sizlerle paylaşmak isterim. Bana Bediüzzaman Hazretleri’nin hanımlara yaptığı bir tavsiyesinin ne kadar isabetli olduğunu ihtar ettiği için kayda değer bulduğum bir yön bu…
Eşi için “Bir beynimin olduğuna inanan tek adamdı. 1950’li yıllarda erkekler bunu önemsemezdi” diyen Ginsburg, kocasının desteği olmadan yaşadığı hayata ve kariyere sahip olamayacağını hayatı boyunca savunmuş ve kadınlara ihtar etmiş. Aile hayatları tam bir yardımlaşma ve dayanışma ile geçmiş. Çocuk bakımı, okul ve meslek hayatındaki yıllar…
Kadınların hukukî hakları ve feminizm için mücadele eden biri için ilginç bir portre değil mi?
HAYAT ARKADAŞI SEÇİLİRKEN…
Ginsburg’un hayatı ile ilgili bir değerlendirmeyi de şimdilerde başka bir feministin hayat hikâyesini sinema filmine aktarmakla meşgul Oscar ödüllü film sanatçısı Julianne Moore yapmış.
Şöyle diyor: “Kızımı sadece kızların gittiği bir okula gönderdim. Liseden yeni mezun oldu. Okuluna konuşma yapmak için gitmiştim. Kadınların hayattan beklentilerinin ne olması gerektiği konusunda konuştum. Konuşmamda ‘Eğer aile ve kariyere birlikte sahip olmak beklentiniz varsa bunu ancak sizinle aynı şeylere inanan bir hayat arkadaşıyla başarabilirsiniz. Böyle bir tercih yapmazsanız büyük ihtimalle ne aileye, ne de kariyere birlikte sahip olamazsınız. Çünkü ortak paydaya sahip olmak bir ihtiyaçtır.
Çocukların eğitimi için de aynı durum söz konusu. Aynı konulara inanan ebeveynler olmalı. Bu şekilde olması gerektiğini düşünen kadın nesli yetiştirmek yetmez, böyle düşünen erkek nesli de yetiştirmeliyiz Bizim evimizde bu konuda önemli adımlar attığımıza inanıyorum. Eşimle çocuklarımıza ebeveynlik yapıyoruz. İkimizin de kariyeri var, ikimiz de para kazanıp evimize ve topluma katkıda bulunuyoruz.”
Ginsburg gibi onun hakkında okumalar yapan Julianne Moore de hayat arkadaşı seçerken aynı idealleri paylaşan, muhatabına değer veren kişilere vurgu yapmış.
Böyle bir eş seçiminin hatalı olduğunu kim söyleyebilir ki?
HÜLÂSA
Ehl-i dünyanın bile azami dikkat ettiği bu önemli meseleye Bediüzzaman Hazretleri ahiret hemşireleri olan hanım talebelerine şöyle ihtar ediyor:
“Kızlarım, hemşirelerim,
Bu zaman, eski zamana benzemiyor. Terbiye-i İslâmiye yerine terbiye-i medeniye, yarım asra yakın hayat-ı içtimaiyemize yerleştiği için, bir erkek bir kadını ebedî bir refika-i hayat ve saadet-i hayat-ı dünyeviyeye medar ve sair günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lâzım gelirken; o biçare zaifeyi daim tahakküm altında, yalnız dünyevi, muvakkat gençliğinde sever. Ona verdiği rahatın bazı on misli onu zahmetlere sokar. Eğer şer’an “küfüv” tâbir edilen birbirine denk olmazsa, hukuk-u şer’iye nazara alınmadığından, hayatı daima azap içinde geçer. Kıskançlık da müdahale ederse daha berbat olur.”
Kaynaklar:
-www.bianet.org, www.gazeteduvar.com.tr,
-11 Ekim 2020 tarihli Kelebek gazetesi