Bu hafta köşemizi, eşiyle birlikte karantina imtihanından geçen okurumuz Şerife Tez'in yazısına tahsis ediyoruz:
Tüm dünyayı, ülkemizi ve memleketimizi sarsan bu virüsten biz de payımıza düşeni aldık. Daha da devam edecek gibi görünüyor. Diğer kardeşlerimize bir faydamız olsun, telâş etmesinler diye paylaşmak istedim.
Musîbet isabet eden çoğu insanın ya manen, ya ruhen, ya kalben hasta olduğu bir asırdayız. Belânın izn-i İlâhî ile geldiğinin şuurundayız. Misafirine misafir gönderdi. Geçici dünya hayatında hiçbir şey kalıcı değil. Ülfet, ünsiyet ve gafletimizi kaldırdı. Çok ciddî enfüsî tefekküre vesile oldu elhamdülillah.
Ne kadar çok lâtifelerimiz varmış yâ Rabbî! Âcz penceresiyle farkına vardık. Rahmetiyle muhabbet fedailerini etrafımıza sevk etti.
Gazetemizin kıymetini bir daha fark ettirdi ve gösterdi ki, Yeni Asya gerçekten bir ihtiyaçtır.
"Allah'ın aldıklarını değil, her zaman verdiklerini görmeyi" prensip edinmiş bir insan olarak gazetemi çok özledim. Risale-i Nur okumalarımız arttı. Her satırda Üstadımızın bizimle konuştuğunu fark ettik. İhlâs Risalesi'ndeki düstur rabıta-i mevt yaptırdı.
Gazetemden hiç tanımadığım Said Başaran Durum kardeşimin vefatına çok gıpta ettim. Öyle irşad etti ki tarifi yok. Her gün okuyorum kardeşimize. Bu camiada ölen de, okuyan da kazançlı. Gazetemden bütün güzellikler cemaate yansıyor ve cemaatten Cennete. Saadet-i dareyn bu olmalı. Sabır ve rıza ile karşılamak. Azrail’i (as) cidden sevdiğinizi fark ediyorsunuz. Naz makamında duâlar dökülüyor dilinizden “Hizmet ederken ölmeyi isterim” diye...
Helâket ve felâket asrında, ruhları sersem, akılları geveze olmaktan kurtaran gazetemi nasıl alabilirim diye düşünürken, çalan telefonda “Abla neye ihtiyacınız var, neler alayım yemek vs.” diyen telefondaki Meryem Öğretmenime çekinerek “Gazetemi günlük alabilir misin?” der demez çığlık atıyor. “Biliyor musun abla, bir ihtiyar amca bisikleti ile gazete dağıtmış, çok özenmiştim onu, duâm kabul oldu, gazete bırakacağım diye çok mutlu oldum.”
İktiran bu olsa gerek; benim ihtiyacım, onun duâsı... “Kendime de almaya başladım, çocuklarım gazete sayfaları arasında, çok mutluyum” diyordu.
Evet, bu hassas dönemde Yeni Asya'dan mahrum kalmamak çok büyük bir iyilikti. Her hadiseye isabetli ve istikametli bakışı bizi daima taze tutuyor. İmanımızı ve uhuvvetimizi inkişaf ettiriyor. Tam bir medrese. Ölen mezun oluyor, amel defteri daima açık ve talebe-i ulûm olup şehit gidiyor. Kalan her bir köşe yazısı ile istifadeye devam ediyor.
Risale-i Nur dairesinde daima kazançtayız. Onun medyadaki dili olan Yeni Asya ezici ve üzücü malûmat yerine sadece vazifeye odaklanmamızı sağlıyor. “Namazınız son namaz, okuduğunuz kitap son kitabınız olabilir” şuurunu vererek imanı kuvvetlendiren tek gazete.
Umumî musîbetlerin umumî hataların neticesi olduğunu, tevbe istiğfar etmenin bu asırda en elzem vaktinin böyle zamanlar olduğunu hatırlatıyor. Dünyevîleşme hastalığından nasibimizi biz de aldık, musîbetler bizi kendimize getirdi. Samimî istiğfar ve duâ vakti” dedirtiyor.
Yeni Asya'mın her satırı ilim, irfan ve edeple dolu; bin şükür bu camiadayız.
Hasan Şen Abimizin hakikatli ve şirin bir ifadesi ile "Edepli edipler cemaati Yeni Asya."
Allah bu dâvâda ölmeyi nasip etsin...