"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ve Urfa

Abdülbakî ÇİMİÇ
30 Aralık 2021, Perşembe
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (160)

Bediüzzaman ile Urfa şehri arasındaki münasebet önemlidir. Bu münasebetin târihî açıdan da önemi bilinmektedir. Urfa, târihî olarak mânevîyat ihtiva eden bir şehir olması ve bu târihî seyir içinde pek çok hadisenin yaşanması hasebiyle tarihimizin sayfalarında altın harflerle yazılıp yâd edilmiş ve pek çok muhterem zatların-ki başta enbiyâlar ve evliyâların- yaşadığı şehirdir. Bediüzzaman’ın lisânında “Urfa taşıyla, toprağıyla mübarektir.” 1 Ayrıca “Şimdi Şam’a, Halep’e yakın olan Urfa’da bir Medrese-i Nuriye ileride teşekkül etmesini kuvvetli ümit ediyoruz.” 2 der. Urfa Peygamberler diyarı olarak bilinir ve Eyyûb (as)’ın kabr-i şerifi Urfa sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca evliyâullahtan olan Şeyh Hayâtü’l-Harrânî ve Hz. Hüseyin Efendimiz’in torunlarından İmam Bakır Hazretleri gibi pek çok zat da yine bu topraklarda yaşadığı bilinmektedir. Şeyh Hayâtü’l-Harrânî de (ra) Urfa’da medfun bulunmakta ve vefatından sonra halen tasarrufu devam eden ehl-i kemal zatlardan biridir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle de “Mâruf-u Kerhî denilen bir kutb-u âzam ve Şeyh Hayâtü’l-Harrânî denilen bir kutb-u azîm, Hazret-i Gavs’tan sonra mematları hayatları gibidir.” 3

BEDİÜZZAMAN URFA’DA…

1910 yılının yaz aylarından sonra Diyarbakır’dan Urfa’ya gelen ve burada bir hafta kalan Bediüzzaman Hazretleri’nin Urfa’dan Birecik’e, Birecek’ten Gaziantep’e, daha sonra da Kilis’e ve oradan Halep’e geçip 1911 yılının başlarında Şam’a gittiği biliniyor. Bediüzzaman Hazretleri Urfa’ya ömründe iki defa uğramıştır. Biri 1911 târihi başlarında Şam Emeviye Camii’nde içinde on bin kişinin ve Arap ulemasından meşhur yüz âlim zatın bulunduğu, daha sonra Hutbe-i Şamiye ismiyle basılan hutbesini okuduğu Şam-ı Şerif’e giderken uğrayıp, Urfa Yusuf Paşa Camii’nde halka hitap ettiği bilinmektedir. Diğer gelişi ise ömrünün son demlerinde olmuştur. Bediüzzaman, Urfa’ya ilk geldiğinde ilk önce medreseleri ziyaret eder. Medrese hocaları ve talebelerine Medresetü’z-Zehra hakkındaki düşüncelerini açıklar. Medreselerde kaldığı birkaç gün içinde dinî ve sosyal konularda sohbetler yapar. Daha sonra çevre köyleri dolaşmaya çıkar. Suruç’a kadar gider. Suruç ve çevre köylerini gezdikten sonra tekrar Urfa’ya döner. Bir gün Sarayönü Caddesi’nde yürüyüşe çıkar. Giydiği kıyafeti her zaman olduğu gibi dikkat çekicidir. Belinde tabancası, gümüş saplı kaması, elinde kamçısı ve dizlerine kadar gelen çizmeleri vardır. Bol elbisesi ve gür bıyıkları ile iki polisin dikkatini çeker. Giyinişi ağalara benziyordur. Ama polisler onu hiçbir Urfalı ağaya benzetememişlerdir. Kendisine müdahale ederler. Birkaç şey sorarlar. Neden böyle giyindiği şeklinde sözler söylerler. Aralarında tartışma çıkar. Bir polise vurduğu tokattan dolayı polisin dişi kırılır. Bunun üzerine kendisini Emniyet Müdürlüğü’ne götürürler. Bu olay, Urfa’da hemen yayılır. Urfa Milletvekili Siverekli Ali Efendi ile Badıllı Said Bey de bunu duyarlar. Siverekli Ali Efendi, Bediüzzaman’ı İstanbul’da iken görmüştür. Kendisini tanıyordur. İkisi birlikte Emniyet Müdürlüğü’ne giderler. Siverekli Ali Efendi, “Ne yapıyorsunuz, gözünüz kör ola. Bu zat, Bediüzzaman Molla Said-i Meşhur’dur!” der. Emniyet Müdürü ve polisler, Bediüzzaman’dan özür dileyip ellerine sarılırlar. Siverekli Ali Efendi, Bediüzzaman’ı alır, evine götürür. Bediüzzaman, bir hafta Siverekli Ali Efendi’nin evinde misafir kalır. Bediüzzaman’ın Urfa Yusuf Paşa Camii’nde bir konferans vereceği ilân edilir.

Büyük bir dinleyici kitlesi toplanır. Avluya bir masa ve bir sandalye konulur. Bediüzzaman, camiye gelince sandalyede oturur. Gümüş saplı kamçısını masaya bırakır. Bir eliyle alnını tutmuştur. Caminin avlusu, eyvanları, evlerin üstü tıklım tıklım insan dolmuştur. Başını kaldırır. Gelen dinleyicileri birer birer süzer. Konferans; her Müslüman’ın, İslâm dinini bilmesi, dünyanın gelişmelerinden haberdar olmasının önemi, nemelâzımcılık ve işi başkasına havale etmemesi gibi konular hakkındadır. Bediüzzaman, konferansın bir yerinde Suruç’taki köylüyle arasında geçen olayı da örnek olarak anlatır. Bu konferans bir buçuk saat sürmüştü. 4 Bediüzzaman, Yusuf Paşa Camii Medresesi’nde de birkaç gün kaldıktan sonra Birecik’e geçer.

“URFA TAŞIYLA, TOPRAĞIYLA MÜBAREKTİR”

“Ben çok zaman evvel bekliyordum ki Urfa tarafından Nurlar’a karşı kuvvetli eller sahip çıksın. Çünkü orası hem Anadolu’nun, hem Arabistan’ın, hem Şark’ın bir nevi merkezi hükmündedir. Nurlar orada yerleşse o üç memlekette intişarına vesile olur. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükürler ediyorum ki: O havalinin dindarları ve hamiyetkârları sahip çıkmağa başladılar. Ben de kendi paramla aldığım ve zehir hastalığının fazla rahahsızlığı içinde tashih ettiğim bana mahsus bir kısım mecmualarımı onlara gönderiyorum. Çok yerlerden ve çok mühim zatlar istedikleri halde ben Urfa’yı her yere tercih ediyorum, Urfa medrese-i Nuriyesine veriyorum. İnşâallah bir kısım daha onlara göndereceğim. Orada inşâallah Kur’ân’a ve îmana tam hizmet edecek. Orayı Isparta’daki Medreset-üz-Zehra ve Mısır’daki Câmi-ül-Ezher’in küçük bir nûmunesi haline getirmeğe vesile olmağa ve Şam ve Bağdat’taki medrese-i İslâmiye’nin bir nûmunesini yapmağa yol açmalarını rahmet-i İlâhiyyeden ümid ediyoruz. Hem mâdem Risale-i Nur’un mesleği hıllettir. Ve Urfa ise, İbrahim Halîlullah’ın (as) bir menzilidir. İnşâallah bu meslek-i hıllet-i İbrahimiyye orada parlayacaktır. Hem ihtimal-i kavîdir ki; bu dehşetli, semli hastalıktan kurtulsam, gelecek kışta Urfa’ya gitmeyi cidden arzu ediyorum. Bütün Urfa halkına, çoluk ve çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah duâ ediyorum. Ve bütün Urfalılara selâm ediyorum. Urfa taşıyla, toprağıyla mübarektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana duâ etsinler. 5 

Bediüzzaman’ın bu mektubundaki: “Çok yerlerden ve çok mühim zatlar istedikleri halde ben Urfa’yı her yere tercih ediyorum” cümlesiyle neşredilen eserleri kastetmesine rağmen, son nefesini vermek istediği yeri de (Allah u âlem) bizlere haber vermiş olduğunu düşünüyoruz. Bir diğer rivayette “Niçin bu hasta halinizle Urfa’ya kadar geldiniz?” diye sorulduğunda: “Kardeşim rüyamda pederim İbrahim (as)’ı gördüm. Beni Urfa’ya çağırdı.” diye cevap verir.

Dipnotlar:

1. Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 785. 2. Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 529. 3. Barla Lâhikası, 2013, s. 536. 

4 . Mufassal Tarihçe-i Hayat, Cilt-I, s. 273-274.

5 . Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 784.

Okunma Sayısı: 2724
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    30.12.2021 13:29:49

    Polisin dişini kırma sadece Badıllı Abinin yazdığı/ iddia ettiği bir haberi vahidtir. Mufassal' da böyle dayanaksız iddialar var. Kendisine Allah rahmet eylesin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı