"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Gayr-ı Müslim reis olamaz, fakat hizmetkâr olur”

Abdülbakî ÇİMİÇ
09 Aralık 2021, Perşembe
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler-154

Bediüzzaman’a Ermeniler ile ilgili sualler sorulmaya devam eder. İşte bunlardan birkaç tanesi şöyle: “Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar. Nasıl olur?” sorusuna Bediüzzaman; “Saatçi ve makineci ve süpürgeci oldukları gibi... Zira, meşrûtiyet, hâkimiyet-i millettir. Hükûmet hizmetkârdır. Meşrûtiyet doğru olursa, kaymakam ve vâli, reis değiller, belki ücretli hizmetkârlardır. Gayr-ı müslim reis olamaz, fakat hizmetkâr olur. Farz ediniz ki, memuriyet bir nev’i riyaset ve bir ağalıktır. Gayr-ı müslimlerden üç bin adamı ağalığımıza, riyasetimize şerik ettiğimiz vakitte, millet-i İslâmiyeden aktâr-ı âlemde üç yüz bin adamın riyasetine yol açılıyor. Biri zayi edip bini kazanan, zarar etmez.”1 şeklinde cevap verilir. Bediüzzaman’ın “Gayr-ı müslim reis olamaz, fakat hizmetkâr olur.”2 cümlesinde; Rum ve Ermenilerin vali-kaymakam olmalarında dinen herhangi bir sakıncanın olup olmadığını soran Kürd aşiretlerini aydınlatıp ikna etmek için verilmiş orijinal bir cevap yatar. Burada Bediüzzaman; meşrûtiyet yönetiminde memurluk ve reisliğin halka tahakküm etmek, topluma tepeden bakıp emir yağdırmak, keyf çatmak olmadığını, belki millete hizmet etmek olduğunu nazara vererek, Rum ve Ermeni toplumundan da gayet tabiî olarak vali ve kaymakam gibi bürokratların seçilip atanabileceklerini, bunda dinen herhangi bir sakıncanın olmadığını vurgular. Özetle; ‘Meşrûtiyet doğru uygulandıktan sonra yönetime kim gelirse gelsin, hepsi halka hizmetkâr olmak zorundadır’, anlamındadır.

“GAYR-I MÜSLİMLERLE NASIL MÜSAVİ OLACAĞIZ?”

Bediüzzaman’ın aşiret gezilerinde gayr-i Müslimlerin devlet kadrolarında görev almasına ve özellikle kaymakamlık gibi idâri görevleri ifa etmelerine de itiraz gelir. Çünkü bu tür memurluklar reislik gibi telâkki edilir. Şark vilayetlerinde yerleşik olarak aşiret bağları güçlü olduğu ve aşireti bir reis yönettiği için idareci olarak bir gayr-i Müslim idareciyi kabullenmekte zorlanırlar. 

Bediüzzaman, Meşrûtiyet’le birlikte hükümetin ve memurların halkın hizmetkârı olduğunu belirterek onların da bu görevleri yapabileceğini belirtir. Memurlar, reis değil aksine halkın hizmetkârlarıdır. Bu bağlamda, gayr-i Müslim ülkelerde ikamet eden Müslümanların da yaşadıkları ülkelerde benzer görevleri yapabilmeleri gerektiğine vurgu yapılır. Aşiret mensupları, gayr-i Müslimlerle eşit kabul edilmeye de itiraz ederler. Onlara hukuk kurallarının herkese aynı şekilde tatbik edilmesi gerektiği izah edilir. “Gayr-ı müslimlerle nasıl müsavi olacağız?” sualine “Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve gedâ birdir. Acaba bir şeriat, “karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdem’in hukukunu ihmâl eder? Kellâ... Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (ra) âdî bir Yahudi ile muhakemesi ve medâr-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyûbî’nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim.” 3 şeklinde cevap verilir. Bediüzzaman, gayr-ı Müslimlerle müsavatın ölçülerini dinen ve İmam-ı Ali (ra) ile Salâhaddin-i Eyyûbî’nin hayatından misallerle tekid eder.

“EHL-İ ZİMMET İLE NASIL MÜSÂVİ OLUNUR?”

Ancak zihinler halen bu izahları kabul etmeye hazır olmamış olmalı ki; “Ermeniler zimmîdirler. Ehl-i zimmet, zimmettarlarıyla nasıl müsâvi olur?” suali tekrar sorulur. 

Bediüzzaman bu sefer şöyle cevap verir: “Kendimizi dev aynasında görmemeliyiz. Kabahat bizde. Tamamen zimmetimize alamadık, bihakkın adalet-i şeriatı gösteremedik. Şeriat dairesinde, hukuklarını istibdadın Sünnet-i Seyyiesiyle muhâfaza edemedik; sonra da istedik, kuvvetimiz kalmadı. Ben şimdi Ermenilere bir nev’i zimmî-i muâhid nazarıyla bakıyorum.” 4 Bu sorulardan anlaşılan husus şu olmalıdır. Hem aşiretlerin kendi aralarında, hem de Müslümanlarla gayr-i Müslimler arasında husûmet yaşanmaktadır. Aşiretler arasındaki düşmanlıklar ve eşkıyalar bölge halkının güvenliğini tehlikeye sokuyor ve bölge halkına zarar veriyordur. Meşrûtiyet öncesinde yöneticilerin geliştirdiği bazı çözümler ve onların uygulaması da “Eşkıyalık ve husûmet derdiyle mültehib bulunan o vücuda iltihabı tezyit eden Hamidîlik icra etme”nin 5 problemleri çözmeye çalışırken problemlerin daha da büyümesine sebep olur. Bediüzzaman, böyle bir ortamda mevcut kargaşa ve karışıklıkları önlemeye çalışarak Osmanlıyı oluşturan unsurların ittihadını sağlamaya çalışır.

ERMENİLER İLE NASIL DOST OLACAĞIZ?

Aşiret mensupları Ermenilerin kendilerine düşmanlık ettiğini, bu yüzden onlarla ittihat etmelerinin zor olduğunu beyan ettiklerinde, Bediüzzaman yeni bir döneme girildiğini hatırlatarak onlara şöyle cevap verir: “Düşmanlığın sebebi olan istibdat öldü. İstibdâdın zevâliyle dostluk hayat bulacak. Size bunu katiyen söylüyorum ki, şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vâbestedir. Fakat mütezellilâne dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhâfaza ederek, musâlaha elini uzatmaktır.” 6 Ermenilerin uyandığını ve terakki ettiğini, bölgedeki aşiretlerin ise uykuda olduğunu belirterek, Ermeniler’den öğrenilecek çok şey olduğuna vurgu yaptı. Çünkü, “[Ermeniler] uyandılar, dünyaya yayıldılar, terakkiyât tohumlarını topladılar; vatanımızda ekecekler. Bizi medeniyete mecbur, terakkîye îkaz, bizdeki fikr-i milliyeti hüşyâr ediyorlar. İşte şu noktalara binâen, onlarla ittifak etmek lâzımdır.” 7 Dostluğa bugün daha fazla ihtiyaç vardır. Bediüzzaman, “[Ermeniler] Zîrâ komşudurlar. Komşuluk, dostluğun komşusudur.” 8 sözleriyle, onlarla dost olmanın gerekliliğine vurgu yapar. Günümüzde ise, sınırların her türlü etkileşime karşı set olarak kullanılmasından dolayı bu eski dostlar birbirlerine oldukça yabancılaşmış durumdalar. Hiçbir iletişimin olmaması düşmanlıkları giderek arttırmaktadır. Çünkü kişi bilmediğinin düşmanıdır. Bu eski komşular arasında irtibatın tekrar sağlanması gerekir. İrtibat tesis edildikçe birbirlerini daha iyi tanıyabilir ve önyargılar yıkılabilir.

“YAHUDİLERİ VE HIRİSTİYANLARI DOST EDİNMEYİN” ÂYETİ

Bediüzzaman,”Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin.”  9 mealindeki âyeti delil göstererek Ermenilere muhabbet edemeyeceklerini ileri süren aşiret mensuplarına şöyle cevap verdi: “Bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan aynaları hasebiyledir. Hem de bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya san’atı içindir. Öyleyse her bir Müslüman’ın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfat ve san’atları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir san’atı, istihsan etmekle iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!” 10 

Bediüzzaman, insanların sıfatlarına vurgu yapar ve sıfatlar üzerinden insanlar arasında muhabbet ve dostluk köprüsü tesis edilebileceğini söyler. Bazen, bir özelliğine veya bir sıfatına bakarak bir kişi hakkında ‘menfî’ diye hüküm verilebiliyor. Hâlbuki bir insan hakkında kötü birisi olduğuna hükmetmek öyle kolay bir iş değildir. Biraz düşünülse, o kişinin muhabbete lâyık birçok sıfat taşıdığı görülebilir.

Dipnotlar:

1- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 254. 

2- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 254. 

3- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 244. 

4- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 244. 

5- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 211.

6- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 245. 

7- Age, s. 245. 

8- Age, s. 245. 

9- Maide, 5/51. 

10- Eski Said Dönemi Eserleri 

(Münâzarât), 2013, s. 247.

Okunma Sayısı: 2162
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    9.12.2021 14:45:10

    Teşekkürler baki hocam harika bir yazı

  • Hasan

    9.12.2021 12:49:46

    Önemli bir konu.. üzerine daha çok yorum ve yazı hazırlansa sezadır.

  • Zübeyir

    9.12.2021 12:37:12

    Allah razı olsun. Münazarat'taki hakikatlere çok muhtacız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı