"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kaderin her şeyi güzeldir

Abdurrahman AYDIN
09 Nisan 2020, Perşembe
Bir menkîbe olarak nakledilir:

Bir zaman bir genç mürid, Kutb-u A’zam olan şeyhinin abdest almak için dışarı çıkmasını fırsat bilerek merakla onun postuna oturur. Bir anda keşfi açılır ve Akdeniz’de Müslümanların ticaret gemisinin korsan küffar gemileriyle kuşatıldığını ve saldırıya uğradığını görür. O manevî tasarruf makamının sağladığı İlâhî bir izinle, hemen elini uzatıp küffar gemilerini birer birer batırmaya başlar.

Az sonra içeri giren Kutb-u A’zam, müridinin yaptığını görünce telâşla onu posttan kaldırarak: “Evlâdım! Sen ne yaptığını sanıyorsun?” der. Sâfî kalpli müridi: “Görmüyor musunuz şeyhim, kâfirler Müslümanları katlediyordu!?” Şeyhin cevabı manidardır: “Evlâdım! Onların içinde zekât vermeyenler vardı; batan mallarıyla bu günahları silindi. Aralarında Allah’ın çok sevdiği kullar vardı; onlar da şehâdet mertebesine erdi. Müslümanların fetih için donanması yoktu; bu kamçının acısı onları güçlü bir donanma kurmaya sevk edecekti…”

Bu dersle marifeti açılan genç mürid, hızla terakkiye başlar. Şeyhinin de ona teveccühü artar. Bunu sezmekte gecikmeyen tekkedeki kıdemli müridler haliyle onu kıskanmaya başlarlar. Onlardaki kıskançlığı gören şeyh bir gün hepsini toplayıp sorar: “Kutb-u A’zam olsanız ne yaparsınız?”

Önce en yaşlı mürid cevap verir: “Dünyadaki bütün hastaları iyileştirirdim.” Diğeri: “Açları doyururdum.” Öbürü: “Kâfir ve zalimleri perişan ederdim.” En son sıra bu gözde müride gelir. Onun cevabı şeyhinin yüzünü ağartacak şekildedir: “Dünyayı mevcut hâli üzere bırakırdım!?” Şeyhi sebebini sorunca da: “Âlemlerin Rabbi yanlış mı yönetiyor ki –haşa– biz düzeltelim!?” diye cevap verir.

Onun bu derin cevabı elbette başka sualleri de akla getiriyor:

BİRİNCİ SUAL: “Var olan her şey Allah’ın muradıdır” diyerek küfre ve zulme rıza mı göstermeliyiz?

Asla! Allah’ın kevnî iradesi (meşîet) zalimin varlığına izin verdiği halde, dinî/şer’î iradesi (rıza) ise onu istememektedir. İkisi birbiriyle iltibas edilmemelidir. Küfre veya zulme rıza küfürdür ve zulümdür. Allah zalimleri sevmez ve onlarla mücadeleyi emreder. Ancak bu mücadele, imtihana tabi olan bizler için sünnetullaha uyarak yapılacaktır. Habîb-i Ekrem (asm) dahî öyle yapmıştır.

İKİNCİ SUAL: Takdir-i İlâhî olan belâlar karşısında kavlen de duâ etmeyelim mi? Efdal olan duâ etmek mi, yoksa takdirine razı olup sükût etmek mi?

Duâ hâlis bir kulluk ve ibadettir. Belâlar ise duâ ibadeti için en verimli vakitlerdir. Bir ibadetin yapılması elbette terkinden evlâdır. Bizim gibi avam için ideal olan fiilen tedbir, lisânen duâ, kalben de rıza makamında bulunmaktır. Bir başka ifadeyle fiilî ve kavlî duânın sonucunda ne terettüp ederse etsin rubûbiyetindeki takdirine razı olmak, 1 sonuçları hikmet ve merhameti sonsuz Rabbine bırakmaktır. (Tefvîz) 2 Yani ubudiyet ile Rubûbiyet dairelerini birbirine karıştırmamaktır.

Ancak tevekkülün nihâî mertebesinde bir rıza makamı daha vardır ki, bu makam havassa mahsustur. Meselâ: Hz. Eyyüb (as) ubûdiyetine zarar vermedikçe 18 yıl iyileşmek için duâ etmemiştir.

Hem meselâ: Duâ-yı Nebevî’ye (as) mazhariyeti sebebiyle, duâları da okları gibi isabetli olan Sa’d b. Ebî Vakkas’a (ra) duâ almak için gelen bir genç, onun gözlerini kaybettiğini görünce, herkese duâ ettiği halde kendisi için niye duâ etmediğini sormuş, Hz. Sa’d’ın cevabı ise şu olmuştur: “Rabbimin bu takdiri, benim için gözlerimin görmesinden daha güzeldir!?”  3

Keza, Bediüzzaman Hazretleri de: “Sungur! Bende on hastalık var. Biri sende olsa yataktan kalkamazsın. Ben hastalığıma şifa olan âyetleri biliyorum. Fakat istimal etmiyorum.

Madem geçicidir. Sevabına nail olmak var!?” demiştir. 4 Ahireti düşünen bazı gençlere de iyileşmeleri için duâ etmek istememiştir. 5

Hiç şüphe yok ki, âfet ve musîbetler bizi Rabbimize yöneltmek içindir. Günahlarımızı temizleyip bizleri yükseltmek içindir. Esmâ-i Hüsnâya mazhariyeti nisbetinde hakikatı inkişaf eden hayat aynamızdaki tecellîleri çeşitlendirmek içindir. 6

Dolayısıyla kaderin hükümleri ya bizzat güzeldir ya da neticeleri itibariyle güzeldir. Allah –hâşâ– çirkin veya abes bir iş yapmaz! O’nun iş ve icraatlarında asla yanlış ya da zulüm olmaz! Zahirî bazı şerler varsa da bunlar birçok hayrın ortaya çıkması içindir. Madem “Vesileler maksatların hükmünü alır.” O halde bu şer görünenler de hayırdır. Bu manada hayır ve şer, hepsi Allah’tandır.

KADERİN CİLVELERİNİ ANLAMAYANLAR

Cemîl-i Mutlakı ve Rahîm-i Mutlakı bu münezzehiyet içinde tanımayanların imanı noksandır!

Allah’a, işini nasıl yapması gerektiğini –hâşâ– tarif eden “Çok Bilmişler” bunlardır! Cüz’î bilgilerini ve hodgam heveslerini külliyet-i kâinata mühendis yapanlar bunlardır. Kulluk haddini aşarak “Hesap verme” pozisyonunda olduğunu unutup “Hesap sormaya kalkanlar” bunlardır. 7 Kadere itiraz eden ve Rahmeti itham edenler bunlardır. Kelâm sıfatından gelen Şeriat-ı İslâmın bazı ahkâmını beğenmedikleri gibi, irade sıfatından gelen kaderin hükümlerini de beğenmeyenler bunlardır. Bunlar, başlarını örse vurup kafalarını kıranlardır.

Bunlardan kafası büsbütün kırık olmayanlara gelince onlar: “Bu hamamböceklerini yaratmaya ne gerek vardı?” diye sorarlar. Hastalanıp o böceği yemek zorunda kalınca ise tekrar akıllanırlar.

KADER GÜZELDİR, HİKMETLİ VE ÂDİLDİR

1. “Allah, yarattığı her şeyi en güzel yapmıştır.” 8 O halde yarattığı kazâsı da en güzeldir. Fotoğrafın tamamı birden nazara alınabilse, yani sebepler ve sonuçlarıyla geçmiş ve sonsuz gelecek birden görülebilse kaderin güzelliği ve adaleti tasdik edilecektir. Bu bütünlük içinde bakıldığında “Hikmet-i Rabbâniyeden daha ekmel 9 “İmkânat âlemindeki sonsuz ihtimaller içinde, mevcut hâlden daha güzeli yoktur.” 10

2. Bu dünyada muvaffakiyet ve parlak saadet maksûd-u bizzat değildir. Şu dünyanın hadisatı bitemâmihâ ahiret hesabınadır.11 Değerlendirme ona göre yapılmalıdır. O halde “Biz mü’minler için en hayırlısı, Allah’ın bizim için dilediği şeydedir.”

3. Beşer zulmedebilir, ama kaderin esas aldığı sebepler ve neticeler başka olduğundan kader zulümden münezzehtir.12 Hz. Yusuf’un (as) kıssası bunun da bir örneğidir.

4. Hakîm-i Mutlak, şerr-i kalîl için hayr-ı kesîrden vazgeçmez, ama o şerr-i kalîle maruz kalan musîbetzedeleri de terk etmez. Husûsî rahmetiyle onların kaybını bilhassa ukbâda fazlasıyla telâfi eder. İbrahim Hakkı’nın dediği gibi:

Deme şu niçin şöyle!

Yerincedir ol öyle.

Bak sonuna sabreyle.

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

İşte âlemin nizamındaki tasarruf yetkisi, ancak bu gibi sırlara hakkıyla muttali olanlara verilir. Ricâl-ı Gayb denilen bu zevât-ı kiram, kendilerine emanet edilen bu yetkiyi, dünyanın gayesine ve kaderin çalışma prensiplerine dikkat ederek ve murâd-ı İlâhîye uyarak kullanabilir. (Gelecek yazımızda inşallah bu konu işlenecektir.)

Dipnotlar:

1- 2. Lem’a, 5. Nükte.

2- Nurun İlk Kapısı, 7. Ders.

3- Gazalî, İhya, VIII, “Rızanın Hakikatı”.

4- Mustafa SUNGUR’dan naklen, Son Şahitler, N. Şahiner, IV/22.

5- 25. Lem’a, 5. Deva.

6- 26. Söz, 4. Mebhas; 12. Mektup, 3. Sual; 2. Lem’a, 5. Nükte.

7- Enbiyâ 21/23.

8- Secde 32/7.

9- Kastamonu L.  220.

10- 2. Şuâ, 3. Makam, 2. Hüccet.

11- G. Münteşir Emirdağ L. 2.

12- 26. Söz, 1. Mebhas; 13. Mektup, 2. Sual.

Okunma Sayısı: 6675
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet ali emiştekin

    9.4.2020 21:27:19

    Çok güzel bir yazı olmuş tam durumumuzu anlatıyorsunuz tebrikler.

  • Aykan

    9.4.2020 19:15:01

    Kaleminize sağlık.

  • Esra Esra

    9.4.2020 17:47:07

    Maşallah çok güzel bir yazı olmuş . Ruhunuza sağlık .

  • Züleyha

    9.4.2020 16:56:48

    Hadiselere bize göre iyi, bize göre kötü algısıyla baktığımız için arkasında Cenab-ı Hakkın takdir ettigi "Kader" cilvelerini okuyamıyoruz. Sanki her şey iyi olmalı gibi yanlış bir algımız var. Oysa "İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler."(Ankebut) ayeti varken. Demek ki hadiseler karşısındaki duruşumuzla kendi makamımızı kendimiz belirliyoruz, Vazifesini yapıp sabreden bir kul mu, yoksa gelenden (olandan) razı olan bir kul mu oluyorum. Müridin zihnimize kazınması gereken o muhteşem cümlesi. “Âlemlerin Rabbi yanlış mı yönetiyor ki –haşa– biz düzeltelim!?” Amenna. Allah razı olan kullarindan eylesin... Çok istifadeli bir yazıydı, Allah razı olsun.

  • Necati

    9.4.2020 15:03:07

    Allah razı olsun. Çok istifade ettiğim bir yazı olmuş. Tebrikler muhterem, aziz kardeşim...

  • Ramazan ÇALIŞAN

    9.4.2020 13:49:40

    Sultan Kansu zamanında bir Berberi, Venedik'ten top getirip Mısır'a satmak istedi. Fakat rical-i devlet, Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Kılıç ve ok kullanınız" Emr-i şerefine aykırı görerek bu topları almadı. O zaman o berberi zat: yaşayan görecektir ki ,Bu memleket, bu toplara sahip olan bir millet tarafından elinizden alınacaktır, demişti. görünen o ki Berberi haklı çıkmış,dedi. Yavuz sultan selim bunun üzerine: kudret ve kuvvet cenab-ı hakkındır, Amenna. Kur'an ve sünnete bu kadar bağlıyken neden Resulullah efendimizin " silaha aynı silahla karşılık verin" şeklindeki emr-i şerifini yerinde getirmediniz? 900 sene geçti. O zaman kılınç ve ok devri idi. Şimdi top devri dedi.Her zamanın bir hükmü var.Demekki kaderin zamana olan hükmünü doğru okumak lazım ki " Kaderin her şeyi güzeldir."tarafını görebilelim.

  • mehmet ali

    9.4.2020 13:24:40

    "Âlemlerin Rabbi yanlış mı yönetiyor ki -haşa- biz düzeltelim " subhanallah bir ok gibi saplandı beynime.. dua konusunda biraz takıldım bi iki kez okuyunca sanırım anladım insallah.

  • Cenk çalık

    9.4.2020 12:28:13

    Gelelim maddelere. İlk madde her yarattığı güzeldir kaidesini her zaman ve mekana uygulamamız gerektiği nazara veriliyor. Rabbimizin hakim isminin tecelli etmediği bir zaman ya da mekan var mıdır? Haşa. İkinci madde başarı, mutluluk veya ücreti değerlendirme yaparken ahireti baz almamız ihtar ediliyor. Zira çokların dünyası gülmüş ahireti küsmüştür. Üçüncü maddede beşerin zulmetmesi bizi aldatmamalıdır. Ne zulmeden cezadan kaçabilir ne de zulme uğrayan boşuna çekmiştir denilir. Dördüncü madde de ise küçük bir şer gelmesin diye hayırların çoğu terk edilmez kaidesini anlamak gerekiyor. Zira tek şer görür milyonlar hayır görülmezse zulmetmiş oluruz. Allah razı olsun sayın hocam. Çok istifade medar olan bir yazınızı daha okuma imkanımız oldu. Baki selamlar...

  • Cenk çalık

    9.4.2020 12:27:58

    Kader mevzularını yaklaşımları önce ikiye ayırmışsınız. İlk grup hiç bilmediği halde çok bilmişler ve hesap vermesi gerektiğini unutup hesap soran zevat. Bilgi sıfır olunca hüküm yüzde yüz oluyor. Cahil her şeyi bilir kaidesini uyguluyorlar. İkinci grubu hamamböceği örneği özetliyor. Akıllanma ihtimalleri her zaman mevcut...

  • Cenk çalık

    9.4.2020 12:27:40

    İkinci sualdaki dua bahsini " Bizim gibi avam için ideal olan fiilen tedbir, lisânen duâ, kalben de rıza makamında bulunmaktır" cümlesi avamın pozisyonu ve yapmaso gerekenleri veciz bir şekilde özetlemiş. Tevekküle ayrı bir başlık açarak Hz. Eyyub (as), Sa’d b. Ebî Vakkas’a (ra) ve Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin örnekleri havasın konumunu ve mantığını uygulamalı anlamamıza vesile oluyor...

  • Cenk çalık

    9.4.2020 12:27:20

    Birinci sual hakikaten çok karıştırılan kevni ve şeri iradeler açıklayarak nazara veriliyor. En ince nokta metodun da ifade edilmesi. Yani sünnetullah. Peki neden var sorusuda imtihan için belirtilmiş. Aynı şeytanların yaratılması gibi. Bu arada rahmet ve terakki mesajlarıda alınabilir.

  • Cenk çalık

    9.4.2020 12:27:07

    Kıssanın en can alıcı noktası sanırım "Âlemlerin Rabbi yanlış mı yönetiyor ki –haşa– biz düzeltelim!?” cümlesinde gizli. Haddimizi bilmemiz gerekiyor. Hiç hükmünde olan bilgi, tecrübe ve kudretimizle tüm kainatı yoktan yaratan ve idare eden Rabbimizin tasarrufunun hikmetlerini elbette anlayamayız. Anladığımız kadarını şükredip kalanına sükut etmek lazım...

  • Nilgün Yılmaz

    9.4.2020 10:36:13

    "Âlemlerin Rabbi yanlış mı yönetiyor ki -haşa- biz düzeltelim ".... Az düşünen beyninize bir tokmak , çok konuşan ağzımıza bir tokat gibi. Gaflet uykumuz ne kadar da ağır... Ruhun hoşluğuna,teslimiyetin verdiği ferahlığa medar olan bir yazı daha ! Yüce Rabbim ayaklarımızı bu yolda sabit kılsın inşallah

  • Yusuf taha

    9.4.2020 09:56:07

    Muaviye de yaptığı haksızlıkları ve zulümleri Allah dileseydi yaratmazdı.demek ki muradı buymuş rıza gösterin diyerek savunmuştur.ve islam dünyasında sapkın telakkilerin ve zorbalıkların yolunu açmıştır.

  • Mehmet Çetin

    9.4.2020 08:43:43

    İmam-ı Gazali'nin “İmkânat âlemindeki sonsuz ihtimaller içinde, mevcut hâlden daha güzeli yoktur.” hükmünün gayet güzel bir izahı olmuş. Rabbim tesirini halk eylesin. Âmin. Teşekkürler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı