"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Simurg efsanesi

Abdurrahman AYDIN
05 Ağustos 2017, Cumartesi
Dünyadaki bütün kuşların kralı olan “Simurg” Kaf Dağının zirvesindeki “Bilgelik Ağacının” dallarında yaşarmış. Ne zaman kuşlar âleminde bir fesat veya zulüm çıksa yetişip fesadı dağıtır ve zulmü kaldırırmış.

Dünyanın sonlarına doğru Kuşlar Âleminde yine bir fesat başlamış. Ama bu fesat, öncekilerden çok büyük ve yaygınmış.

Simurg’un gelmesi için duâ etmişler. Onlarca yıl beklemişler. Fakat bir gelen olmamış. Kuşların bir kısmı: “Böyle bir kuş demek yok; olsaydı gelirdi” diye ümidini kesmiş.

İşte ye’sin herkese bulaşmaya ve ümitleri tüketmeye başladığı bir sırada “Bilge Kuş” flaş bir haber getirmiş: “Uzak bir ülkede bir kuş tüyü bulunmuş ki, zamanında bilinen hiçbir kuşa benzemiyormuş”

Demek Simurg varmış ve yaşıyormuş!?

O gelmiyorsa biz ona gidelim diye bütün kuşlar toplanmış. Güçlü ve istekli olan binlerce kuştan oluşan bir grubu Simurg’a gitmeleri için yolcu etmişler. Uğurlama merasimi çok hüzünlü geçmiş tabi. Zira o güne kadar bu yolculuktan dönenin olmadığı biliniyormuş.

Yaşlı “Bilge Kuşun önderliğinde” yolculuk başlamış. Bilge Kuş konuştukça grupta merak ve iştiyak artıyormuş:

“Simurg her canlıdan iz taşırmış!?”

“Tüylerinde her renk varmış!?”

“Yüzü insana benzermiş!?”

“Ömrünün belli aşamasında, evi olan Bilgi Ağacıyla birlikte kendini ateşe verir, küllerinden yeniden dirilirmiş. Ölümsüzmüş yani!?”

Böyle sohbetlerle göklerde yol alıp gidedursunlar, yol uzadıkça bazı kuşlar dökülmeye başlamış. Halbuki yolculuğun en zorlu kısmı olan “Uçsuz Yedi Vadiye” henüz gelmemişler bile. Hem bu Uçsuz Yedi Vadiyi geçtiklerini varsayalım; yine de Simurg’u herkes göremeyebilirmiş!?

Önce bülbül dönmüş geriye “tüylerim bozuluyor” diye. Kartal “yükseklerdeki krallığını” özlemiş. Balıkçıl “balıklarını” baykuş “viranelerini” özlemiş. Bıldırcın: “Nasılsa benden büyük ve güçlü kuşlar var; onlar ulaşırlar menzile” demiş. Turna: “Ben olmazsam aşıklar nasıl varır sevdiklerine” diye birer ikişer dönmüşler geriye.

Kalanlar aylarca kanat çırptıktan sonra ulaşmışlar nihayet Kaf Dağı’nın eteklerine. Yani bulutların üstündeki “Yedi Uçsuz Vadi” ye.

Artık sessizleşmişler. Kimini daha birinci vadide “rehavet basmış ve alçalmış.” Kimi “ikinci vadinin güzelliğine dayanamamış ve inmiş”.

“Sebat, İstiğna, İhlâs, Marifet” vadilerini geçebilenlerin bir kısmı ise “Tesanüt, Sadâkat, Hiçlik” vadilerinde elenmişler.

Hiçlik Vadisinin sonlarına doğru kalabilen sadece otuz kuş olmuş.

Bilge Kuş ki, Simurg ile ilgili her şeyi ondan öğrendikleri halde, bu vadilerde o hep susuyormuş.

Yedi vadiyi de geçip yukarıya doğru tırmanmaya başlayan kuşlar, Kaf Dağı’nın zirvesine varınca, orada gerçekten de göklere doğru uzanan muhteşem “Bilgelik Ağacını” bulmuşlar. Ama hayret, ağaç boşmuş! Sadece, ağacın dallarında otuz tablet bulunuyormuş ve üzerlerinde: “Yuvanıza hoş geldiniz. Burası Si (=30) Murg (=Kuş)’un evidir” yazmıyor mu!?

Böylece idrak ettikleri bu hakikat karşısında bütün benlikleri yanmış. Bir buz parçası hükmündeki enaniyetleri erimiş. Bir şahs-ı mânevîye dönüşmüşler. Her rengi barındıran bir birlik halinde geriye dönmüşler.

Biz gelelim yolda kalanlara... Onlar etraflarına topladıkları meraklı kuşlara “kahramanca yolculuklarını” anlatıyorlarmış defalarca. Onlar bunu anlatırken bizim Simurg (yani 30 kuş) sessizce uçmuş onların üzerinden. Simurg’u fark eden olmuş belki, ama sıradan bir otuz kuş köyüne dönüyor sanmış.

Vatanlarına döndüklerinde diğer kuşlar tarafından karşılanmışlar. Herkes onları eski halleri içinde sanmış. Simurg’u görüp göremediklerini, yardıma niye gelmediğini sormuşlar ısrar ve merakla.

“Onu görmeyi yeterince isteyen herkese görünüyor” cevabını almışlar!?

Efsane bitti. Hakikat zuhur etti.

Bu efsanedeki kuşlar kimlerdir? Hiç tanıdık geldi mi?

Meylü’t-tefevvukla göklerdeki krallığına dönmek isteyen kartal...?

Veya bülbül gibi şakıyan, ama hiss-i havfla tüylerim ve imajım bozulmasın diye gruptan ayrılan bülbül...? Balıklarından ve menfaatlerinden vazgeçemeyen balıkçıl...?

Ya da fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî ile viranelerindeki inzivayı tercih eden baykuş...?

Yahut acz ve nefsin itimatsızlığından işi başkalarına bırakan bıldırcın...?

Ardından evlâd-ı ıyal derdini mazeret sayıp vicdanını susturan ve geri dönen turna...?

Peki ya Bilge Kuş kim olabilir? Hep genç kalan Bilgelik Ağacı neyi temsil eder?

Bunları ben tabir edemedim. Sen tabir eder misin?

Okunma Sayısı: 6179
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Barbaros

    9.8.2017 00:42:19

    Çok kaliteli ve anlamlı bir yazı fakat anlayana..

  • Gürbüz

    6.8.2017 15:11:28

    Tebrikler .

  • ilyas

    6.8.2017 00:02:16

    Ebced ve cifir değerleri ile ayrı bir pencereden (SİMURG)a bakalım.Manası ve mahiyetine yüklenebilecek anlamlar ile birlikte cuş'u huruşlarının rengarenk letafetlerinin seyri gözleri kamaştırıyor gördüm.Tebrikler selam ve dua....

  • Selman Toprak

    5.8.2017 22:25:06

    "Böylece idrak ettikleri bu hakikat karşısında bütün benlikleri yanmış. Bir buz parçası hükmündeki enaniyetleri erimiş. Bir şahs-ı mânevîye dönüşmüşler. Her rengi barındıran bir birlik halinde geriye dönmüşler." Kaleminize sağlık..

  • rıdvan ertuğrul

    5.8.2017 16:45:27

    Hocam tebrikler yazılarınızın devamını bekliyoruz.

  • ...taç

    5.8.2017 11:22:16

    Tebrikler.Kalemine sağlık

  • A. AYDIN

    5.8.2017 03:20:39

    Bu yazının tam başlığı: "MEHDİYETİN SIRLI BİR TEZAHÜRÜ" idi. Bir yönüyle seyr-i sülûku anlatırken, diğer taraftan ŞAHS-I MANEVİ deki mehdiyet tezahürünün nasıl olduğunu da gösteriyor. Mehdi beklentisi içinde olanlara "Haddimden fazla fevkalade hüsn-ü zan ile müfritâne âlî makam vermek yerine, fevkalade sadakat ve sebat ve müfritâne irtibat ve ihlas lazımdır; onda terakki etmeliyiz" mesajını doğruluyor.

  • Mehmet

    5.8.2017 00:15:36

    Harika bir yazı olmuş tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı