Ayasofya’nın tetiklediği fay hatları birer birer çıtırdamaya başladı.
Ama sesi de etkisi de başka yerlerde ve başka şekillerde tezahür ediyor.
Ayasofya’yı AKP için isteyenler ile AKP’yi Ayasofya için isteyenler arasındaki fark gittikçe netleşecek.
İyilikleri sistemleştirmek yerine bir partinin geçici iktidarına bağlayan “önde gelenler” korktukça yanlış yapıyor ve yanlış yaptıkça daha çok korkuyor.
Gündemde bir derginin kapaktan çağrısı sebebiyle hilâfet ve bu çağrının ne anlama gelebileceği hususu var.
Tartışmanın tarafı çok.
Bu tartışmalarda, kıdemli ana muhalefet partisinin, kafa karıştıran ve hatta “neler oluyor, kuruluş felsefesini inkâr ve hatta reddetmeye mi başladı” dedirten çekinceli tavrı dikkat çekici. İktidar adayı muhalefet partileri “ortada kuyu var yandan geç” tavrını maalesef devam ettiriyor. Dün de yazdık. Bu demokrasi adına da üzücü.
Aydınlar daha vahim halde. Güneşten değil aylardan ve gezegenlerden aydınlanmanın sonucu olarak “yanardöner aydın” halindeler. Hazreti Peygamberi (asm) sadece devlet başkanı sandıklarından hilâfeti de sadece “devlet yönetmek” sanıyorlar.
Tartışmanın bir tarafı, cumhuriyet’i tek parti döneminin uygulamalarının adı olarak görüyor ve kötüleyip yeriyor. Alternatif olarak da hilâfet kılıfı giydirdiği saltanata sarılıyor. Gerçek bir irticacılık hali.
Tartışmanın diğer bir tarafı ise saltanata, saltanatın muhafazaya çalıştığı din sebebiyle ve neredeyse dinsizcesine düşman. Böyle olduğu için de demokrasisizlik yardımıyla dinden uzak jakoben uygulamaların yapıldığı tek parti dönemini bize ve millete “cumhuriyet” diye yutturmaya çalışıyor.
Biz “eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal” diyenlerdeniz ve saltanatı hiç mi hiç özlemiyoruz. “Adı cumhuriyet, kendisi istibdat” olan o “demokrasisiz cumhuriyet” dönemini ise bir parantez olarak kabul ediyor ve demokratik cumhuriyeti ısrarla talep ediyoruz.
Bu sebeple biz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kurultayda söylediği “cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız” mealindeki sözü önemsiyoruz. Bunu, ancak iyi bir konsensüs ile kurulabilecek demokratik cumhuriyet için iyi bir iyiniyet başlangıcı olarak görüyoruz.
Yine bu sebeple biz hilâfet tartışmalarının sun’i olduğunu biliyor ve asıl ve gerçek gündem olan adalet arayışına odaklanılması gerektiğine inanıyoruz.
Kaderin garip bir hükmüdür, AKP iktidarının on sekizinci senesinde bir dergi ve yazarlarının fikirleri sebebiyle yargı önüne atılmaya çalışılıyor. Yazanlar ve yazdıranlar da yargıdan “şimdilik” korunduklarının farkındalar ve “ya iktidar giderse” endişesi içindeler.
Demokrasiyi kurumsallaştıramayınca durum bu oluyor.
O yayın grubu ve o yazarlar hilâfeti istemeden önce demokrasiyi samimî isteyebilmiş olsalardı çok farklı kitlelerden böyle bir linç yemeyeceklerdi. “Bu da bir fikirdir, anlamaya çalışalım” denilip geçilecekti.
Ama bugün hapishaneler fikirlerle ve fikir adamlarıyla dolu olduğu için bu fikir tartışmaları abes kaçıyor.
Bu sebeple, illa adalet!