Bugün, seçim öncesinde bizim de üye olduğumuz bazı WhatsApp gruplarında yaşanan tartışmaların hepimize gösterdiği bazı sonuçlardan bahsedelim.
Bu tür gruplarda aktif olanların çoğu, maalesef, münazaradan ve müzakereden ya da mübahaseden değil münakaşadan yana tavır alıyor. Yani ölçüp tartmadan tartışıyor.
Bu tür gruplardaki münakaşacılar akılla ölçülüp tartılacak konuları duygularıyla halletmeye kalkıyor.
Bunların önemli kısmı sorulara sloganla cevap vermeyi veya konuyu saptırarak ana konuyu gözden kaçırmayı meslek edinmiş.
Çoğu sadece yenmek ve yenilmek esası üzerine hareket ediyor.
Bu tür gruplardaki büyük çoğunluk ise tartışmaları izliyor ama sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bazen de haklı ve insaflı tarafa özel mesajlarıyla adeta el altından destek oluyor.
Sessiz çoğunluğun sessizliğinin sebebi, yanlış anlaşılma korkusu, kınanma korkusu ve “hele herkes söyleyeceğini söylesin biz de bakarız” düşüncesi.
Müzakere adabını bilerek gerçek bir müzakereye iştirak edenler maalesef azınlıkta.
Sıhhatli bir müzakere adabının ortaya konması ve gerçek bir müzakere zemininin elde edilebilmesi için üç şart var:
-Bilmediğimiz bir şeyi öğrenmekten gocunmamak erdemdir.
-Bildiklerimize dayalı hükümlerimizi yeni bilgilerimizle pekiştirmek, geliştirmek veya değiştirmek büyük erdemdir.
-Haklı çıkınca sevinmemeyi başarabilmek en büyük erdemdir.
Bunları yapabilmemiz için ise önce anlaşmak lazım. O da üç basamaklıdır:
Anlamak: Önce iç iletişimimizi tamamlamamız yani kendimizi anlamamız lazım.
Anlatmak: Kendi nefsimize anlatıp kabul ettirdiklerimizi sonra karşıdakilere anlatmamız lazım.
Anlaşmak: Karşılıklı dinleyip, anlayıp anlattığımızda anlaşmış yani birbirimizi anlamış oluruz. Ancak anlaşmak demek mutabık kalmak ya da tasdik etmek demek değildir.
Anlaştıktan sonra uyuşmak lazım. O da üç basamaklıdır:
Uymak: Önce uyumlu olmaya niyetlenmek yani “Uyaroğlu olmak” lazım.
Uyanık olmak: Uyuma hazır olmak, uyumak ya da uyuşuklaşmak demek değildir.
Uyuşmak: Karşılıklı uyumu yakalayanlar uyuşmayı da sağlamış olurlar.
Anlaşıp uyuştuktan sonra mutabık kalmak lazım.
Mutabakat bir neticedir. Bir ortak hükümdür. Bir zirvedir. İnsanı insaniyetin nihayetine çıkarabilir.
Hele o mutabakatlar sözden yazıya, dilden kaleme geçerse…