Ön not: Bu yazıda “veli”den kasıt Allah dostu olup din hizmeti yapan kişi demektir. “Vali”den kasıt ise her seviyede ve her yönde devlet memuru, bürokrat ve siyasetçi olmaktır.
“Valinin velisi olmak” başlıklı son yazımızda, özetle, tarihten de ders alarak, milletin dinine ve ahiretine hizmet etmek isteyenlerin milletin dünyasını yönetmeye talip olmaması gerektiğini, sadece ve olsa olsa yöneticilere nasihat ile yetinmesi gerektiğini anlattık.
Bu konuyla ilgili olarak akla gelecek ve gelmiş olan ilave sorular şunlardır:
-Ya dünya işleriyle ya da din işleriyle mi meşgul olmak lazım?
-Hem vali hem veli olunamaz mı? Mesela gündüz vali ve akşam veli olmanın gerekleri yapılamaz mı?
-Valilerin veli gibi olması sağlanamaz mı?
-Velayet sahiplerini vali yapsak daha iyi olmaz mı?
Sorular çoğaltılabilir. Biz de benzer sorularla cevap verelim:
-Veliler valilerle doğru zeminde ve doğru şekilde ilişki kursa ve nasihatle yetinse yetmez mi?
-Vali velayet sahibi olunca işe dair kararlarını keramet ve velayetiyle mi alacak yoksa kanun çerçevesinde ve idari basiretiyle mi? Madem işinde velayeti önemli değil o halde neden “veli vali”de ısrar ediyoruz?
-“Hem veli hem vali” olma kapasitesine sahip insan bulmak, hele bu zamanda kolay mı?
-İkisini yapacak olanı bulamadıysak, vali olmak için iyi vali olma şartlarını mı yoksa veli olma şartını mı yeterli göreceğiz?
-Kimin daha iyi veli olduğuna kim karar verecek?
-Milletin ahiretinin kurtulmasına yardımcı olabilecek türden velilerden biri olma potansiyeline sahip olan bir kişinin o kıymetli vaktini milletin dünyasına hizmet eden valilik işine sarf etmesi reva mıdır, israf değil midir?
-Hem valilik ve benzeri makamlar ister istemez rekabet ve yarışma (müsabaka) gerektirdiğine göre o yarışmayı adabıyla yapabilmek kolay mı? Valilik yarışında velayet de kısa zamanda elden giderse her şey ziyan olmaz mı?
O halde hükmümüzü söyleyelim: Velayet makamları ahiret makamlarındandır, Allah’ın rahmeti sınırsızdır, cennet için hırsa da rekabete de gerek yoktur. Hatta gerçek bir müsabakaya bile gerek yoktur. Kapasitesi olan herkes kendi nefsiyle yarışsa, önce hal diliyle ve ihlâsla dine ve ahirete hizmet etse yeter. Cenneti de Allah’ın rızasını da elde eder.
O halde devletten uzak olan şahıslar da şahs-ı maneviler de Allah’a yakın olur. Allah’a yakınlaşmak isteyenin devletten uzaklaşmaya çalışması neredeyse şart gibi. Hele bu zamanda…