İngiltere olarak da bildiğimiz Britanya’nın, kurucularından olduğu Avrupa Birliğinden çıkış sebeplerini ve çıkış sürecini hatırlayanlarınız olacaktır.
O dönemde Türkiye’de AB’ye karşı olanlar “bu çıkış gerçekleşirse AB dağılır” dediler. Ama dağılmadı. Aksine daha da güçlendi.
Zira bilinir ki bir bünyenin yeni karşılaştığı bir virüs ya da mikrop ya öldürür ya da bünyenin yeni geliştirdiği antikorlar ve sair savunma mekanizmaları yeterli olur ve bünyeyi hem iyileştirir ve hem de benzer risklere karşı güçlendirir.
İngiltere’nin ayrılma talebi de öyle oldu. Zira mağrur milliyetçi İngiltere AB içinde hep bir tür çıbanbaşı vaziyetindeydi. Hiçbir zaman tam bir gönül rahatlığıyla AB’ye dahil olamadı. Üstelik başka üye adaylarının üyeliğini de bloke edip durdu.
Bilhassa ABD ile mukayese edildiğinde istikbali değil maziyi temsil eden ve sinsi diplomasisi ile nam salmış bir devletin AB’den ayrılması, hem kalanlar için ve hem de dünyanın geri kalanı için hayırlı bile oldu denilebilir.
Bir “ada ülkesi” olmasının da bu kararda etkisinin olduğu söylenir.
Brexit sonucu “AB’den çıkalım” diyenlerin çoğunlukta olması AB’yi dağıtıp öldürebilirdi ama öldüremedi.
Çünkü ilkeler ve değerler etrafında şekillenmiş bir Birlik idi ve öyle kaldı ve hatta bunları pekiştirmiş oldu.
“Öldürmeyen güçlendirir” kuralı geçerli oldu ve bu süreçte “gönüllü birlik” ve “isteyenin ayrılması” kuralını test edip geçerliliğini onaylayan AB Brexit’ten kazançlı çıktı.
Bunları neden yazdık?
Millet İttifakı da hem kuruluşunda ve hem de Altılı Masa haline gelirken aslında bir tür AB benzeri bir birlik kurdu.
Siyasete kalıcı değerler katmayı vaat etti.
Evet, bu ittifakın görünüşte ilk hareket noktası AKP’ye ve Erdoğan’a karşı idi. Ama bu “karşı”lık hali, ilkesiz ve konjonktürel sebeplere dayalı bir “karşıyım karşı, her şeye karşı” hali de değildi.
Bilhassa Mutabakat Metni ve Parlamenter Demokrasiye Dönüş Yol Haritası ile büyük bir vizyon ortaya koymayı başardı.
Meral Akşener’in İYİ Parti’sinin Masadan ayrılması kısa vadede AKP’lileri sevindirmiştir.
Ama seçime kadarki orta ve uzun vadede bu sevincin uzun sürmeyeceği açık.
Ve bu ayrılış manevrasında asıl büyük darbeyi Millet İttifakının değil, ittifaktan ayrılan partimsinin alacağı da açık.
Nitekim Cuma günü akşamüzeri partiden yaşanan yoğun istifalar sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının siyasi parti üyelik sisteminin tıkanmış olması çok şeyi gösterir.
Seçmene gelince:
Seçmen kısa bir süre tereddüt edecektir. Ama Millet İttifakının entelektüel gücü ve birikimi seçmeni yeniden motive etmeye yeterli gelecektir.
Milletimizin en önemli değerlerinden olan “olanda hayır vardır” anlayışı sayesinde pozitif duygular kolaylıkla yeniden yerleştirilecektir.
Bu yol meşakkatli ve dikkatli gidilmesi gerekli bir yoldur. Bizler çantada keklik ya da zarftaki oy pusulaları değiliz. Bizler demokrasi konvoyunda kendi aracımızda direksiyondayız. Uyanık olalım ve hayırlısını dileyelim.