"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yumuşak beyan ve haykırış dengesi

Ahmet BATTAL
19 Eylül 2020, Cumartesi
Yazdıklarımızın doğru ve gerekli olduğuna inanan, ama üslûbumuzu “sert” bulan bazı dostlar oluyor.

Bu samimî dostlar bu üslûbun faydadan çok zarar verebileceğinden korkuyorlar ve bizi de bu sebeple ikaz ediyorlar. 

Haklı olabilirler. İşimiz zor. Zira bir denge arayışı içindeyiz. 

Bir taraftan hakikati tebliğde ve Firavun’a ve Nemrud’a bile ikazda ölçünün yumuşaklık ve kavl-i leyyin olduğunu ifade ve bize emreden Kur’ân var. 

Bilhassa “eşiddâu alel küffari” ile mütecaviz kafirlere ve zındıklara karşı şiddetli olmayı emreden âyet, hemen ardından gelen “ruhamâu beynehum” emri ile mü’minler arasında merhametli ilişkileri emrediyor. 

Elbette “yaşayan Kur’ân” olan Peygamberimizin (asm) Sünnet-i Seniyyesi de önemli rehber.

Hem bir rehber daha var ki o da bilhassa Emevi siyasetine karşı imandan gelen hürriyetin verdiği şehamet ile “zulme dik duran” ve “her şartta hakikati haykıran” Hazreti Hüseyin ve onun çağdaş torunları olan Nur Talebeleri. 

Biz de başta siyasetçiler ve hüküm ehl-i devlet yöneticileri olmak üzere bütün okuyucularımızın âyetteki ikinci kısımda olduğunun ve bizim de onlara karşı “ruhamâu beynehum” emrine muhatap olduğumuzun farkındayız ve yazılarımızı “kendi aramızda” yazıyoruz. Dolayısıyla merhameti elden bırakmamaya çalışıyoruz. 

Ama öte yandan da bazen bir haksızlık ve bilhassa açık zulüm görürsün ve kurunun yanında yaşı da yakarak toptancılık yapanların, “ne derece zulmettiğini bilirsin”. 

İşte o zaman onun ve ekibinin “zalimliğini, semavata işittirecek derecede bağıracaksın” ki zalim hiç değilse Allah’ın adaletinden korksun. 

Bu bağırmak ve haykırmakta zalim mü’min için de çok büyük bir maslahat var: 

Zalimi zulmünden durdurmak mazlumun dünyasına faydalı iken zalimin ahiretine faydalıdır. 

Zira mazlum zulümden kurtulursa dünyası rahat eder, ama bu dünyadan mazlumiyetiyle giderse mükâfatını ahirette kat kat alır. Zalim ise bu dünyadan zulmüyle göçer, ama bedelini ahirette öder. 

Zalimin zulmüne “dur” diyen ise netice alsa da almasa da mazlumun duâsını alır. Netice alır ve zalimi uyarıp uyandırabilirse zulümden vazgeçen zalimin de duâsını alır. 

“Dur” diyenin zalimin zulmünden de pay aldığı çok görülmüştür. Bu da bir risktir, ama bu tatlı risk aynı zamanda insanı insan yapan şeydir. 

Zira lisedeki hocamızın dediği gibi; “kesilirken canı acımayana odun denir, kendisi kesilirken canı acıyana eşek denir, insan ise ancak başkası kesilirken canı acıyana denir!”. 

Yani bu mesele öyle “muvafık (yandaş) olmak – muhalif olmak” gibi kalıplara girmeyecek bir konu. 

Ama maalesef “neden sesiniz yükseliyor” diyenlerin bazılarının tek derdi mevcut iktidarın devam etmesi. Hem de her ne olursa olsun devam etmesi. Belli ki din perdesi altında dünyevî menfaatleri var. Yoksa dini ve ahireti düşünüyor olsaydılar bu aymazlığa düşmezlerdi.

Onlar için de bize “Allah size basiret versin” diye duâ etmek düşüyor. 

Okunma Sayısı: 2403
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İshak

    20.9.2020 18:00:52

    İyi ki varsınız Ahmet Bey, sağlık, afiyet ve istikamet, .... üzerinize olsun..

  • Emre

    20.9.2020 06:27:22

    Zalim - mazlum ve hakkaniyet ölçüsünü has ve öz nazara vermişsiniz Ahmed bey. Çok tebrikler

  • Oğuz Yiğiter

    19.9.2020 14:21:54

    Tebrikler, dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı