"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tedbir almayanlara da ateş dokunacak

Ali FERŞADOĞLU
06 Mart 2023, Pazartesi
“Binaları yıkıp, insanları öldüren depremi de yaratan Allah’tır. Bunlar kaderin planı içinde! Öyle ise bizim ne suçumuz var?” diyor şaşkın, cahil yöneticiler!

Zahiren öyle gibi, ama, hakikate bakılırsa tedbirsiz yönetici ve vazifesini ihmal edenler suçludur! Mesela, suyu, ateşi, elektriği de yaratan Allah’tır. Ama, sele veren, yakan, çarpan tedbir almayanlardır! Keza, hastalıkları ve ilaçlara şifa özelliği veren Şafi-i Hakikidir. Doktor yanlış teşhis, ameliyat yapıp ilaç verse mesul olur. Tabancanın içindeki kurşun, fişek, barut, kapsül, tetik madenlerini de yaratan Allah’tır. Ama, katil, tetiği çekendir! “Kur’ân’ın dediği gibi, insan, seyyiâtından tamamen mesûldür. Çünkü, seyyiâtı isteyen odur. Seyyiât, tahribât nevinden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahribât yapabilir. Müthiş bir cezaya kesb-i istihkak eder (hak eder): Bir kibrit ile bir evi yakmak gibi… Seyyiâtı (kötülüğü) isteyen, nefs-i insaniyedir-ya istidad (kabiliyeti) ile, ya ihtiyâr (seçimi, hür iradesi) ile… İşte, şu sırdandır ki, kisb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir (kötülüğü kazanmak şerdir, yoksa ateşi, yağmuru, elektriği yaratmak kötü değildir). Nasıl ki pek çok mesâlihi tazammun eden (fayda, güzellik ve hayırları ihtiva eden) bir yağmurdan zarar gören tembel bir adam, diyemez ‘Yağmur rahmet değil.’ Evet, halk ve icad da bir şerr-i cüzî ile beraber hayr-ı kesir vardır… İcad-ı İlâhîde şer ve çirkinlik yoktur; belki, abdin kisbine ve istidadına (kulun tembelliğine, kabiliyetini kötüye kullanmasına) âittir.” (Sözler, s. 428.)

“Muhakkak ki, nefis kötülüğü çokça emreder.” (Yusuf Suresi, 53) mealindeki ayete göre nefsimiz kötülüğe sevk edecek bir yapıda yaratılmış. Fakat nefsin istekleri yanında “hür irade” de vermiş. Nefsi, terbiye edilebilecek mahiyette yaratmış. Nefisle mücadele etmeye davet etmiş. Akıl, kalb, sır, vicdan gibi hayra sevk eden yüzlerce manevî, ulvi cihaz, haslet ve duyguyla donatmış. Terbiye yollarını öğreten peygamber, kitap, müçtehid ve müceddidler de göndermiştir. Zaman zaman da musibetlerle ikaz ediyor!

Sünnetullah, adetullah denen tabiat kanunlarına, sebeplere uymak farzdır. Tedbir almamak “Cenab-ı Hakk’ın hikmet ve meşietiyle kâinatta vaz edilen nizama karşı bir temerrüd çıkar.” (İşaratü’l-İ’caz, s. 28.) Dolayısıyla tedbir ile kontrol etmeyen zalim ve katildir! Zalimleri destekleyen, alkışlayan, taraftar olan da mesuldur!

Tedbir almayan zalimi uyarmayana da meyledene de alkışlayana da “Ateş dokunacaktır!” 

Okunma Sayısı: 1965
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet

    6.3.2023 22:48:17

    Kıymetli hocam kaleminize sağlık çok faydalandık

  • Hüseyin

    6.3.2023 18:38:07

    Parantezlerle kelime anlamlarını açtığınız için teşekkürler. Kaleme kuvvet

  • S.topuz

    6.3.2023 09:08:13

    ... "Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe (Deneme meydanı) ve imtihandır ve dâr-ı teklif (Allah 'in  c.c  emir ve yasaklarıyla yükümlü olunan yer, dünya)   ve mücahededir( Din için çalışma, gayret gösterme, cıhad etme). İmtihan ve teklif iktiza ederler ki, hakikatlar perdeli kalıp, tâ müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler a'lâ-yı illiyyîne (Alî ve yüksek makamlara) çıksınlar ve Ebucehiller esfel-i safilîne (Cehennemde aşağıların aşağısına) girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede (Din için yapılan çaba ve gayret, cıhad) ile manevî terakki (Manevî  yükselme) kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif (İmtihan olma sırrı) bozulacaktı."... Bediüzzaman Said Nursi, Sözler

  • S.topuz

    6.3.2023 09:06:33

    ..."Dördüncü Sual:    Madem bu zelzele musibeti, hataların neticesi ve keffaretü'z-zünubdur (Geçmiş günahlara keffarettir). Masumların (Suçsuz olanların) ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Adaletullah (Allah'ın adaleti) nasıl müsaade eder?    Yine manevî canibden (yönden) elcevab:    Bu mes'ele sırr-ı kadere (Kaderin sırlarına) taalluk ettiği (İlgili olduğu) için, Risale-i Kader'e havale edip yalnız burada bu kadar denildi: وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةً Yani: "Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları (Suçsuz olanları) da yakar."    Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe (Deneme meydanı) ve imtihandır ve dâr-ı teklif..." Bediüzzaman Said Nursi, Sözler

  • Kamil

    6.3.2023 09:05:19

    Kıymetli hocam,. Bir ricam olacak sizden acizane.Parantez içi alıntılarınız makalemizin okunmasinda akiciliga ve dolayısıyla anlaşılmasına mani oluyor gibi.Eger mumkunse Alıntının yapıldığı cümlenin sonuna rakam yazarak makale sonuna liste halinde yazabilir misiniz? Çok makbule geçer.Belki yazarken size sıkıntı verebilir ama maksad okuyanın yazıyı anlaması ise bu fedakârlıgi göstereceğinizi umuyorum.Emeginize sağlık.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı