"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Memleketimden fotoğraflar

Ali HAKKOYMAZ
06 Kasım 2021, Cumartesi
Şiirler ezberledik:

“Edirne’den Kars’a kadar;

Benim Cennet vatanım var.” 

Tamam da... kilometrelerce ekil(e)meyen tarlalar... Hani benim nazlı, kınalı, benekli kuzularımın çıngırak sesleri? Cevizinden bademine ithal ediyoruz. Etinden buğdayına dışarıdan geliyor. Ataları dinleyelim: “Ucuz etin yahnisi yenmez.” Anadolu’ya el atmazsak Neşet Ertaşların çığlığı ağıt olmaya devam eder. Ve şehirler canhıraş ölüme koşarken üstelik!

***

KİTAP VE TOP:

Bu futbol işi çığırından çıktı. Bunca vakit, nakit, can israfı nereye kadar?! O trilyonları adam yetiştirmeye harcayalım; gençlerimizi harcamayalım.

***

ENKAZ ALTINDA:

Ne varsa enkaz altında:

Hak, hukuk, adalet...

İnsanlık, demokrasi, hürriyet...

İnsaf, cömertlik, cumhuriyet...

Dostluk, şefkat, merhamet...

Sadâkat, uhuvvet, muhabbet...

Ne varsa böyle enkaz altında...

Bir el atalım, abiler!

***

HIRS[S]IZLIK:

Enkazda yeniden doğan Ayda!

Kız, ağlattın beni!

Köfte ve ayran istemişsin.

Ashab-ı Kehf gibi uyandın, ha!

Öldürmeyen Allah öldürmez.

Bu rantseverler de güldürmez.

Üç kuruş için...

Üç günlük dünya için...

Değer mi be!

Bu nasıl dünya sevgisi...

Bu ne hırs böyle...

Açsanız; doyuralım da doymazsınız.

Aç göz doymaz.

Âlemde huzur koymaz.

***

İTİCİ:

Öyle itici adamlar var ki...

Öyle itici... Öyle itici... Öyle...

***

BETON ÇAĞI:

Binalar şehirlere sığmıyor. Ve gökyüzünü kapattık. Beton yığınları nefesinizi daraltıyor. Bu durumları “medeniyet” kelimesiyle yan yana getirip de kelimelerin ağzının tadını bozmayalım. Havayı, suyu kirletmek medeniyet olabilir mi! Karmaşa deyin, hırs deyin, beton kirliliği deyin... de... medeniyet, hürriyet, adalet... demeyin! Kelimelerin adresini muhafaza edelim.

***

KÖPRÜ KEYFİ:

Boğaziçi Köprüsü’nde “golf” oynayacakmış ünlü münlü biri! Ve kapanacakmış Köprü; saatlerce! Buna hakkınız yok ve umuma ait yolu keyf için kapatamazsınız! Yol, milletin yolu. 

***

HAK YEMEK:

Kâinatın sahibinin bir adı da: Hak. Gün gelir, devran döner; amma burada amma orada hak yerini bulur. İnsan acelecidir. Burası hikmet dünyası; hadiseler de çekirdek, çiçek, meyve gibi yolculuklara bağlı diye/biliyorum. İstisnalar ayrı. Sükûneti kaybedersek önümüzü göremeyiz. Ah şu kitaplara uzaklığımız; bizi kendimize uzaklaştırıyor!

vaktidir. 

***

DİPLOMALILARA:

Sevgili Münevver’ler,

Diplomalarınızın (milletin üzerinizdeki hakkın) hakkını vermeyi ne zaman düşüneceksiniz? 

Ülkemizin düşmüş olduğu aklî, kalbî, içtimaî, siyasî, iktisadî, terbiyevî, ahlâkî ve daha daha sıkıntılardan -vakit geçirmeden- nasıl kurtuluruzun reçetesini (okuduklarınızın, tecrübelerinizin  ışığında) dile getirmek için akıl ve kalp kollarınızı sıvayın. 

Haydi Bismillah... 

Deneme, roman, hikâye, şiir, keşif, panel, açık oturum, sempozyum ve daha başka makûl, meşrû yollar ile (ne yapabilecekseniz; bir ân önce) işe koyulmanız icap ediyor.

Vakit geçiyor. 

Namık Kemal gibi bir hürriyet çığlığınız olacak. Tevfik Fikret gibi: 

“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa;

Hakkın da dönmez yüzü, bükülmez kolu vardır.” demeyecek misiniz? 

“Bizim aydınımız cahildir, korkaktır, pısırıktır.” diyen Cemil Meriç’in Bu Ülke’sine bir zahmet uğrayın, derim.

Aziz Münevverler,

Üzerinizde milyonların mesuliyeti var. Ya vazife başına geçin ya da o makamları -ehli gelir belki deyu- terk edin, lütfen!

Sevgili Doktorlar,

Şu korkutma işinden vazgeçin. Yok kanser olursun, yok ölürsün. İlâçlar, ilâçlar, ilâçlar... Bilboardlarda hastane ilânları...  Hastalık ve para yan yana gelmişse; samimiyet bu işten yaralı çıkar. Falan doktor hizmetinizde... Yapmayın etmeyin; uçanı kaçanı ameliyata almayın. Fakir milletiz. Etten, baldan uzak yaşıyoruz. Eski tavuklar öldü. Yakında fındık da gelirse Amerikalardan... şaşırmam. Hastaya, sağa temiz hava, bol gıda tavsiye edin.

***

İSTANBUL’U ARARKEN:

Artık bedâvâ yaşamıyoruz Orhan Veli;

Su bedâvâ değil...

Hava almak için şehirleri terk ediyoruz.

Dağ deniz arıyoruz durmadan.

Vitrinlere yaklaşamıyoruz.

Senin İstanbul öldü artık.

Şiir yazıp para kazandığın Köprü de yok.

İstanbul para oldu, rant oldu, standart oldu, dert oldu.

Çok sert oldu bu düşüş.

Akbabalar üşüştü başına.

Çok pahalıya aldığımız İstanbul;

Bedâvâdan beton oldu!

Yollar İstanbul’u taşıyan kamyon oldu.

Bırak bedâvâ yaşamayı Orhan Veli;

Nicedir yaşamayı unuttuk.

Rüzgârlarımızın yolu kesileli;

“İstanbul”u dinliyorum gözlerim kapalı...”

Diye bakmaya kıyamadığın

Âsitan destanlaşır mı yeniden?!

Okunma Sayısı: 2212
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı