"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yok olsun yokluk - Ân diyarı (15)

Ali HAKKOYMAZ
10 Şubat 2024, Cumartesi
Uçup giden yıllar…

Diplomasız yaşanmaz gibi elime tutuşturulan sıra sıra kuru diplomalar… Yetmedi bir daha, bir daha…

Bu hangi işkence… Hangi boşluk… Hangi çıkmaz sokaklar… 

Çöl neydi peki?

İhtiyaçların karşılanmadığı yer…

Biri var; öteki yok…

Hattâ paran da diploman da makamın mansıbın olsa da… Yok işte yok!

Yok ne demekse o… Boşluk mu; yok!

Karanlık… diyesim geldi; o da değil… Karanlık var -bir şey- ki görüyorsun! 

Bu “yok” denilen şey karanlık bile değil demek ki… Boşluk da değil…

Yokluk olsa olsa cehalet mi fukaralık mı savaşlar mı cimrilik mi kötü sözler mi ilgisizlik mi… farkında olmayışların hepsi diyerek bu işi masaya koyalım o zaman.

Adam teşekkürden uzak; yokluk bu işte!

Kulağına dökülen bahar bestelerinin hiçbirini duymuyor; yokluk bu işte!

Baharları uzaktan yakından okşamıyor; yokluk bu işte!

Aç kalmak, susuz kalmak tamam bildiğimiz şeyler de… suyu içerken bile içtiğinin farkında değilsen yokluk bu işte!

Martıların o süzülüşünün farkında değilsen… martı yok ki sana! 

Şu var mı derdim anneme yok derdi. Yiyecek, giyecek gibi şeyler… “O bile mi yok?” gibilerinden…

Israr ederdim de kızmış gibi yapar, suratını ne kadar ekşiltebilirse ekşiltir ve diyeceğini derdi: “Sen yoktan anlamaz mısın?”

Bütün tiyatro, diyalog, alışveriş biterdi. Araya yokluk gibi bir sessizlik gelip otururdu. O bitmeyen işlerine döner; ben çocuk çocuk ne yapardım bilmem.

Yokluğun boyadığı bir hayatın içinde geçiyormuş yıllar da haberim yokmuş. 

Sonra değişen çok bir şey oldu mu; yok!

Kocaman okulların doğuracağı bir şey yokmuş meğer! Fare doğuran dağlar misali… 

Anlı şanlı, makam odalı, havalı idiler de… tısss… fısss… susss!

Yokluk işte bu!

Bu nasıl bir kısır döngü… Kusure döngü… Küsür döngü… Eskilerin daire-i faside dedikleri…

Gayesizlik de bir yokluk değil miydi?

Zalimlerin ve münafıkların çalıp çırptığı bir dünya yokluk cehenneminden çıkmaya niyetlense varlığın kapısını aralayan ve sonsuza kadar açan hürriyet le tanışacaktı.

Hürriyet… varlıkla el sıkışmanın, göz göze gelmenin, diz dize oturmanın, bahar bahar gülmenin ve meyveye durmanın ilk adresiydi.

***

KUŞLAR

Kuşlar...

Unutmuşlar ölümlülere sarınmayı.

Gökyüzüne tutunmuşlar;

Allah’ı bulmuşlar.

Kuşlar...

Eğilmemişler zalimlere.

Vurdukları gibi kanatlarını;

Hürriyet olmuşlar.

Okunma Sayısı: 831
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Necati

    10.2.2024 22:31:58

    Kaleminize, gönlünüze sağlık. Edebiyattan yoksun bir nesil yetişiyor sanki...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı