"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sadakatin böylesi

Ali Rıza AYDIN
16 Kasım 2023, Perşembe
Bu kareleri bir defa daha, hep birlikte der hatır edelim istedim.

Daha dün gibi!

Hafızamdan silinmeyen, silinemeyen kareler…

Sene, 1985. İstanbul’da bir salon…

Yeni Asya Gazetesinin 15. kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Ve ben, bu kutlamayı video cihazıma yerleştirdiğim bir Betamax kasetten izliyorum.

O ânı, o heyecanı canlı olarak izlemeyi çok arzu ettiğim hâlde mümkün olmamış, bulunamamıştım.

Yayıncılık hayatımın henüz baharı, birinci yılıydı.

Bununla birlikte, sağ olsunlar, o günün Yeni Asya Yayınevi ilgilisi kardeşlerimiz bu muhteşem “Anma Günü” karelerinin kaydedildiği bir videokaseti, bana ulaştırmışlardı.

İzlemeye devam ediyorum…

“Üç Mehmet”ten ikisi, Mehmet Kutlular ve Mehmet Fırıncı ağabeyler oradalar; üçüncüsü Mehmet Emin Birinci ağabeyin ise Almanya’da olduğu ifade ediliyor.

Ağabeyler, ağabeylerden sonrakiler, sonrakilerden sonrakiler; yazarlar, çizerler, foto muhabirleri; çalışanlar, temsilciler tek tek sahneye davet ediliyor; mikrofon verilerek hizmetlerle alakalı düşünceleri, hatıraları alınıyor ve nihayetinde de kendilerine o günün hatırası birtakım hediyeler takdim ediliyor.

“Yeni Asya” adının nasıl doğduğunu anlatıyor, Necmettin Şahiner; isim babası, Fırıncı ağabey de gevrek gevrek gülerek tasdik ediyor olanları, olayları; tamamlıyor noksanları bir yandan. Gazetenin yayın hayatına başlama serüveni ise, o günleri ve o zamanların zorluklarını bizzat yaşamış olan Mehmet Kutlular ağabey tarafından anlatılıyor bir, bir.

Romancı, “romancının romanı”ndan kesitle sunuyor…

Gazetenin idarehanesindeki bir tek daktilo makinesinin ne çok hizmet gördüğünden ve bir türlü paylaşılamadığından bahsediyor zevkle, şevkle.

Salondaki yüzler mütebessim, gözler, pürdikkat kilitlenmiş sahneye.

Heyecanlı temaşanın ardındaki mutluluk meltemini sezmemek mümkün değil.

Tâ bugünlere kadar ulaşacak olan bitmek bilmez bir enerji…

“Birlikte çarpan yürekler”in harman olduğu bir manzara…

Herkes sahnede bir şeyler söylüyor, bir şeyler anlatıyor; anladıklarına, yaşadıklarına ve yaşanacaklara dair. Ahenk içinde sürüp giden programın sonuna geliniyor.

O da ne?

Koşa koşa bir gelen var, salonun arkalarından!

Son çağrılan, son anons…

Geliyor, sahneye çıkıyor; kendisine uzatılan mikrofonu âdeta kapıyor ve bir şey söylüyor. Evet, evet… Bir cümle söylüyor, hiç unutamadığım!

Müessesenin emektarı Şoför Hamdi, adımları gibi hızlı mimikleriyle mikrofona; mikrofondan da, bütün insanlara çok manidar bir şey söylüyor, kulaklara küpe olacak:

“İNANDIM, ÇALIŞTIM.”

O kadar...

Koşar adımlarla dönüyor yerine; gelişi gibi hızlı.

Konsantre bir kelâm! İçindeyse, art ardına manalar…

Hep düşündüm; hizmette, ne kadar “Şoför Hamdi” olabildim diye. Ve bazen “Şoför Hamdi”leri arar oldum, davasına yâr olan…

Mesele, “Şoför Hamdi” sebatı…

Maksut mana: Bir cümlelik sadakat!

İsimleri yazımızda, kendileri ise dâr-ı bakaya irtihal etmiş olanlarımıza şükran duygularımızla, binler rahmet dileriz…

Okunma Sayısı: 1365
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı