"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bereketiyle gelen kediler

Cenk ÇALIK
28 Eylül 2019, Cumartesi 01:20
Risale-i Nur Külliyatı’nın herhangi bir bölümünü okuduğumuzda anlayış ve bakışlarımızı müsbet manada değişmesine vesile oluyor.

Sebebi ise genelde iki türlü tezahür ediyor. İlki konuyla alâkalı eksik bilgilerin tamamlanması ve ikincisi de doğru bildiğimiz yanlışların düzeltilmesi şeklinde özetleyebiliriz.

Bu yazımızda Risale-i Nur Külliyatı’nın Yirmibirinci mektubunda geçen kedilerin bereketle ilgili pasajını nazara vererek bu manadaki farkındalığımızın artmasına ve dolayısıyla kedilere olan bakış açımızın olumlu manada değişmesine vesile olmasını amaçlıyoruz.

Kedilerin ne büyük bir berekete vesile olduklarını düşündük mü? Ya da Bereketle kedi arasında nasıl bir ilişki olduğuna dikkat ettik mi? 

Üstad Bediüzzaman Hazretleri kedilerin berekete vesile olduğunu bizzat yaşadığı bir tecrübeyi nazara vererek anlatıyor:

“Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlûkların rızıkları dahi bereket suretinde geliyor. 

Bunu teyid eden ve kendim gördüğüm bir misal: Benim yakın dostlarım bilirler ki, iki üç sene evvel her gün yarım ekmek -o köyün ekmeği küçüktü- muayyen bir tayınım vardı ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı. İşte şu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat’î bir surette ilân ediyorum, onlar bana bâr değil. Hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.’’ (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 306-307)

Şimdi burada biraz durarak düşünmeye çalışalım. Üstad Hazretleri normalden daha küçük boyutta yarım ekmek tayinatının olduğunu ifade ediyor. Bu miktarın çoğu kere kendisine yetmezken, üstüne dört kedinin misafir gelmesinin hem kendisine hem kedilere yeterli geldiği gibi, çoğu kere arttığını da ayrıca belirtiyor.

Sathî ya da nefsi baktığımızda bu ekmeğin yetemiyeceği düşünülebilir. Zira matematiksel bir mantık kurularak yarım ekmek bir kişiye çoğu kere yetmezken, bu hesaba dört kedi ilâve edildiğinde iyice yetersiz hale geleceği düşünülebilir. 

Oysaki gerçek çok farklı bir yerde durmaktadır. Yetersiz kalması bir yana çoğu zaman artma şeklinde netice vermesi “bereket’’ kavramının düz mantıkla anlaşılamayacağını açıkça göstermektedir.

Halk arasında “misafir rızkıyla gelir’’ veya “Misafir On parça rızıkla gelir. Bir parçasını yer dokuzunu ev sahine bırakır’’ mealindeki darbı mesel olmuş tabirlerin manevî izahatlarından birinin de “bereket’’ olduğunu açıkça görmekteyiz.

Bu hakikati Üstad Bediüzzaman da birçok kere yaşaması kesin kanaatinin kedilerin bereketinden kendisinin istifade ettiğini özetleyerek nazara veriyor. En ehemmiyetli hususlardan biri de kedilerin kendisine sıkıntı vermediğini ve aksine onlardan minnet yani manevî olarak borçlu olduğunu ifade etmesi de ayrıca üzerinde durmak gerekiyor. Zira kendimiz dışında bir canlı mevzu olduğunda aklımıza ilk gelen bize yük olacağı hususudur. Üstad Hazretleri net bir şekilde kedilerin, kendisi için sıkıntı olmadıklarını ifade ederek, yaşadığı tecrübeleri de delil olarak gösteriyor.

Minnet üzerinde de durmak gerekiyor. Kelime anlamı olarak manevî olarak borçlu olma durumudur. Zahiren bakıldığında kedilerin misafir, Üstad Hazretleri’nin de ev sahibi olması dolayısıyla kedilerin minnet içinde olmaları gerektiği düşünülebilir. Hakikat ise “bereket’’ leriyle gelmesi dolayısıyla aslında Üstad Hazretleri’nin minnet içinde olduğunu ifade ediyor.

Görüldüğü üzere Kediler öyle bir “bereket’’le Rabbimiz bizlere emanet etmektedir ki, kafamızdaki bütün endişe ve önyargıları kırılmasına vesile olmaktadır. Ayrıca, bu hakikat teorik üzerine değil yaşanmış örnekler üzerinden anlatılması da hem aklımızı ve hem de kalbimizi mutmain etmektedir.

Netice itibariyle Rabbimizin bu güzel emanetlerini elimizden geldiğince yemek, su, barınma ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak hem dünyamıza bereket ve hem de ahiretimize sevap cihetinde yazılacağından kuşkumuz yoktur. Rabbim bu güzellikleri yaşamayı ve istifade etmeyi cümlemize nasip etsin inşallah!..

Not: Konunun detayını, Euronur.tv ve Yeni Asya sitelerinde yayınlanan “Bereketiyle gelen kediler” adlı video dersimizi izleyebilirsiniz.

Okunma Sayısı: 19512
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yavuz Selim Gültekin

    28.9.2019 10:57:38

    Paylaşınız duygu ve düşüncelerinize tamamen katılıyorum. İnsan elindeki nimetleri paylaştıkca, başkaları için fedakarlık yapmanın tadına varınca dünyaya geliş amacını anlamış oluyor. Tabi insanda tat kaldıysa.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı