"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İhlâsı korumak

Cenk ÇALIK
23 Ağustos 2019, Cuma
Üstad Bediüzzaman Hazretleri İhlâs Risalesi’nin Üçüncü Düsturu’nda Hz. Ali (ra) ve Hazreti Gavsı Azam’ın (ks) hizmet edenlerle olan yakın ilişkisine değiniyor.

Bu yakın ilişki hem iltifat etmek suretinde ve hem de himayetkârane teselli vermek olarak tezahür ediyor. Bu teveccühün sebebinin de ihlâs olduğu belirtilirken, ihlâsı bilerek kırmanın bu büyük zatların tokatlarını yemeye sebeb olacağı ifade ediliyor. Onuncu Lem’a’daki şefkat tokatları hatırlatılarak durumun ciddiyeti bir kez daha ortaya konuluyor. 

Bu noktada “Bu büyük zevattan feyiz ve destek nasıl alabiliriz?” sorusu akıllara geliyor. Onun da cevabını Üstad Bediüzzaman Haşir Sûresi’nin 9. âyetini delil göstererek açıklıyor:

“Böyle manevî kahramanları arkanızda zahir, başınızda üstad bulmak isterseniz “VEYÜ’SİRUUNE A’LÂ ENFÜSİHİM/Onları kendi nefislerine tercih ederler“ sırrıyla ihlâs-ı tammı kazanınız.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 277)

Kendi nefsimizi başkasına, yani, bir kardeşimize tercih etmek nasıl olur? Hangi parametrelerle değerlendirme yapıp kendimizin ne durumda olduğunu görmek mümkün olabilir?

Üstad Hazretleri şöyle özetliyor bunu: “Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize; şerefte, makamda, teveccühte, hattâ menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 277)

Nefsimiz, çalışmaktan kaçar; rahatlığı ister. Hatta, doymak bilmeyen bir yapıya sahip olduğundan ücrete taliptir. O yola sülük edenler, eğer terbiye edilmezse firavunlaşarak mevhum bir rububiyete doğru sürüklenir. Bir çoğumuzu hazır lezzetler aldatır. Her birimizin nefsi başkalarının bizleri övmesinden lezzet alır. Şeref ve makamların büyüklüğü hoşumuza gitse de nefisleri kontrol etmek noktasında zorlanmamıza sebep olur. Hatta menfaat-i maddiye bu çağın çok dehşetli bir hastalığıdır.

Çözüm; nefsin hoşuna giden her ne varsa tersini yapmaktır. Hakikî ihlâsa giden yegâne yol budur. Yani, ortada güzel bir şey varsa, meselâ şeref, makam, teveccüh, ya da maddî menfaat; o güzel şey neyse kardeşimizi tercih etmemiz gerekir. 

Bazen şeytan sağdan yaklaşıp aldatabiliyor. Bu noktaya işaret eden Üstad Hazretleri, bir misal vererek konuyu tamamlıyor:

“Hattâ en lâtîf ve güzel bir hakikat-i imaniyeyi muhtaç bir mü’mine bildirmek ki en masumane, zararsız bir menfaattir. Mümkün ise nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için istemeyen bir arkadaş ile yaptırması hoşunuza gitsin.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 277)

Diyelim ki, “Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim” arzusuna yenik düştük. Şimdi ne olacak? Bunun bize bir zararı var mıdır? 

Cevap geliyor: “Çendan onda bir günah ve zarar yoktur. Fakat mabeyninizdeki sırr-ı ihlâsa zarar gelebilir.” 

Görüldüğü üzere caiz olan bir durum bile kardeşimizle olan ihlâsımıza zarar verebiliyor. Bu da hizmetimize zarar manasını taşıyor. Rabbimiz cümlemizi muhafaza etsin ve her saniyesini ihlâsla geçiren kullarından eylesin inşaallah!

Okunma Sayısı: 1924
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nuray alaca

    23.8.2019 17:04:31

    Çok beğendim ihlas suresi ancak bu kadar güzel anlatılabilir

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı