“Mehdi gelecek, fesad-ı alemi düzeltecek” diyen çok hadisler vardır.
Oysa şahıs ne kadar dahi ve güçlü de olsa hatta yüz derecesinde de olsa bir cemaatin şahs-ı mümessili olmazsa muhalif cemaatin şahs-ı manevisine mağlup olur. 29. Mektup’ta geçen soru cevapta Mehdi’nin ordusunu hiçbir gücün mağlup edemeyeceğini çünkü onların bir şahs-ı manevisi olduğuna dikkat çekiliyor.
Anlaşılacağı kadarıyla bugüne kadar her türlü güç deneyimlerinin İslamı mağlup edememeleri de bunu gösteriyor. Öyle ise bizim şüphe ve vesveseye düşmemize sebep yok. “Bu dinin sahipleri var benim görevim ne” diye düşünmeliyim. Yine orada bu ordunun müntesiblerinden izahla görünen şu alemin keşmekeşini nasıl düzeltilecek diye insan şüpheye düşüyor. Oysa Kadir-i Zülcelal bir dakika içinde semayı bulutlarla dolduruyor. Bir saniye içinde fırtınaları dindiriyor. Bir dakika içinde yerleri alt üst ediyor. Dünyanın dörtte üçü olan suları hareket ettirerek kontrol ediyor. Ve bu mucizeleri her an görüyoruz. Beşeriyetin ihyası daha kolay ve mantıklıdır. Çünkü sebepleri vardır.
Yine bu ordunun müntesiblerinin her yerde kumandanlık ettiklerini izahla öyle çoklar ki ordu kadar hatta onlardan bir tanesinin Seyid Ahmet Sünusi (K.S) milyonlar müride kumandanlık ettiği biliniyor. Bir diğeri Seyyit İdris gibi diğer bir zat yüz binden fazla Müslümanlara kumandanlık ediyor.
Evet şimdi milyonlar hatta milyarlar manevi orduları yenecek güç var mı diye düşünebiliriz. Küre-i arzı dağıtacak bir güçten başkası bu gücü dağıtamaz. Öyle ise ben neden “Bu insanlar düzelmez ben de düzeltemem” diyerek ümitsiz olayım? Benim vazifem düzeltmek değil vazifemi yapıp vazife-i ilahiyeye karışmamaktır.