Anayasanın “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” hükmüne rağmen parlamentoda Anayasa Mahkemesi’nin “Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi’nin yok hükmünde olduğu” kararıyla ilgili görüşmelerde tırmanan tartışmaların “yumruklu saldırı”yla vandallığa vardırılması, “tek kişilik hükûmet”te siyasetin içine düşürüldüğü vartayı ifşa etti.
Çarpıcı olan, iktidar partisinin hukuksuzluk ve milli irâde gasbıyla kararı gürültüye getirip Meclis’te okutmama hesâbıyla bile bile Meclis’te kavga ve kargaşa çıkarması.
Ve Adalet Bakanı’nın peşinen “Meclis’in yapacağı bir şey yok” demesi, oturumdan birkaç saat önce AKP Grup Başkanvekili’nin “AYM, Yargıtay’ın hükmünü yok sayamaz” çarpıklığıyla “Meclis’te okunmayacağı”nın işâretini vermekle gerginliği alevlendirmesi.
ÖNCEDEN TEZGÂHLI “MÜDAHALE”
Özellikle daha önce muhalefetin bütün itirazlarına rağmen “vekilliğin düşürülmesi”ni Meclis’te okutan Meclis Başkanvekili’nin -sırası olmadığı halde- görüşmeleri yönetmeye kalkışması, saldırganın göz göre göre kürsüdeki hatibe arkadan saldırması, müdahale için ayakta bekleyen bazı AKP’li üyelerin âdeta grup halinde çullanıp şiddet ve kaba kuvvete başvurmaları, saldırının önceden kavga çıkarmaya ayarlı olduğunu ele veriyor.
Hukukçuların tesbitiyle, AKP’li Meclis Başkanvekili’nin İçtüzüğe göre sıralı “tedbirleri - yaptırımları” işletmek yerine kürsüdeki vekilin saldırıya uğramasını seyredip sonra da sırtını dönerek Meclis’i terki de “tertip”in önceden tezgâhlandığını ortaya koyuyor.
Bu durumu “vahim, üzüntü ve endişe verici” olarak kınayan AKP’li Meclis eski Başkanı Arınç’ın Meclis Başkanvekili’nin sadece uyarmakla kalması için “Konuşmacının sözünü kesebilir, temiz bir dille konuşmaya davet edebilir, hatta ısrar ederse mikrofonunu kapatabilir, kürsüyü terk etmesini isteyebilir ve ceza vereceğini ifade edebilir” eleştirisi; ve partisinin grubuna “yerinizden itiraz edebilirsiniz, ama kürsüye kadar gelip kürsüdeki şahsa fiili bir müdahaleyi kim kime karşı yaparsa bu büyük bir ayıptır, konuşma ne kadar çirkin olursa olsun verilecek cevap kürsüde hatibe fiili müdahale değil, İçtüzükte tanınan hakları kullanmaktan ibarettir” tepkisi vaziyeti su yüzüne çıkarıyor.
“TEPEDEN TÂLİMATLI ‘ORGANİZE İŞ”
Darp edilen vekillerin kanlarının Meclis’in zeminine döküldüğü, oturumların peşpeşe defalarca ertelendiği sırada “arka oda”da Danışma Meclisi toplantısından ayrılan Meclis Başkanı’nın “birileri”yle konuşması sonrasında kavgayı seyreden Meclis Başkanvekili’nin değiştirilmesine ve saldırgana “uyarı cezası” verilmesine uzun süre direnmesi, saldırının “tepeden tâlimatlı ‘organize iş” olduğu tesbitlerini kuvvetlendiriyor.
Keza atanmış bir Saray danışmanının milletin Meclisine “Dingonun ahırı” tahkiriyle YSK’nin adaylığını onaylayıp vatandaşların seçtiği milletvekiline “terörist” isnadı, maaşlı trollerin daha önce beş kez saldırıda bulunmuş olan saldırgana “kralsın!” övgüleri, “aferin!” çekmeleri Meclis’i çalıştırmayıp AYM kararını okutmama provokasyonunu açığa çıkarıyor…
Belli ki ağır kayba uğradığı seçimlerden sonra ekonominin çöküşünden eğitime ve sağlığa, tarımdan dış politikaya bütün alanlardaki iflasla sürekli oy erimesini durduramayan “iktidar cephesi”, gittikçe sosyal tabanını kaybediyor. En azından yüzde 20’yi bulduğu söylenen “çekirdek seçmeni”ni koruma derin bir telâşında.
Anlaşılan, onca kumpasa rağmen, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı demokrasi ve hukuk mücadelesi veren muhalefetin Meclis’teki demokratik işbirliği irâdesi “otoriter Saray rejimi” güdümündeki “iktidar cephesi”nin kimyasını bozmuş; bu travma ve tehevvürle yeniden kamplaştırma ve kutuplaştırma fitnesini ateşliyor…
Ama artık komplolar, tertipler, tezgâhlar, kumpaslar kâr etmiyor; dönüp yine iktidarı vuruyor.