Ağır ekonomik kriz altında duvara toslayan Türkiye’nin yolsuzluğun pik yaptığı ülkelerin başında gelmesi ülkede maddi ve mânevî çöküşün imdat işâretlerini veriyor.
Daha önce açıklanan “demokrasi endeksi”nde özellikle “tek kişilik ucûbe yönetim”de Türkiye’nin demokraside iç savaş kargaşasında dikta ile yönetilen otokratik Afrika ülkelerinin sıralandığı “hibrit-melez demokrasi” grubuna gerilediği ortaya çıkmıştı.
On dokuz yıllık AKP iktidarının sonunda “dünya basın özgürlüğü endeksi”nde 180 ülke arasında Sırbistan ve Tanzanya’nın gerisinde 153. sırada Belarus, Kongo ve Brunei kategorisine düşerken, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün “yolsuzluk endeksi”ne göre 86. sıraya AB ülkeleri arasında en düşük puanla 36 üyeli OECD’de de son sıralarda Trinidad-Tobago, Doğu Timor ve Burkina Faso’nun kulvarında kalmıştı.
En son yolsuzlukta da Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün ölçümleriyle Türkiye’nin “Yolsuzluk Algı Endeksi”nde son on yılda en çok puan kaybeden ülkeler arasında yer alıp, son iki yılda 10 basamak gerileyerek 180 ülke arasında 96. sıraya düşmesi; Sırbistan, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerin altına düşmesiyle son on yılın zirvesinde kendi rekorunu kırması oldukça dikkat çekici.
YOLSUZLUKLAR SORUŞTURULMUYOR…
Buna göre “tek kişilik hükûmet”te “yolsuzluk ekonomisi”yle soygun, devlet ihalelerini kat kat mâliyetiyle yandaşlara peşkeş çekme, ihaleye fesad karıştırma, “rüşvet”, “hırsızlık”, “zimmet”, “çökme”, “suç işlemek için örgüt kurma”, “irtikap”, “kayırma”, “gasp”, “yağma”, “görevi kötüye kullanma”, “kamu görevlisini suça itme”ye ilişkin ifşaatlar” vahameti ele veriyor.
Millet irâdesinin temsilcisi TBMM adına devlet ihaleleri ve harcamalarındaki yolsuzlukları, israfı ve usulsüzlükleri denetlemekle görevli bir yargı kurumu olan Sayıştay’ın yetkilerinin budanarak “denetici raporları”nın Meclis’e getirilmesinin engellendiği, siyasi iktidarı eleştiren bağımsız medyanın baskılarla bertaraf edilidiği, “iktidara iliştirilmiş medya”nın “yandaş” hale getirildiği tablo ortada.
Başta iktidardakilerden aldığı desteğin yanısıra bilhassa yüksek yargının önemli bir kısmının Saray’dan atanması, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun siyasi iktidara bağlanmasıyla “siyasetin sopası” haline getirilen, bağımsızlığını ve tarafsızlığını bütünüyle kaybeden yargının ayyuka çıkan yolsuzlukların hiçbirine bir soruşturma dahi açamamasıyla yolsuzluklar pervâsızlaşmış.
Muhalefetçe Meclis’in önüne getirilen onlarca ton uyuşturucu kaçakçılığı ve ticaretiyle ilgili “devlet-mafya-siyaset ilişkileri”yle yolsuzluklara dair araştırma-soruşturma önergelerinin peşinen AKP-MHP’nin oylarıyla reddedilmesinin verdiği cür’etle yolsuzluklar kat kat artmış.
Bundandır ki her gün bir yenisi eklenen yolsuzlukların, hırsızlıkların, rüşvetin, kamu malını peşkeş çekmenin soruşturulmaması Türkiye âdeta “yolsuzluklar ülkesi” haline gelmiş…
Mesela iktidar partisinin kolları durumuna dönüştürülen bazı vakıf ve derneklere yasaya aykırı olarak kamudan milyarların aktarılması, Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların buharlaşması ya da 20 Aralık dolar/döviz soygununda kimlerin vurgun vurduğu kasden karanlıkta bırakılıyor.
“DERİN YOKSULLUK”TAN “DERİN YOLSUZLUĞA”
Ve bütün çağrılara rağmen, bu karambolda bir bakanın televizyondaki ifşaatıyla bir siyasetçiye her ay on bin lira rüşvet gönderilmesinin, seçimlerde bazı siyasetçilerin arabalarına çantalarla para bırakılmasının, on milyarlarca dolar garantili ihaleleri alan “yandaş şirketler”den birinin 105 milyonu kime/kimlere “bağış” perdesinde “rüşvet” verdiğinin soruşturulmamasında olduğu gibi…
Neredeyse her büyük ihâle için değiştirilen Kamu İhale Kanununun 198 defa değiştirilmesi yetmiyor; üç milyara alınan ihaleler “tek imza”yla iptal edilerek, âfetler ve olağanüstü hallerde âcilen başvurulması istisnası için getirilen 21-b maddesiyle üç katına –dokuz milyara- davet edilen yandaş şirketlere ihalesiz verilmesinde olduğu gibi devlet ihaleleri yasa gereği açık usûlle değil, kumpaslarla kotarılıyor.
Aslında Cumhurbaşkanı’nın “Sayıştay raporları Meclis’e gelirse duman oluruz!” garip uyarısı ve kendi atadığı dönemin Başbakanının -2016’da- kamuoyu önünde taahhüd ettiği “siyasi ahlâk yasası”na “Bu yasa çıkarsa ilçe başkanlığını yapacak kişi bulamazsınız!” tepkisi “tek kişilik ucûbe yönetim”in, “derin yoksulluk” vetiresinde ülkeyi hangi “rant zihniyeti”yle “derin yolsuzluk” girdabına soktuğunu gösteriyor.