Bilindiği gibi “tek kişilik hükûmet”te Bakanlar Kurulu yok; yerine “kabine” var ve atanan “bakanlar” partili Cumhurbaşkanı’nın güdümünde âdeta birer “sekreter” hükmünde.
Bundandır ki başta bakanlar, parti yöneticileri, Saray sözcüleri “Sayın Cumhurbaşkanımızın tâlimatıyla”, “himâyeleriyle” diye tuhaf girişlerle kendilerini söze başlama mecburiyetinde hissediyorlar.
Ancak en çarpıcısı, Orman Bakanı’nın “Cumhurbaşkanı’nın tâlimatıyla orman yangınlarının söndürülmesine başladık!” ilginç ifadesinde açığa çıktığı gibi deprem, sel ve yangın gibi âfetlerde de yine “Cumhurbaşkanımızın tâlimatlarıyla kurtarma, söndürme çalışmaları yapıldı” demeleri.
Bu çarpıcı husus, geçtiğimiz hafta İstanbul Zeytinburnu Balıklı Rum Hastanesi Yaşlı Bakımevi’nde çıkan ve kısa sürede yayılan yangının söndürülmesine dair Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Cumhurbaşkanımızın tâlimatıyla yangına müdahale edildi” ifadesiyle tekrarlandı.
Bundandır ki kamuoyunda “Yangına müdahale için ‘Cumhurbaşkanı’nın tâlimatı’ mı gerekiyor?”, “O esnada Ankara’da YAŞ toplantısındaki Cumhurbaşkanı’na ne ara ‘derhal müdahale’ emri alındı?”,“Bu ‘tâlimat’ olmazsa hastalar nakledilmeyecek mi?” benzeri bir dizi soru soruluyor.
GARABET
“Yüzde 80 enflasyonla sokakta…”
Ekonomideki çöküşe dair “gözlerimdeki ışıltıya bakın!”, “bir uyusak da altı ay sonra uyansak her şeyin düzeldiğini göreceğiz” diyen Maliye ve Hazine Bakanı’nın ilginç çıkışları hep polemik konusu.
En son kendi ifadesiyle “yabancı bir ülkenin bakanına ‘Ben bu şekilde (yüzde 80 enflasyonda) sokağa çıkarken sen yüzde 10 enflasyonla sokağa çıkamıyorsun!” sözleri yeni bir tartışmayı tetikledi.
Garip olan, bu ifade ile Bakan’ın öncelikle TÜİK’in tâlimatla aşağı çekilen rakamlarına göre yüzde 79.6, Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) yüzde 176.04 olarak açıkladığı, gıdada, enerjide, akar yakıtta yüzde 400’leri bulan ve açık ara ile dünyanın en yüksek enflasyona milletin -kargaşa ve kaos olmasın diye- demokratik tahammülünü, ağırbaşlılığını istismar etmesi. “Bakın, bizde bunca yüksek enflasyon varken kimseden ses seda çıkmıyor, kimse ciddi tepki göstermiyor” diye vatandaşların sabrıyla âdeta istihzaya yeltenmesi.
Daha da garibi, “halkınız yüzde 10 enflasyona tepki gösterirken, halkımız hiper enflasyona tepkisiz” anlamında Türkiye’de demokratik tepkinin olmadığını bir yabancı ülke bakanına söylemesi.
Aslında bu ikrar, “Cumhurbaşkanı’na haraket”ten 160 bini bulan soruşturmanın, 30 bini aşkın davanın açıldığı, binlerce vatandaşın cezalandırıldığı, basit bir eleştiride bulunan, bir tweeti atanın vatandaşların derdest edildiği “tek kişilik ucûbe sistem”in otokratikleşmesiyle milletin demokrasi dışı baskılarla sindirilip susturulduğunun örtülü itirafı oluyor.
Ve bu haliyle “şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatini söyler” deyimini hatırlatıyor…
Telefonla görüşmek dahi “izne” bağlı!
VAZİYET
Mâlum “millet ittifakı”nın - muhalefetin on önemli büyükşehir belediyesini kazanmasını hazmedemeyen siyasi iktidar, çeşitli bahanelerle belediyeleri çalıştırmak istemedi, hep zorluk çıkardı.
Salgında bile belediyelerin bağış toplamaları, yardım yapmaları yasaklandı, hesapları bloke edilip gelirlerine el konuldu.
Ancak siyasi hazımsızlık bu kez İstanbul Valiliği’nin İBB’ye gönderdiği “Cumhurbaşkanlığı yazısı”yla “ülkemizde akredite büyükelçi, maslahatgüzar, başkonsolos, uluslararası kuruluş ve yabancı temsilcilik mensuplarının belediye başkanlarıyla telefon görüşmesi de dahil tüm görüşmelerinin Bakanlığın ‘izni’ne bağlanması” raddesine vardırıldı.
Gerçek şu ki İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde ve öncesinde Erdoğan’ın başta ABD’nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz, Graham Fuller ve emekli CIA yetkilisi George Fides gibilerle görüşmesi, ABD Savunma Bakan Yardımcısı “karanlıklar prensi” Richard Perle ile görüşmesi, Pınarhisar Cezaevinde Amerika’nın İstanbul Başkonsolosu Carolyn Huggins’in ziyareti ve “övgüleri” siyasi iktidarın bir başka çifte standartlı çelişkisini sözkonusu ediyor. Bu yüzden “tek kişilik yönetim”, “körün köfte yemesi”ne benzer AKP’nin kuruluşunda olduğu gibi “siyasete kumpas kurulması”ndan korkuyor; muhalefete mensup belediye başkanlarının büyükelçilerle, yabancı misyon şefleriyle, diplomatlarla görüşmesini istemiyor.