Bir muhabbet duymak lazımdı yazmak için, adını duymak, tanımak, bilmediklerimizi öğrenmek, unuttuklarımızı hatırlamak. Evet, tanımak ve hatırlamak için ara verdiğimiz manevîyat büyüklerini yâd etme yolculuğumuza Hz. Esmâ Binti Ebû Bekir ile devam ediyoruz. Bu mübarek annenin himmeti, muhabbeti bizimle olsun inşallah.
Hazret-i Esma (r.a) Hz. Ebubekir gibi bir Sıddık-i Ekber’in (ra), cömert bir babanın terbiyesinde yetişen bir evlâd. Hz. Aişe annemizin kız kardeşi. İslâmı öğrenmeye çalışan, her türlü eza ve cefaya rağmen İslâm ile hayatını şekillendiren hizmet ehli, parlak bir hanım sahabi. O, evlât acısı yaşamış bir şehid annesi!
Hayatını okumaya başladığım andan itibaren muhabbeti gönlüme dolan hayırlı bir nisâ!
Bir gün hicret izni verilmişti Fahr-i Kâinat Efendimize (asm). Dostunun evine gitti Efendimiz (asm). Hicret müjdesini verip onunla yola çıkmak için. Hz. Esmâ durur mu hiç? Hazırladı hemen azıkları ve su kaplarını. Kuş gibi çırpındı yardım edebilmek için. Hazırladı yollukları ama bağlamak için ip bulamamıştı. Çözdü belindeki o çok sevdiği kuşağını. Ortadan ikiye ayırdı, azıkları bağladı. Daha önemli değildi kuşağı İslâmiyetten, daha önemli değildi Efendimizden (asm) ve biricik babasından. Bu sebepledir ki, iki kuşak sahibi yani “Zâtü’n-Nitâkeyn” olan olarak anıldı.
Yola koyuldu Resulullah (asm) ve dostu Hz. Ebu Bekir (ra). Hz. Esmâ’nın hizmeti bununla bitmemişti. Resulullah’ın (asm) hicretini öğrenen müşriklere karşı durdu. Kapısına dayanan bu insanlara gayet sakince direndi. İmanından aldığı cesaretle onların sorularına cevap verip Ebu Cehil’in tokadına rağmen yılmadı ve onları evinden uzaklaştırdı. Yanına azık ve su alarak gece vakti Sevr Mağarası’na doğru yola çıktı. Görülmemeliydi. Dikkat ederek mağaraya ulaştı. Olanları Resulullah’a (asm) ve babasına anlattı. Yanında getirdiklerini de orada bırakıp yine dikkatli bir şekilde evine döndü.
Hz. Esmâ hayâ sahibiydi. Hayâ duygusu bir kadın için en güzel ziynetti. Cömertti, gönlü zengindi. Hastalıkları sabır ve tevekkül ile karşılardı. Öyle ki şiddetli bir başağrısı olduğu bir gün şöyle dua etti: “Gerçi başım çok ağrıyor, fakat Allah’ın affetmesini temenni ettiğim günahlarım baş ağrımdan daha ağırdır.”
Bir müddet sonra korkulu günler geride kalmıştı ama acılar bitmeyecekti. “Cennet kuşağı” giyebilme müjdesinin sahibi Hz. Esmâ Peygamberimizin (asm) yakın sahabelerinden olan ve dünyada iken cennetle müjdelenen Hz. Zübeyr ile evlendirildi. Anne oldu. Öyle bir anne ki, gençlik çağına ermiş olan evladının ölümünü gören, sabırlı anne. O bu acıya da dayandı sabır ve teslimiyetiyle. Oğlu Abdullah’ı nasihatlerle, dualarıyla uğurlamıştı Haccac’ın karşısına. Şehit olacağını bilircesine. Cesaretle savaşan Hz. Abdullah’ı Haccac şehit etti ve bu yetmezmiş gibi astırıp başını keserek Şam’a gönderdi. Cesedini indirmek için de Hz. Esmâ’nın ricada bulunmasını istedi. Esmâ buna itiraz etti. Acılı anne bir gün oğlunun cesedinin yanından geçerken “Bu hatip hâlâ kürsüden inmeyecek mi?” demişti. Bunu kâfi buldular ve Hz. Abdullah’ı direkten indirerek defnettiler. Oğlunun feci şekilde şehid edilmesinden sonra iyice çöktü. Bir sene sonra hicretin 73. yılında yüz yaşında iken Rabbine kavuştu.
Allah ondan razı olsun.
(İstifade edilen kaynak: Sahabiler Ansiklopedisi)
ARZU [email protected]