Mahsun’un “Sultanın Hırsı” isimli 8. kitabını babama okudum. 8. kitaptan şunu öğrendim: “Hazine ya da maddî çıkar için hırs yapmak çok kötülüklere kapı açıyor.”
Müslüman her durumda izzetli olur
Kitapta ilk dikkatimi çeken husus Mahsun’un hırslı hükümdarın önünde eğilmemesiydi. Oysaki arkadaşı “derhal!” diyerek eğilmişti. Mahsun’un; “Ben Müslümanım, Yabancı bir adamın önünde inancım gereği asla eğilmem ve secde etmem! Kellemi kesin daha iyi!” demişti. Müslüman olmak her durumda izzetini muhafaza etmeyi gerektiriyordu. Müslüman; hayatta kalmak ya da zor durumdan kurtulmak için iman ettiğimiz prensiplerden taviz veremezdi. Aklımıza Filistinli kardeşlerimiz geldi. Zalim İsrail zulmüne asla boyun eğmediler. Şehit olmayı, aç-susuz kalmayı göze aldılar ama asla dinlerinden taviz vermediler ve vermemeye devam ediyorlar.
Yaşasın arkadaşlık!
Kitapta dikkatimizi çeken ikinci husus ise hükümdarın günbatımına kadar hazinenin anahtarını getiremezse Mahsun’un arkadaşını öldüreceğini söylemesiydi. Mahsun arkadaşını yarı yolda bırakmadı. Arkadaşlık üzerine düşündük. Arkadaşlığın zor zamanlarda beraber olmayı, koruyup kollamayı gerektirdiği sonucuna vardık. Meselâ okulda çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Başka bir arkadaşım da onun üzerine atlayacaktı. Ben de: “Burada daha önce çivi görmüştüm. Atlarsan o çivi batabilir.” diyerek arkadaşımı korumaya çalışmıştım.
Kötü bir haslet: hırs
Kitaptaki son husus ise hırsın kötü neticeleri ile ilgiliydi. Hükümdar’ın hırsı insan öldürebilecek kadar ilerlemişti. Zengin olma hırsının insanın haram yollara bulaştırdığını düşündük. Zengin olma hayaliyle banka, kuyumcu gibi yerlerde hırsızlık yapmaya çalışan insanların bazen öldüğünü veya öldürdüğünü duyuyoruz. Bu da hırsın ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Bir başka makalede görüşmek duasıyla can kardeşlerim. Allaha emanet olun.