"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan olmama yardım edin, lütfen!

Sebahattin YAŞAR
23 Kasım 2025, Pazar
İnsan olmanın, ‘adam’ olmanın daha da bir zorlaştığı çağdayız.

Filozof Diyojen’in gündüz vakti elinde lamba ile Atina sokaklarında dolaşıp, “Adam arıyorum, adam!” dediği gibi, her geçen gün adam arayışı her yerde kendini gösteriyor. Büsbütün ümitsiz değiliz, ama güzel şeyler gün geçtikçe çekiliyor hayattan. Kötülük daha bir ‘ben buradayım’ diyor sanki.

Gerçi hayat da zıtlıklarla anlam kazanıyor. Meselâ Gazze “eleğinde” dünyanın iyileri ile kötüleri daha bir görünür hâle geldi. “Zulme hayır!” diyen milyonlar, Bediüzzaman’ın, farklı bir bağlamda ifade ettiği, “Nevimle iftihar ediyorum” sözünü haklı çıkardı, çıkarıyor. Az, ama nitelikli, iftihar vesilesi insanların varlığı, hayatı daha bir yaşanır kılıyor. Bu çağın, ‘insan olmak’ imtihanı; zulme taraf olmak/olmamak veya sessiz kalmak üzerinde netleşiyor galiba. 

Yüce Allah, Kendi yarattığı insanı hatası, kusuru, yanlışı, günahı; nedameti, tövbesi, sığınmasıyla kabul ediyor. Bin kere tövbesini bozsa da ‘Yine gel!’ diyor. Hatasız, kusursuz, tövbesiz bir insan profilini insanı yaratan Allah da istemiyor. Günah işleyip, hatasını fark edip, pişman olan ve tövbe eden, Allah’tan af dileyen insan daha makbul görülmüş. Nitekim Allah, kusurları örtendir, tövbeleri kabul edendir, affedendir. Aynı durum insan ilişkilerinde de geçerlidir. Bir insanı hatasız, kusursuz, yanlışsız görmek onu, öyle beklemek ona ciddi bir haksızlıktır. Yine bir insanı büsbütün hatalı, tamamen yanlış, üzeri çizilecek konumda değerlendirmek ona ciddi bir zulümdür. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değildir. Hatasız insan iddiası ve beklentisi abestir. İnsan üzerine eleştirilerin temelinde bu ütopik iddia vardır. Bir de hata, yanlış, kusur kime göredir. İnsana düşen şey, kendine göre hatalı gördüğü insanın kusurunu örtmek, hatasını anlamasına yardımcı olmak ve dua etmektir. Doğru; bazen doğruyu yanlışı akledemez insan, bazen göremez, bazen duymaz, bazen bile bile yanlış da yapar. Böyle bir varlık insan işte. O zaman ona el olmalı, göz olmalı gerektiğinde, ifade edemediğinde dil olmalı, işitemediğinde kulak, hissedemediğinde kalp olmalı. Hatası, kusuru olduğunda lütufla, şefkatle fark etmesine yardım etmeli. Onun da duyguları var, damarları var dokundurmamalı damara. Kötü duygularının tahrik olmasına sebep olmamalı. Hep kötü de değil bu insan. Çok kıymetli özellikleri de var. Pek çok insanın taşıdığı çirkinlikleri taşımıyorsa meselâ bunun için sevmeli onu. Belki böyle daha da iyi olur. 

Uhuvvet Risalesi, bir insanın bir câni sıfatı yüzünden sair masum sıfatlarını yok saymanın zulüm olacağını ifade eder. Evet, insana kusur yakışmıyor, ama insan da hatadan hâli olamıyor. Bediüzzaman talebesi için, “Hüsrev’in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım” diyor. Belki de asıl kusur, kişinin kendisinin değil, başkasının kusuruyla meşgul olmaktır. İnsan olmaya yardım kişinin kendisine de bir katkıdır.

Okunma Sayısı: 214
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı