Ankara’da düzenlenen bir sempozyumda hukuk adına doğru tesbitler yapılmış. Burada yapılan bir konuşmadan bazı bölümleri paylaşıp “Konuşmayı kim yaptı?” sorusunun cevabını en sona bırakalım. İşte bir yetkili şöyle konuşmuş:
“Değerli Katılımcılar, bugün burada masumiyet ve lekelenmeme derken aslında insan onuruna saygıyı konuşuyor olacağız. Bu sempozyum da muradımız da insanı insan yapan onuru ve itibar hakkını güçlendiren irademizi en üst seviyede ortaya koymaktır. (...) Devletin temelinde adalet, adaletin temelinde ise insan vardır. İnsan için bütün hakların üzerindeki hak, hiç şüphesiz “yaşam hakkı” en temel haktır. Ve biliyoruz ki “yaşam hakkı” sadece nefes alıp vermekten ibaret değildir. İnsan için yaşamak hakkını anlamlı kılan; insan onuruna saygının mütemadiyen korunmasıdır. Doğuştan gelen hak ve özgürlüklerin tanınmasıdır. (...)
“Değerli arkadaşlar, bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. “Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin” değil hukuk önden yürüsün biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti. (...) Biliyoruz ki hukuk devletinin özü, ahlâkî özü; insan onuruna duyulan saygı, ona verilen önem ve sağlanan korumada bulunmaktadır. Tüm insanlar bu saygı, önem ve korumada da eşittir. İşte bu hassasiyetin en temel göstergesi masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkıdır. (...)
Oysa bizim için bir kişinin bile haksız yere suçlanmaması bizim için en değerli bir kıymetli hazinedir. Ve bu gayreti gösteren yargı mensuplarına da ayrıca minnetlerimizi bu hassasiyetlerinden dolayı tüm insanlık adına milletimiz adına teşekkür ediyorum. Kimsenin kimseye çamur atma özgürlüğü yoktur. Kimsenin kişisel kin ve husûmetine yargıyı alet etme hakkı yoktur. (...) İnsanın lekelenmeme hakkı da yine bütün insanlığın hakkıdır. (...) Bu çerçevede, hukuk da hepimizin hukukudur ve hukukun politikasına yön verecek olan da yine milletin talepleridir. Nitekim ihtiyaçlara göre sürekli güncellenen bir reform iradesi vardır. (...)
Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkını daha da güçlendirecek kapsamını genişletecek bu çalışmalarda ortaya çıkacak önerilerde genişletmeyi hedefliyoruz. Esas itibariyle suçla mücadele ederken masum vatandaşları incitmemek esas olmalıdır. Kuru ile yaşın masum ile suçlunun ayırt edildiği bir adalet sistemi devletin temeli ve milletimizin yargıdan beklentisidir. (...)
Soyut ve temelsiz suçlamalarla, hiç kimse bırakın dâvâ açılmasını, herhangi bir soruşturma işlemine bile muhatap olmamalıdır. Bu durum sisteme insanların güvenini elbette aşındırmaktadır. Özellikle dijital medya gibi alanlarda insana ve onuruna yönelik saldırılar yoğun bir şekilde gözlemlenmektedir. İnsan onuru orada da korunmalı lekelenmemelidir. Bu konuda da hepimize de görev düşmektedir. Basın yayın kuruluşlarımıza, sivil topluma, entelektüel camiaya bu konuda önemli bir sorumluluk düşmektedir. (...)
İnsan haysiyeti siyasetten bağımsız bir üst değerdir çünkü. Bunun için gelin hep beraber o parti şu parti demeden hep birlikte 84 milyon insan için onuru için bu konuda hukuku için çalışalım diye çağrıda bulunuyoruz. İnsanı insan yapan değerlerde kimsenin diğerine üstünlüğü olmadığını bu değerleri hep birlikte el üstünde tutmak hepimizin sorumluluğudur. Çünkü insan onurunu korumanın istisnası yoktur, mazereti asla olamaz. Bu konuda politik, ideolojik ayrımcılık yapılması asla kabul edilemez. Söz konusu insan onuru ise bunu iktidarı muhalefeti, a partisi b partisi yoktur. Çünkü muhatap insandır ve onun onurudur. Bu duygu ve düşüncelerle bu toplantının sempozyumun insan onurunu korunmasına önemli katkılar sunacağına olan inancımla tüm hazirunu emeği geçen herkesi sevgiyle saygıyla selâmlıyorum.”
Bu tesbitler Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e ait. Adalet Bakanlığı Basın Müşavirliği’nin “Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül’ün 8 Kasım 2021’de Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumunda yaptığı konuşmanın deşifresi” notuyla gelen ‘basın bülteni’nden özetlendi.
Tesbitler güzel. Peki, bunların hayata geçme nispeti ne kadar? Ona da kamuoyu karar versin...