Türkiye'nin deprem kuşağında olduğunu herkes biliyor ve ifade ediyor.
Aynı zamanda depreme karşı gerekli tedbirlerin alınması gerektiği de yine idareciler tarafından her fırsatta dile getiriliyor. Ancak sıra bu tedbirleri almaya geldiğinde herkes "görmedim, duymadım, bilmiyorum" rolünü tercih ediyor. Aksini ifade etmek, "herkes üzerine düşen vazifeyi yapıyor" demek mümkün mü?
Bütün Türkiye muhtemel bir "İstanbul depremi"ni beklerken bu defa deprem İzmir'i vurdu. Bu vesileyle başta bütün İzmir olmak üzere herkese ve hepimize geçmiş olsun, Allah beterinden muhafaza etsin. Amin.
Başka depremlerde olduğu gibi bu defa da bu depremi unutacak mıyız? Acaba gerekli tedbirler bundan sonra alınacak mı? Alınması icap eder, ama şahsen buna ihtimal vermiyoruz. Bir hafta ya da bir ay konuşulup sonra unutulma ihtimali daha fazla gibi görünüyor.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da mesele 'ehil olanlar'a kulak verip vermemekte düğümleniyor. İşin ehli olan uzmanlar, depremlere karşı en öncelikli tedbirin mümkün olduğu kadar depremlere dayanıklı, sağlam binalar yapmak olduğunu bin defa dile getiriyorlar. Elbette deprem sonrası kurtarma çalışmaları yapmak da mühimdir, ama esas olan depremde yıkılmayacak binalar yapabilmekten geçer. Ne kadar az bina yıkılırsa o kadar az kurtarma çalışmalarına ihtiyaç duyulur ve o kadar da az can kaybı olur. Elbette bunlar ihtimal dahilinde olan şeyler. Esas olan tedbirleri almaktır. Bunu yapabildiğimiz, her türlü tedbiri alıp 'takdir'e boyun eğdiğimiz söylenebilir mi?
Esasında depreme karşı çare de yine eğitimden geçiyor. Bazı uzmanlar haklı olarak teklif etmiş: Avrupa'nın tartışmasız deprem açısından en riskli coğrafyası olan Türkiye'de "Afet Bilgisi" İlk Okuldan itibaren zorunlu dersler arasına alınmalıdır.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da şöyle demiş: Afet yönetimi hasar yönetimi değildir; daha çok risk yönetimidir. Marifet insanların enkaz altında kalmasını önlemektir. Devlet tüm imkânlarını afet öncesinde çürük binaları ortadan kaldırmak için seferber etmelidir. İstanbul için daha fazla vaktimiz kalmadı. Lütfen!
"Bize sadece fay yasası, sel yasası, heyelan yasası, vb değil; Afet Yasası gerek. Afet yönetimi bütünleşik bakış gerektirir. İyi niyetli, ama bu tür tekil yaklaşımlar maalesef gelişmemiş ülkelerde tokatı yediğiniz yüzü tutma refleksidir. Türkiye'ye Bir Afet Çerçeve yasası lâzım!
"Deprem sonrası âcil olmadıkça telefon kullanılmaz ve trafiğe çıkılmaz. Trafikteki araçlar sağa çeker ve bekler. Aracı terk ederse de anahtarını araçta bırakır. (Buyurun uygulayın bakalım)
"Afet yönetimi afetlere hazırlığı bir bütün olarak ele alır. Bu nedenle Sel Merkezli Kentsel Dönüşüm, Deprem Merkezli Kentsel Dönüşüm vb tekil yaklaşım yerine Afet Merkezli Kentsel Dönüşümü önerir. Bir bina depreme dayanıklı yapılırken aynı zamanda sele de dayanıklı yapılmalıdır.
"Van, Elazığ, İzmir, vb depremler, Marmara Bölgesi’nde beklenen büyük deprem için asla bir emsal oluşturmaz. Şu depremi, bu depremi çok iyi yönettik filan diyenler var. Aman, aman kendimizi kandırmayalım lütfen…"
Uzmanlara kulak vermek icap etmez mi? Bu vesileyle bir defa daha geçmiş olsun derken, daha beter musîbetlerden bizi muhafaza etmesi için Allah'a duâ edelim. Allah'ım, her türlü musîbetten bizi muhafaza eyle.