Osmanlı iktisat tarihi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan tarihçi Mehmet Genç, tarihten ders ve ibret alma noktasında önemli hatırlatmalar yapmış.
İstanbul Şehir Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyeliği yapan tarihçi Mehmet Genç’in belki de en dikkat çeken tesbiti şu: “Kendimizi yüceltmek için değil, düzeltmek için tarih bilmeliyiz.”
Tarihçi Mehmet Genç’le geçen yıllarda yapılan (2016) bir röportada ortaya koyduğu tesbitlerin bir kısmını özetlemekte fayda var:
* (Soru: Osmanlı Devleti bizim neyimiz olur?) Osmanlı Devleti’ni kuranlar Asya’dan gelen, Türkçe konuşan, İslâm’ı benimsemiş bir etnik grup olarak Türklerdir. (...) İstanbul’un fethinden Karlofça’ya, yani 1453’ten 1700’e kadar 250 yıl boyunca birinci derecede hegemonik güç olarak kalmayı başarmış bir devlettir Osmanlı. (...) Osmanlı kontrol ettiği alanda din, mezhep, dil ve ırk bakımından dünya tarihinde bilinen en büyük çeşitliliği bünyesinde barındırarak yönetmeyi başarmış bir devlettir.
* Osmanlıların bize bıraktıkları çok muazzam bir belge okyanusu var. Arşivler var. Onları hamasetle geçmişi yüceltmek, hayranlık uyandırmak için değil, geçmişi analiz edebilmek için, kendimizi tanımak için, ilimle araştırmamız lâzım. O ilim henüz girmedi bizim dünyamıza. Cenaze namazını biliyorsunuz başkası kılıyorsa sizin kılmanız gerekmiyor, biz ilmi biraz da cenaze namazı gibi düşünüyoruz. Avrupalılar, Amerikalılar şimdi Japonlar da yapıyorlar ya, biz onlardan öğrenmekle yetiniyor, ayrıca ilmi bizzat kendimiz yapma zahmetine pek katlanmak istemiyoruz.
* Osmanlı tarihçiliği bizim işimiz olmalı. Bizim tarihimizi bir kere bizim bilmemiz ve yapabilmemiz lâzım. Biz de yapmıyoruz, yapamadık. Neden yapamadık? Bir kere sırf ilim olarak yapmaya pek yanaşmıyoruz. Osmanlı tarihini kötülemek için yapan Türkler de var. Ama çoğunluğu yüceltmek için yapıyor ve yüceltmek için giriştiğiniz işten bir hayır çıkmaz. Ne olup bittiğini bir kere analiz edebilmek lâzım, tarih geçmişin toplumunu incelemektir.
* Osmanlıların baştan beri yaygın vergi politikaları, hep az vergi almak üzerine kurulu idi. Mümkün olduğu kadar düşük vergi. (...) İnsanlar Osmanlı yönetiminden çok memnun oluyorlardı. Çünkü düşük vergi veriyor, karşılığında güvenlik ve adalete kavuşuyorlardı. Nitekim bunu Grek tarihçilerin araştırmalarından öğreniyoruz.
* (TV’lerde tarihin konuşulmasına bakışınız nasıl?) Ben televizyonu sadece yemek yerken açıyorum, başka vakit yok çünkü. Popüler programların hepsi kötü değildir her halde. Tarihimizin tabiî ki çok beğenmeyeceğimiz yanları da var, her tarihte olduğu gibi. Ama çok önemli olayları da var. Tarihimizi bilmemiz lâzım. Onun için ilim olarak yapmamız lâzım. Kendi tarihimiz diye kendimize yontarak değil, olup bitenleri çıplak aklın ve ilmin gerektirdiği şekilde analiz ederek anlamamız lâzım. Bu çok zor bir iştir. Biz henüz yapmadık, yapamadık, yapamıyoruz. Yani yalnız tarih yaparak Osmanlı tarihi anlaşılmaz. Siyaset bilimci, sosyolog, psikolog, ekonomist, antropolog, demograf… Hepsinin bir araya gelmesi lâzım.
* (Osmanlı’yı anlamak için ne yapmamız lâzım?) Onu anlamak için bugünkü Türkiye sınırları içine kendimizi hapsetmekten kurtarmalıyız. Amacımız sadece Türkiye tarihini anlamaktan ibaret bulunsa bile, sınırlarımızın dışına bakmak zorunluluğu vardır. Osmanlı’nın ilişki içinde olduğu Avrupa ve Asya dünyasını da tanımamız lâzımdır. (lacivertdergi.com, Mart 2016)
Peki, Osmanlı ‘en az vergi’ sistemi uygularken Osmanlı hayranı olduğunu söyleyen idareciler niçin ‘en fazla vergi’ sistemi uygulamakta ısrar eder?
Evet, Tarihçi Genç’in önemle dikkat çektiği üzere; “Kendimizi yüceltmek için değil, düzeltmek için tarih bilmeliyiz” vesselâm.