Herkesin bildiği üzere dünyanın karşı karşıya olduğu büyük dertlerden biri de israftır.
Dünyada var olan gıdalar israf edilmemiş olsa herkese fazlasıyla yetecek. Tabiî ki biri yiyecek, diğeri bakmayacak ve bu imkanlar mümkün olduğu kadar adaletli bir şekilde paylaşılacak.
İsraf ve bu kötü alışkanlıkla mücadele dünyanın derdi olduğu gibi Türkiye’nin de önemli dertlerinden biridir. Ara sıra yapılan araştırma ve anketlerde her sahada israfın azalmak bir yana artma istidadı gösterdiği ortaya çıkıyor. Elektrikten suya, gıdadan zaman israfına kadar pek çok derdimiz vardır. Zorlaşan hayat şartları ve geçim sıkıntısı insanları mecburî olarak israftan uzaklaşmaya ve tasarrufa sevk ediyor. Artık daha fazla su tasarruf ediliyor ve daha çok lamba -lüzumsuz ise- söndürülüyor. Böyle de yapılmak durumunda.
Şahısların tasarrufa yönelmesi gerekli ve isabetli olduğu gibi, devletlerin ve tabiî ki Türkiye’nin de mutlak surette tasarrufa sarılması icap eder. Kararların tek kişide toplandığı bir sistemde tasarruftan ziyade israfa düşüldüğünü yakın zamanda gördük. Meselâ, 20 yıl önce “devleti küçültmek” iddiasıyla iş başına gelen idareciler; tam aksi yönde icraatlar ortaya koyarak devleti iyice büyüttüler. Tabii ki bu böyüme adil bir şekilde olmadığı için ‘obez’lik ortaya çıktı. Her yıl daha az memur istihdam edileceği ifade edilirken aksine işler yapıldı. Dolayısı ile milletin sırtındaki yük daha da arttı ve sıkıntılar katlandı.
Türkiye’nin ihmal edemeyeceği sahalardan biri eğitim olduğu halde, halen yeterli öğretmen istihdam edilemediği halde; bazı sahalarda fazla kişinin çalıştırılması nasıl yorumlanabilir? Eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik konuları ihmal edilmemek üzere çok daha gerçekçi, çok daha verimli bir personel politikası yürütülmeli değil midir?
Devletin nerelerden tasarruf yapabileceği konuşulup tartışılmaya ihtiyaç duyulan bir meseledir. Kimileri için fuzulî bir iş gibi görünse de, tasarrufa ‘sokak lambaları’ndan bile başlanabilir. Bilhassa kış aylarında neredeyse tamamı boşalan köylerde yanan sokak lambaları bir israf kalemi değil mi? 20 bin ya da 30 bin köyde boşuna yanan sokak lambalarından yapılacak bir tasarrufla neler yapılacağı hesaplandı mı?
Ayrıca bazı devlet dairelerinde fazla kişi istihdam edilirken, bazı yerlerde de beş iş bir kişiye havale edilmiş durumda. Bunların da iyi planlanması devlet ve millet menfaatine değil mi?
Aynı şekilde cemaati olmayan köy camilerinde vazife yapan imam hatipler daha uygun yerlerde istihdam edilemez mi? Meselâ, sadece haftada bir Cuma günü camide namaz kıldıran bir imam hatip, bunun yerine ihtiyaç olan okullarda ‘din dersi öğretmenliği’nde vazifelendirilse bundan kim zarar görür?
Bu meseleler sakin bir akılla konuşulmalı, tartışılmalı ve devlet ve millet menfaatine olan işler yapılmalı. İsrafı önleyebilirsek pek çok sıkıntıyı daha kolay aşarız vesselâm.