Virüs salgını ile kısmen gölgelenen bir Kurban Bayramı’na daha kavuştuk. Her bayram olduğu gibi bu bayramda da, bir sonraki bayramın ve bayramların milletçe kaynaşmaya vesile olmasını temenni ve duâ ediyoruz.
Geçen Ramazan ve Kurban Bayramları virüs salgını sebebiyle daha bir tedirgin olarak idrak edilmişti. Bu bayramda nispeten salgın hafiflemiş görünse de tamamen bitmediği için tedirginlik yine de kendisini hissettiriyor. Bu yönüyle “Nerede eski bayramlar?” denilebilecek bir tablo ile karşı karşıyayız.
Tabiî ki bayramlar huzur, neşe ve coşku içinde idrak edilir. Virüs salgını bu coşkuyu gölgelemiş olsa da bu durumun geçici olduğunu biliyor ve diliyoruz. Önemli olan salgınsız bayramların milletçe coşkulu olarak kutlanabilmesidir. Bunun yolu da hem maddî hem de manevî anlamda iyi niyetle çalışma ve gayretle mümkün olabilir.
Millet ekseriyeti maddî ve manevî sıkıntılarla sarsılırken coşkulu ve huzurlu bir bayram idrak edebilir mi? Türkiye’nin sadece bir kısmının değil, 80 milyonun aynı heyecanı, aynı coşkuyu ve aynı bayram sevincini yaşaması temenni edilir. Bunun yapılabildiğini söylemek kolay değil.
Bu nokta ilk sorumluluk elbette idarecilerdedir. Bayram coşkusunun tam hissedilmesi sadece salgın günleriyle izah edilemez. Diyelim ki salgın bitmiş olsun. Bugünkü siyasî ve sosyal şartlarda milletçe kaynaşmayı temin eden bir bayram havası yaşanabilir mi? Elbette yaşanmasını arzu ederiz, ama hal ve gidiş bunun kolay olmadığını akla getiriyor. Siyasetçi ve idareciler ekseriyetle konuşmalarında insanları gerginliğe sevk ederse bayram huzuru idrak edilebilir mi?
Gerginliğin tek sebebinin siyasetçi ve idareciler olduğunu söylemek belki abartılı olur, ama büyük payın onlara ait olduğu her halde inkâr edilemez. ‘Kanaat önderi’ olarak bilinenlerin tavrı da bu noktada önem kazanıyor. Onların yapıcı ve kucaklayıcı mesajları gerginliği ortadan kaldırabilir ve arzu edilen kaynaşmayı sağlayabilir. Esasta sivil toplum temsilcilerin yapması gereken de zaten bu değil mi? İcabında siyasetçi ve idarecileri de uygun lisan ile ikaz edip milletçe bayramlara kavuşmamıza katkı sağlanabilir.
Siyasetçi ve idareciler dinlese de dinlemese de biz yine de hatırlatmamızı yapalım: Türkiye’nin ‘Büyük, huzurlu ve âdil bir Türkiye’ olabilmesi için yüreklerin birlikte atması ve çarpması gerekir. Bu biraz da bayramlarla sağlanır. Hele hele dinî bayramlar bu kaynaşma ve barışma için birer vesiledir. Güzel sözler ve güzel icraatlarla milletçe bayram sevinci yaşamak için fiilî ve kavli duâ edelim.
Allah’ım! Bizi hakikî bayramlara kavuştur ve her türlü musîbeti bizden uzak tut. Amin.