Ana dili Arapça olan bu genç kardeşimiz beş senelik Türkiye’deki doktora eğitimi esnasında Türkçesini epeyce geliştirmişti. Bilimsel kelimeler değilse de günlük konuşmada kullanılan birçok kelimelere hakimdi. Türkiye’deki üniversitelerle işbirliği içerisinde olan Hartum Üniversitesinde öğretim üyesi olarak göreve başlayacağını ifade etti.

Belirttiğine göre Sudan’da fasih Arapça lisanı kullanılıyormuş ve bu yüzden olsa gerek ki yurt dışından pekçok öğrenci Arapça öğrenmek amacıyla oradaki bir üniversiteye devam ediyorlarmış. Kendisine Risale-i Nurların eşsiz edebi eserlerden ve hakiki Kur’an tefsirlerinden biri olduğunu dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Birinci Söz’ün aşağıdaki baş kısımlarını okuduk:

“Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi bütün mevcudatın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır.

Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki:

“Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin, tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcatını tedarik edebilsin. Yoksa tek başıyla hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı perişan olacaktır.

“İşte böyle bir seyahat için iki adam sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı. Mağrur, almadı. Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir kātıu’t-tarîke rast gelse der: ‘Ben, filan reisin ismiyle gezerim.’ Şakî def’olur, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil hem rezil oldu.

“İşte ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcatın nihayetsizdir. Madem öyledir, şu sahranın Mâlik-i Ebedî’si ve Hâkim-i Ezelî’sinin ismini al. Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremeden kurtulasın.”

Sizlerin olduğu gibi yukarıdaki paragrafta Kur’anî kelimeler bu kardeşimizin de dikkatinden kaçmadı. Pargraflardaki kelimelerin ekserisini Arapça-Türkçe bilgisiyle kavrayabildi ve verilen mütevazi-mağrur insan misaline hayran kaldı. Okudukça sık sık “Fesübhanallah” deyişleri hala kulalarımızda çınlamakta! “Bu kitabın dili Arapça gibi bir lisan” dedi. Biz de bu eserlerin Kur’an’ın bir tefsiri olduğunu ve tıpkı Kur’an gibi kıssa ve misallerle anlaşılması zor hakikatleri izah ettiğini söyleyince çok memnun oldu. Kendisine Prof. Dr. Colin Turner’ın Risale-i Nur hakkındaki kitapçığını hediye ettik. Okuyup istifade edeceğini söyledi.

Sonrasında orijinal eskimez harflerle yazılmış Sözler isimli eserden ‘Birinci Söz’ün baş kısmını tekrar beraberce okuduk, bazı harfleri tanımakta güçlük çekmekle beraber anlaması güç olmadı. 

Risale-i Nurlar Allah’ın izniyle tüm dünyada müspet tesir alanını genişleterek yayılıyor maşallah. Bize düşen oradaki hakikatlere gölge yapmayıp ayine olabilmekte!

Mevlam bu duamızı makbul eylesin inşallah.