Mevsim yaz, okullar tatil.

Bütün mahallerde okuma programı vakti. Manevî havayı kirletenlere inat, asayiş muhafızlarının çalışma zamanı.
Genellikle her mahal başka bir mahalde okuyor. Kimileri ise kendi imkânlarıyla yoğruluyor. Birileri kendine uygun yer ayarlıyor, birileri kendine yer bulmakta zorlanıyor. Birileri ise “Ya Rab! Yeni yerler nasip et” diye duâ ediyor.
Farkında mısınız?
Yüzlerce okuma programında binlerce gencimizin kalbi tek bir gaye için atıyor. Evet, şu andan bahsediyorum. Her yerden yüzlerce okuma programı haberi alıyor ve şevkleniyoruz. Siz bu satırları okurken binlerce “Genç Said” risâle okuyor. Kimi bir programdan başka bir programa geçiyor. Kimi programının gelmesini bekliyor. Program heyecanını batın-ı kalbine yerleştiriyor. Bunlardan bazıları ise şöyle; Kimi Bolu-Aladağ’da maddî/manevî temiz havayı soluyor, kimi Sakarya/Geyve’de kendini buluyor. Bazı öğrenciler Ankara/Ayaş’ta ders dinlerken, bazıları ise Zonguldak’tan denizi tefekküre dalıyor. Kimileri güneydoğudan kalkıp, Rize’ye yol alıyor. Kimileri Ege kıyısında programa başlıyor. Akdeniz günahtan kaçarken Bursa’ya, bazıları ise hızlandırılmış eğitimde kendine değer katıyor. Çoğu Anadolu şehri ise komşu vilayetlerle şevkini paylaşıyor. Evet, bir şeyler yapmamız lâzım. Neşeli kış derslerimizin yazın “neşeli programlara” dönüşmesi gerekiyor. En azından bir programa yahut programın bir bölümüne katılmamız gerekiyor. Yoksa yazın gaflet zamanı olmasından tatil-i eşgale mecbur olacağız. Tatili atalet ile özleştirenlere katılmak istemiyor isek, Risâlelerimizi yanımıza alıp tatile çıkacağız.
***
Bu büyük dâvâya omuz veren kişiler vazife başındalar. Onlar “Kime talebe olduklarını anlamaya, neye hizmet ettiklerini kavrama” merakındalar. Dâvâ adamı yetiştirebilmek için programlarının başlarındalar.
Velhasıl herkes bir koşturma içerisinde, bir hizmetin peşinde. Nasıl olurda bir hissem olur telâşında. Bu yazda büyük bir havuz kuruluyor, bu havuza katılanlar istidadı nispetinde su taşıyor. Evet, bu büyük havuzda herkesin bir hissesi var. Kimi canıyla, kimi malıyla.
Veyl o kimseye ki bu havuzdan hissesiz kala!
Sizce Amasya’nın neyi meşhur?
-Elma’sı mı?
-Hayır…
-Kirazı?
-Hayır, cevaplamaya hangi daireden başladınız? Mide mi, kalp mi?
-…
Benim için Amasya’yı meşhur eden, Şehzadelerin şehri olması hasebiyle yapılan birçok tarihî mabed ve medfun olan maneviyat büyükleri idi. Ama artık buna bir yenisi daha eklendi.
Bundan sonra bana göre Amasya’nın fedakâr ağabeyleri de meşhur. Onlar birkaç ruh, bir iki nefes misali. Bir başka açıdan bir ip üstüne dizilen 4’ler veya 1’ler hesabı.
***
Amasya’ya okuma programımızı yapmak için gitmiştik. Bizim ile ilgilenen ağabeyler ise bizi bir hayli şaşırttı doğrusu.
Normalde okuma programına gelen gruplarla en iyi şekilde nasıl ilgilenilir?
-Yerinde ve zamanında karşılanır,
-İstekler ve talepler alınır,
-İhtiyaçlar giderilir,
-Yemekler evlerden gelir veya yaptırılır,
-Gezi programları çıkarılır ve çeşitli yerlere götürülür,
-Özellikle gezi programlarında zamana çok iyi riayet edilir,
-Gezilen yerlerin özellikleri bir Nur Talebesine bakan yönüyle anlatılır,
-Müzakereli dersler için çeşitli kişiler çağırılır,
-Müfritane irtibat arttırılır, yemi simalarla tanışılır ve helâlleşilerek uğurlanır.
Peki programınızı Amasya’da yaparsanız bunlara ek olarak nelerle karşılaşırsınız?
-Lisan-ı halinden etkileneceğiniz ağabeylerle hem hal olursunuz,
-Yemekler yaptırılmasıyla kalmaz, bulaşıklarda “ağabeyler” tarafından yıkanır,
-Yemekler “ağabeyler” tarafından servis edilir,
-Gezi programlarına tam zamanında gidilir ve Nur Talebesinin bakış açısıyla -uzmanından- gezilen yerler dinlenilir,
-Grubunuzdan herhangi birisinin bir gün Amasya’ya yolu düşerse muhakkak oradan birkaç ağabeyle irtibat kurar ve görüşür.
Bu vesileyle 70’li yılların özlemine bir nev'î cevap veren; Bizi programın başından sonuna kadar yalnız bırakmayan, her türlü ihtiyacımıza koşan ve ihlâsıyla bize örnek olan Oğuz Ağabeye, bize gezilerde rehberlik eden, vaktinden arta kalan zamanı ayırarak değil, vaktini hizmete göre tanzim eden, durmak nedir bilmeyen ve içtimâî hayatta nasıl hizmet edileceğini lisan-ı haliyle bize bildiren Tekin Ağabeye, Ameliyattan çıktıktan sonra zor haliyle “kardeşleri gitmeden göreyim” diyerek bizi ziyaret eden, bize şevk ve heyecan katan Engin Ağabeye, Yemekleri servis ederken her ne kadar “biz alışkın değiliz, siz oturun” desekte “biz alışkınız!” cevabını vererek bizi sofraya oturtup bize mütebessim simasıyla hizmet eden ve ders yapan Rahmi Ağabeye, Samsun’dan bizim için gelen cemaate ve özellikle güzel sohbetiyle bize nurlardan bir demet sunan Baki Ağabeye, Lise çağında iki tane nur kahramanı yetiştiren ve sohbetlerde Bayram Abi misal hizmet eden Sedat Ağabeye, “Acaba Allah bana da nasip eder mi külliyat bitirme programını?” diyerek iç çeken ve bize şevk veren Muhammed kardeşime, Programın başından itibaren yapılan dersleri gecikmeden uygulamaya koyan Melikhan ve Furkan kardeşime ve ismi aklıma gelmeyen ve bu havuzda hissesi olan herkese teşekkür ediyoruz.