11 Eylül ihtilâlinden sonra, Üçüncü Dünya Savaşı hakkındaki yazılar çoğalmıştı. Zamanla yeni savaşlar ve fitneler uç verdikçe, bahsedenler çoğalıyor.
Küresel İhtilâlci Marksizm’in, New York Dünya Ticaret Merkezi kulelerini uçurarak başlattığı ihtilâlden zamanımıza, beş milyondan fazla insanın savaşlarda ölmeleri, 11 Eylül’ü Üçüncü Cihan Harbi’ne milat kabul edenleri haklı çıkarıyor. Daimî devrim yerine, uydurulmuş bahanelerle daimî savaş formatıyla dünyamızı ateşe veren Troçkistlerin (Neoconların), Neoliberallerin COVID-19 projesini beklemeden savaşı Kazakistan ve daha sonra, önceden altyapısını hazırladıkları Ukrayna’dan (2014) başlatmalarının üzerinden, üç seneden fazla zaman geçti. Neocon ekibin Kamala Harris idaresinde–Joe Biden hastaydı–başlattıkları Ukrayna Savaşı’nın ilk günlerindeki bilgilere gittiğimizde, Yeni Muhafazakârlar’ın bu çatışmayı otuz-kırk seneye göre planladıklarını okuyacaksınız.
Kader; barış ve demokrasi karşıtlarına fırsat vermedi. Kendilerini “Dünya Elitleri” olarak da takdim eden neocon-neoliberallerin koordinatörlerinin (Davos) hesabıydı, uzun soluklu savaş… Bu global savaş timinin hedeflerini beyanatlarından ziyade, icraatlarından öğrenmemiz ve savaş sebebiyle zararlı çıkanları nazara almamız gerekiyor. Komünizme ve dinsizliğe karşı Demokrat Hıristiyan Birliği olarak kurulan AB’nin, çocuklarınca ihanete uğratılacağı, hayal bile edilemiyordu. Enternasyonal Sosyalizm kimliğiyle yüz yıldan fazladır farklı coğrafyalarda ve millî devletlerde ihtilâl çıkaran bu Troçkistler, Sosyal Marksistlerin yardımıyla AB’nin motoru konumundaki devletlere elemanlarını yerleştirdiler. Dünya barışına ve demokrasilerine “Beşli Çetesiyle” Üçüncü Dünya Savaşı’na çalıştıkları şu günlerde; olayları âhirzaman perspektifiyle anlayabiliriz.
İngilizlerin başındaki Starmer’in, Almanya şansölyesi Merz’in, Fransa başkanı Macron’un, AB sekreteri von den Leyen’in ve Polonya başbakanı Tusk’un kendi halkları, Avrupa ve Ukraynalılar için savaştıkları iddiasının yanlış olduğunu Batı dünyası biliyor… Devletler ve milletler savaşı global sınıf ve menfaat savaşlarına dönüşünce; Neoliberal-Neocon ittifakı elemanlarını sahaya sürdüler. İkinci Dünya Savaşını okuyanlar, Rothschildlerce finanse edilen harbin, Polonya üzerinden nasıl devam ettirildiğini de öğrenmişlerdir. Bu defa cephede, Rothschild adına Macron’un, Mckenzey adına Ursula von den Leyen’in, BalckRock adına Merz’in ve Santander grubu adına da Tusk’un savaş ittifakındaki ısrarlarını görüyoruz. Hedeflerine yukarda değinmiştik: Semavî dinler ve demokrasi temsilcisi AB’yi savaşla bitirmek, küreselcilerin iktidarını sağlamak ve dağılan Davos çetesini koordine için tekrar toparlamak…
Bazı okuyucularımız, tahkik zahmetine katlanmadan “Tahripkâr Küreselcilik” telâkkimize itiraz ediyorlar. Yapay zekâ programları dâhil yüzlerce imkânla, yazdıklarımızı araştırabilirsiniz. Aksi halde gelişigüzel konuşulanları, âhirzaman dinsizliğine bilmeden yardım bileceğiz.
Yukarda değindiğimiz meselelerin tafsilatı arşivlerde bulunduğundan, düşünceyi itibarsızlaştıran söz ve beyanlardan, hakperestlerin kaçınmaları gerekir.
Dünyamızda; istibdatla demokrasinin, savaşla barışın, tahriple tamirin, fıtratla bozgunculuğun, millî devletlerle tahripkâr küresel güçlerin ve daha doğrusu şer ile hayrın boğaz boğaza giriştiği bir mücadelede; lüzumsuz bahanelerle Hakk’ın tarafını öğrenip dua etmemek ya cehaletten, ya tarafgirlikten veya çocuk mizaçlılıktan ileri gelir.
Bahsi geçen beşliye, savaşla iktidarlarını korumaya çalışıyorlar da diyebiliriz. Dünyadaki hadiseleri bilinçlice medyadan takip eden ABD ve AB halkları, bu değerlendirmenize katılmıyorlar. Kamuoyları, Küreselci Efendilerine çalışanların mahiyetlerini anladıklarından, savaşa karşı çıkıyorlar.
Avrupalılar üçüncü Cihan harbini tartışa dursunlar. Biz Müslümanlar savaşın içinde olduğumuzu düşünüyoruz. Yugoslavya’yı da hesaba kattığımızda; Neocon-Neoliberal ittifakının çıkardığı savaşlarda altı milyona yakın insanımızı kaybettiğimizi görüyoruz.
Gelinen noktada ise; ABD’nin karşı olduğu Ukrayna Savaşı’nı, beşli çetenin devam ettiremeyeceğini düşünüyoruz. Yeni Dünya’ya rağmen Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Suriye’de ve İsrail üzerinden Ortadoğu’da sürdüremedikleri projelerini, şimdilik geri çekeceklerini düşünüyoruz.