İstibdat ve hürriyet her bakımdan taban tabana zıt iki kavramdır. Bunlar gece ve gündüz gibi birisinin olduğu ortamda öbürü kaybolur.
Bediüzzaman, hayatı boyunca istibdat kimden gelirse gelsin hep karşı çıkmış ve daima istibdada karşı hürriyeti ve hürriyetçi idareyi savunmuştur.
“Ben ekmeksiz yaşarım Hürriyetsiz yaşayamam” 1 diyen Bediüzzaman’ın en önemli vasfı istbdaddan zulüm ve zalime karşı çıkmış olmasıdır. Hayatının bütün safhalarında zalime boyun eğmemiş ve zulmü alkışlamamıştır.
İstibdatı sorulan bir soru üzerine şöyle tarif etmiştir.
Suâl: “İstibdat nedir; meşrûtiyet nedir?”
Cevap: İstibdat tahakkümdür, muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir, sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir. Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren ve ağrâz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendiren, hattâ herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır. 2
Bediüzzaman, istibdadın bir fırkanın veya bir toplumun veya bir insanın diğer fertler veya toplumlar üzerinde ne olursa olsun bunların lehlerine olamayacağını ve böyle bir durumda kendinin bunu tasvip edemeyeceğini Tarihçe-i Hayatında şöyle açıklar: “Dîvân-ı Harb-i Örfì’de, “Sen de mürtecîsin” ittihâmına karşı, “Eğer meşrûtiyet bir fırkanın istibdâdından ibâret ise, bütün ins ve cin şâhit olsun ki, ben mürtecîyim. Bin rûlıum da olsa, Kur’ân’ın birtek meselesine hepsini fedâ etmeye hazırım” 3 diyerek hakikati haykırmıştır.
Toplumları kaosa sürükleyen ve istibdad imajını veren ne olursa olsun bundan hayır gelmeyeceği gerçeğini savunulan İslâm tarihinden çok örneklerini vermek mümkündür. Hz. Hüseyin’in (ra) Yezid’e karşı mücadelesi de istibdadın ortadan kaldırılması mücadelesidir. Bu konuda Bediüzzaman şöyle ifade eder: “Muhît-i zamânî ve mekânînin tesiriyle, hilâfet saltanâta inkılâp edip, istibdat bir parça hayatlandı. Tâ Yezid zamanında, bir derece kuvvet bularak, başını kaldırdığından, İmam Hüseyin Hazretleri hürriyet-i şer’iye kılıncını çekti, başına havâle eyledi. Fakat, ne çare ki, istibdâdın kuvveti olan cehil ve vahşet, cevânib-i âlemde zeynâb gibi Yezid’in istibdâdına kuvvet verdi.” 4
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, c. 1, s. 18 (6. Mektub).
2- Münâzarât, s. 22.
3- Tarihçe-i Hayat, s. 607.
4- Münâzarât, s. 25. Eski Said Dönemi Eserleri, s. 167.