Risale-i Nur kitaplarının ilk neşri eserlerin elle yazılıp çoğaltılması ile olmuştur.
Bu nedenle nurların talebelerce yazılması teşvik edilmiş, kazandırdığı manevi kârlar hatırlatılmıştır. “Mahşerde ulema-i hakikatin sarf ettikleri mürekkep şehidlerin kanıyla muvazene edilir, o kıymette olur.” Hadis-i Şerifi bu manevi kâr ve kazancın en güzel ifadesidir.
Bu hakikate istinaden; “Mübarek, hâlis kalemlerden akan siyah nur veya âb-ı hayat hükmünde olan mürekkeplerin bir dirhemi şühedanın yüz dirhem kanı hükmünde yevm-i mahşerde fayda vereceği” söylenmiştir.
Böyle bir uhrevi kazanca rağmen yazıdan usanan ve diğer evrâdları okumak için yazıyı terk edenler bulunmuştur. Bediüzzaman’ın “Ey tembellik damarıyla yazıdan usanan ve ey sufîmeşrep kardeşler!” (21.Lem’a) hitabı bu kardeşlere bir sesleniştir. Risale-i Nur hizmetinin devamı eserlerin neşri ile olacağından yazıdan usanan veya yazmak hususunda tembellik gösterenler bu şekilde teşvik edilmiştir.
Şimdi bu yazımızın günümüzle alakasına gelmek istiyorum. Risale-i Nur’u yazmak ibadet cihetinde hâlâ çok ehemmiyetli olmakla beraber neşir noktasında yazmaya ihtiyaç kalmamıştır. Demek ki yazmaktaki maksat günümüzde başka manalarıda ifade eder hale gelmiştir. Risale-i Nur’un şerh ve izahı şeklinde; makale, roman, hikaye, köşe yazısı, çeşitli edebi eserler yazmak ve yine sinama filmi, kısa film ve video çekimleri gibi dijital ortamda da nurları neşretmeye devam etmek bir yazma şeklidir. Bu nedenle yazıdan usunmamak ikazı hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Şerh, izah ve tanzim vazifesi devam ettikçe yazmak vazifeside devam edecektir.