Üstad Bediüzzaman bir mektupta Risale-i Nur’un Kur’ân’ın bu asırdaki manevî bir mu’cizesi olduğunu, ona ilişenlerin tokat yiyeceğini ifade eder. (Kastamonu L. Yeni tanzim, s. 382)
Başka bir mektupta “ Biz bir himayet ve inayet altındayız; Bize ilişenler ahirette şiddetli tokat yiyecekleri gibi, dünyada dahi bir kısmı çabuk çarpılır.” (Emirdağ L2, 220. Mek., s.494) denmektedir. Geçmiş zamana ve günümüze baktığımız zaman bilerek veya bilmeyerek Üstad’a ve Risale-i Nur’a ilişenlerin değişik şekillerde İlâhî tokatlara maruz kaldıklarını görmekteyiz.
Biz Nur Talebeleri inanıyoruz ki, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî, ahir zamanın müçtehidi, müceddidi ve mehdisi olan bir peygamber varisidir. O’nun telif ettiği Risale-i Nur ilhamen kaleme alınan ve Kur’ân’ın bu asra bakan mesajını ihtiva eden bir tefsirdir.
Tek parti zamanında dinsizlik adına bilerek Üstad’a ve Risale-i Nur’a ilişenler, ona zarar verenler, değişik şekillerde İlâhî tokatlara maruz kalmışlardır. Üstad’ı makamına getirerek O’na zorla şapka giydirmeye çalışan Ankara Eski Valisi Nevzat Tandoğan’ın bir süre sonra kafasına kurşun sıkarak kendi kendine intihar etmesi gibi. (Emirdağ L.1,Yeni tanzim s. 490.) Bunun gibi bir çok misalleri vardır. Günümüzde dinî bir grup, bütün Nur Talebelerin ikaz ve uyarılarına rağmen sadeleştirme adı atında Risele-i Nur’u tahrif ederek yayınlamada ısrar ettiler. Sadeleştirme onun aslını bozmak demektir. Halbuki Üstad Risalelerin sadeleştirilmesine karşı olduğunu müteaddit defa beyan etmiştir. Onlar sanki Müelliften daha iyi biliyorlar gibi bu zararlı işten vazgeçmediler. Daha sonra acımasız siyasîlerin hışmına uğrayarak çok dehşetli tokatlar yediler ve yemeye devam ediyorlar. Yaptıkları işten asla geri adım atmıyorlar. Onlara daha dehşetlilerinin de gelmesi muhtemeldir.
Diğer taraftan dini siyasete âlet eden menfi siyasîler, Üstadı ve Risale-i Nuru meydanlarda siyasetlerine âlet ettiler. Bir cemaati karalamak için Üstad’ı siyaset malzemesi olarak kullandılar. Diğer taraftan Müellifinin iradesi hilâfına Külliyatı devlet kontrolüne alarak ona bandrol yasağı getirdiler. Onun serbestçe neşrine mani oldular. Bu yasaklamadan sonra Risale-i Nurların neşri azaldı. Halbuki Risale-i Nur’un serbestçe neşri ve okunması, sadâka-i cariye hükmüne geçip ülkeye belâ ve âfetlerin gelmesine mani olmaktadır. (Şuâlar, Yeni tanzim,s. 603.) Nitekim bu yasaktan sonra, ülkenin değişik yerlerini seller, yangınlar, maden kazaları istilâ etmeye başladı. Anarşi ve terör azmaya başladı. Terör örgütleri ülkemizin bir kısım bölgelerini savaş alanı haline getirdiler. Diğer yandan aynı menfi siyasîler, kendilerine biat etmeyen Yeni Asya Nur Camiasının arasına fitne fesat sokarak tesanütlerini bozdular. Bunun tokadı çok dehşetli oldu, dengelerini kaybettiler. O tokadın sersemliği ile bugünlerde ne yaptıklarını bilmiyorlar. Öyle akıl almaz işlere imza atıyorlar ki, içte ve dışta kendi kendilerini batırıyorlar. Hak, hukuk, kanun nizam dinlemeden baskı ve zulüm yapmaya devam ediyorlar. Hem kendilerine, hem de koca ülkeye telâfisi çok zor zararlar veriyorlar.
Bundan anlıyoruz ki, Risale-i Nur’un intişarı ve okunması maddî ve manevî fütuhata vesile olur; inanmayanların imanına, Müslümanların şuurlanmasına, semavî ve arzî afet ve musîbetlerin define vesile olur. Onun neşrinin kısıtlanması veya yasaklanması cinayet olur. O Cenâb-ı Hakk’ın himayesi altındadır. Ona ilişen iflâh olmaz. Ayağı öyle bir kayar ki, bu dünyada dengesini kolay kolay sağlaması çok zordur. Ahiretteki manevî mesuliyet te ayrıdır.
Risale-i Nur İnayet-i Rabbaniye Altındadır
Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu ve yazarları, Ege Okuyucuları ile İzmir’ de buluştu. Programda Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Sami Cebeci Hizmet Rehberi isimli eserden Risale-i Nur İnayet-i Rabbaniye Altındadır konulu dersi yaptı