Bunca olup bitenlere rağmen milletin gözünün içine baka baka reform gündeminden hiç kopmadıklarını söyleyebilen Erdoğan, “Hukuk devletinin tüm unsurlarıyla tahkim edilmesi önceliğimizden ve adalet hassasiyetimizden taviz vermeyeceğiz” diyor.
Aslında “hukuk devletinin tahkim edilmesi”nden söz etme ihtiyacı duyulması, AKP kurucu kadrosundan, Mazlumder’in ilk başkanı ve Diyarbakır eski milletvekili İhsan Arslan’ın dediği gibi, bir itiraf. Tahkime ne zaman ihtiyaç duyulur? Yıkımla neticelenme riski yüksek olan zayıflama ve çürüme hallerinde...
Hukuk ve adalette getirildiğimiz yer tam da buna tekabül ediyor. Özellikle 15-20 Temmuz OHAL sürecinde zirve yapıp tek adam rejimiyle kalıcı hale gelen vahim hukuk ihlalleri adalete ve yargıya güveni dibe vurdurdu.
Erdoğan’ın “Kesinlikle taviz vermeyeceğiz” dediği “adalet hassasiyeti,” cezaevinde büyümeye mecbur edilen yüzlerce masum bebek, terör iftirasıyla içeri tıkılan ve aralarında 60 yaşındaki ev hanımlarının da bulunduğu binlerce—çoğu tesettürlü—kadın, sayısını bilmediğimiz ağır hasta ve ihtiyar tutuklu ve hükümlüler için neden bir türlü işlemiyor?
İnfaz kanunu çıkarılırken yapılan onca çağrılara kulak tıkayıp, hırsızları, mafya babalarını ve uyuşturucu suçlularını bırakan, buna mukabil bebekleri, kadınları, hasta ve yaşlıları, “düşünce suçluları”nı içeride tutmaya devam eden bir “adalet hassasiyeti,” öyle mi?!
Bu nasıl bir “adalet hassasiyeti” ki, masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsîliği ilkesi, savunma ve âdil yargılanma hakları ve hak arama hürriyeti gibi en temel hakların hoyratça ayaklar altına alınıp çiğnendiği yargılama ve infaz süreçlerine duyarsız kalabiliyor?
Keza aileleriyle birlikte milyonları bulan bir kitlenin mağduriyetine yol açan ve sebebiyet verdiği insanî-toplumsal yıkımlar artarak ve yaygınlaşarak devam eden KHK faciası, bu “hassasiyet”in neresine karşılık geliyor?
Bu süreçte yapılanlar, darbeyle de, terörle de hiçbir alâkası olmayan nice masum insanı mağdur ve nice aileyi perişan etti; nice çocuk annesiz, babasız, ortada kaldı; nice gözü yaşlı ana-baba evlat acısıyla yanıp tutuştu...
Diğer alanlardaki hukuksuzluk, keyfîlik, ayrımcılık ve kayırmacılıklara hiç girmiyoruz.
“Adalet hassasiyeti” mi dediniz? Geçiniz...